20. Hukuk Dairesi 2018/3543 E. , 2019/5852 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği ..... köyünde bulunan yaklaşık 40000 m² taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yolu ile taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek Medenî Kanunun 713. maddesi uyarınca müvekkili adına tescilini talep ve dava etmiştir. Mahkemece; davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yolu ile taşınmaz edinme koşullarının oluşmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 27/02/2014 gün ve 2014/163 E. - 2593 K. sayılı kararı ile bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay bozma kararında özetle; “Mahkemece yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişiler ve tanıklar, dava konusu taşınmazın 1970 yılından sonra davacı tarafından üzerinde bulunan funda, püren ve çalılar temizlenerek tarım arazisi haline getirildiğini ve o tarihten itibaren de tarım arazisi olarak kullandığını belirtmişlerdir. 15/06/2012 tarihli keşifte görev alan orman bilirkişileri ...... tarafından tanzim edilen 28/06/2012 havale tarihli raporda taşınmazın kısmen, 1999 yılında kesinleşen tahdit dışında olduğu, eğiminin % 12"den düşük olduğu, 1956 tarihli memleket haritasında ve 1948 tarihli hava fotoğraflarında açıklık ve fundalık alanda kaldığı, 1999 yılı hava fotoğraflarında ise tarım arazisi olarak gözüktüğü, eylemli durumu itibariyle de içinde yaşlı meyve ağaçlarının bulunduğu ve kısmen de tarla olarak kullanıldığı belirtilmiştir. ..... bilirkişisi ...... 02/07/2012 havale tarihli raporunda; taşınmaz üzerinde, 45 - 55 yaşlarında zeytin ağaçları, 40 - 45 yaşlarında nar ağaçları, 20 - 25 yaşlarında dut ağaçları bulunduğu, bir kısmının ise tarla olarak kullanıldığı belirtilmiştir. Dosya muhtevası, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatı, mevcut deliller birlikte değerlendirildiğinde dava konusu edilen taşınmazın kesinleşen tahdit dışında kalan bölümü yönünden 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddeleri gereğince kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğiyle imar ve ihya koşullarının davacı yararına oluştuğu gözönünde bulundurularak öncelikle orman bilirkişi raporunda kesinleşen tahdit dışında kaldığı belirtilen (A) harfi ile gösterilen bölümü yönünden 15/06/2012 tarihli keşifte görev alan fen bilirkişilere infaza elverişli krokili ek rapor tanzim ettirildikten sonra bu bölüme yönelik davanın kabulü ile davacı ... tesciline karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle taşınmazda imar ve ihya koşullarının gerçekleşmediği gerekçesi ile davanın tamamen reddine karar verilmesi usûl ve kanuna aykırıdır” denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucu davanın kısmen kabulü ile; 11/06/2014 tarihli rapor ve krokide (A) harfi ile gösterilen 34949,79 m²"lik kısmın davacı ... tesciline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından esasa ve vekalet ücretine yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Dava, dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi uyarınca açılan tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 11/08/1999 tarihinde ilân edilerek kesinleşen orman tahdidi bulunmaktadır. Genel arazi kadastrosu işlemi ise 1966 yılında yapılmış, taşınmaz bu çalışmada tescil harici bırakılmıştır.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, uzman orman bilirkişi tarafından orman kadastrosu, eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada çekişmeli taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu anlaşıldığına ve adına tescil kararı verilen kişi yararına 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde yazılı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu belirlenerek yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik yoktur. Ancak, dava Medenî Kanunun 713. maddesi uyarınca açılan tescil davası olduğundan gerek yasal hasım durumunda bulunan Hazine ve diğer kamu tüzel kişileri ve gerekse iptal ve tescil isteği nedeniyle davada taraf durumunu almış bulunan kayıt malikinin mirasçıları olan davalılar harç, avukatlık ücreti ve diğer yargılama giderlerinden sorumlu tutulamazlar. Dava, davacılar yararına sonuçlansa dahi eksik harcın davacılardan alınmasına, yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına ve davacılar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar verilmesi gerekir. Somut olayda, mahkemece, bu husus gözden kaçırılarak yasal hasım durumunda bulunan davalılar Hazine ve Akdam köyü tüzel kişiliği aleyhine harç, yargılama gideri ve avukatlık ücreti yükletilmiş olması doğru değil ise de bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.
Bu sebeple, hükmün 2, 3 ve 4 nolu bentlerinin hükümden çıkarılarak yerine ""Yargılama giderlerinin davacı ... üzerinde bırakılmasına ve davacı lehine vekalet ücreti taktirine yer olmadığına ve bakiye 4.418,44 TL harcın davacı ..."dan tahsili ile Hazineye irat kaydına"" cümlesinin eklenerek düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK’nın 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA 14/10/2019 günü oy birliği ile karar verildi.