4. Ceza Dairesi 2015/25238 E. , 2016/2454 K.
"İçtihat Metni"
Tehdit suçundan sanık ..."nın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106/1-son cümle ve 52/1-2. maddeleri uyarınca 600 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına dair, ... (...) ... Sulh Ceza Mahkemesinin 29/07/2009 tarihli ve 2009/177 esas, 2009/620 sayılı kararının,... Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17/09/2015 gün ve 278595 sayılı istem yazısıyla, Dairemize gönderilen dava dosyası incelendi.
İstem yazısında; “Hükümden önce 08/02/2008 tarihinde yürürlüğe giren ve 5237 sayılı Kanun"un 7/2. maddesi uyarınca sanık yararına olan, 5728 sayılı Kanun"un 562. maddesinin 1. fıkrası ile 5271 sayılı Kanun"un 231/5. madde ve fıkrasında öngörülen, hükmün açıklanmasının geri bırakılması sınırının iki yıla çıkarılması ve söz konusu 562. maddenin 2. fıkrası ile de 5271 sayılı Kanun"un 231/14 madde ve fıkrasındaki, suçun soruşturulması ve kovuşturulmasının şikayete bağlı olması koşulunun kaldırılması karşısında, adli sicil kaydı bulunmayan sanık hakkında mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının tartışılmamasında isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Tehdit suçundan sanık ... hakkında yapılan yargılama sonucunda, ... (...).... Sulh Ceza Mahkemesinin 29/07/2009 tarihli kararı ile, adlî para cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği, yoklukta verilen kararın sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, kesin olan tehdit suçu yönünden temyiz isteminin reddine karar verildiği, temyize konu edilen aynı dosyadaki diğer suç olan, kişilerin huzur ve sükununu bozma suçunun, Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 08.01.2015 tarihli kararıyla, CMK"nın 231. maddesinin tartışılmadığı gerekçesiyle bozulması üzerine, infaza gönderilen tehdit suçu yönünden aynı bozma nedeninin geçerli olduğu gerekçesiyle, o yer Cumhuriyet Başsavcılığınca kanun yararına bozma yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun objektif şartlarının oluşmasına karşın, kararda tartışılmamasına yönelik hukuka aykırılığa ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanabilmesi için öncelikle,
- Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünde, hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasından ibaret olması,
- Suçun CMK’nın 231. maddesinin 14. fıkrasında yazılı suçlardan olmaması,
- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
- Sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına itiraz etmemesi,
- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesine ilişkin koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
Anılan bu objektif koşulların gerçekleşmesi ile birlikte ayrıca “Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılmasına” ilişkin takdire dayalı subjektif koşulun da gerçekleşmesi halinde “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanması olanağı bulunmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 16/02/2010 tarih ve 4/253-28 sayılı kararında da belirtildiği üzere, “sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CYY’nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır. Koşullu bir düşme nedeni oluşturan “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesi, objektif koşulların (mahkûmiyet, suç niteliği, ceza miktarı, daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmama, sanığın kabulü, zararın giderilmesi) varlığı halinde mahkemece, diğer kişiselleştirme hükümlerinden önce ve re’sen değerlendirilerek, uygulanması yönünde kanaate ulaşıldığı takdirde, hiçbir isteme bağlı olmaksızın öncelikle uygulanmalıdır.”
Kanun yararına bozma konusu yapılan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesi için, CMK"nın 231. maddesinde sayılan objektif ve subjektif koşulların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir. Objektif koşulların değerlendirilmesindeki hatalar kanun yararına bozma konusu olabilecekken, subjektif koşula yönelik hukuka uygun gerekçeler takdire ilişkin olduğundan, kanun yararına bozma konusu yapılamayacaktır. Bununla birlikte, sanık veya müdafiinin bu kurumun lehlerine uygulanmasına yönelik talepleri bulunması ve objektif koşulların oluşmasına karşın, koşullu bir düşme nedeni olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun tartışılmaması da, yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık kabul edilerek, kanun yararına bozma konusu yapılabilecektir.
İnceleme konusu somut olayda; suç tarihi itibariyle kasıtlı suçtan mahkumiyeti bulunmayan sanık ... hakkında, tehdit suçundan 600 Türk lirası adli para cezası verildiği, savunma tarihinde yürürlükte olmadığından, sanıktan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının sorulamadığı, bozma sonrası ise bu konuya ilişkin herhangi bir itirazın bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bu nedenle, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun objektif şartlarının oluşması karşısında, mahkemece subjektif koşul da değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun tartışılmaması hukuka aykırıdır.
IV- Sonuç :
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,
1-Tehdit suçundan sanık ... hakkında, ... (...) ... Sulh Ceza Mahkemesinin 29/07/2009 tarihli ve 2009/177 esas, 2009/620 sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2-Aynı Kanun maddesinin 4-b fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, 15.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.