23. Ceza Dairesi 2016/9820 E. , 2016/9106 K.
"İçtihat Metni"
Kasten yaralama ve mala zarar verme suçlarından sanık ..."in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 86/2, 151/1, 5271 (iki kez) ve 52/2. maddeleri gereğince iki defa 2.000.00 Türk Lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231. maddesine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair ... 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/10/2011 tarihli ve 2011/253 esas, 2011/859 sayılı kararını müteakip, sanığın denetim süresinde işlediği kasıtlı suç nedeniyle hükmün açıklanmasına, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 86/2, 151/1, 62/1 (iki kez) ve 52/2. maddeleri gereğince iki defa 2.000,00 Türk, Lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin aynı Mahkemenin 08/10/2015 tarihli ve 2015/260 esas,2015/151 sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 28/01/2016 gün ve 2673/8796 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 11/02/2016 gün ve 2016/47275 sayılı yazısıyla dairemize gönderilmekle okundu.
Kanun yararına bozma isteminde;
A-Kasten yaralama suçuna ilişkin yapılan incelemede;
Sanığın müştekinin ikamet ettiği evin kapısına zarar verdiği ve kapının düşmesi neticesinde müştekinin yaralandığı kabul edilen olayda sanığın kasten yaralama eyleminin bulunmadığı cihetle, sanığın fiilinin taksirle yaralama veya olası kastla yaralama olacağı gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesinde,
B-Mala zarar verme suçuna ilişkin yapılan incelemede.
1-Sanığın kapısına zarar verdiği evde müşteki ikamet etmekte ise de, evin ve dolayısı ile kapının sahibinin sanık olduğu, müştekinin ise kiracı olduğu cihetle, somut olayda sanığın kendi malına zarar vermiş olması karşısında mala zarar verme suçunun oluşmayacağı gözetilerek beraat karam verilmesi yerine yazılı şekilde karar verilmesinde,
2-Bir gün karşılığı adli para cezasının miktarını gösteren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 52/2. maddesinin hüküm fıkrasında yazılmamasında,
3- Adli para cezasının 20 eşit taksitte ödenmesine karar verildiği halde taksit aralıklarının belirlenmeyerek infazda tereddüde yol açılmasında, isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
A-Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 28.05.2013 tarih ve 2013/3-22 Esas ve 2013/270 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere, 5237 sayılı TCK’nın 21/2. maddesinde; “kişinin suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır” denilmek suretiyle “olası kast” tanımına yer verilmiştir. Doğrudan kast, failin hareketinin kanuni tipi gerçekleştireceğini bilmesi ve istemesini gerektirir. Ancak, failin hareketiyle hedeflediği doğrudan sonuçların yanı sıra, hareketinin zorunlu sonuçları ya da kaçınılmaz yan sonuçları da, açık bir isteme olmasa dahi doğrudan kast kapsamında değerlendirilmelidir. Öğreti ve uygulamada “dolaylı kast,” “belirli olmayan kast,” “gayrimuayyen kast,” “olursa olsun kastı” olarak da adlandırılan olası kast, TCK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında; “öngörmesine rağmen, fiili işlemesi” şeklinde tanımlanmıştır. Olası kast ile doğrudan kast arasındaki ayırıcı ölçütteki en belirgin unsurlar, doğrudan kasttaki bilme ve isteme unsurlarıdır. Fail hareketinin kanuni tipi gerçekleştireceğini biliyorsa ve bunu da istiyorsa doğrudan kasıtla hareket ettiğinin kabulü gerekmektedir. Yine failin hareketiyle hedeflediği doğrudan neticelerle birlikte, hareketin zorunlu veya kaçınılmaz olarak ortaya çıkan sonuçları da, açıkça istenmese dahi doğrudan kastın kapsamı içinde değerlendirilmelidir. Belli bir sonucun gerçekleşmesine yönelik hareketin, günlük hayat tecrübelerine göre diğer bazı sonuçları da doğurması muhakkak ise, failin bu sonuçlar açısından da, doğrudan kastla hareket ettiği kabul edilmelidir. Olası kastı, doğrudan kasttan ayıran diğer ölçüt ise; suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşmesinin muhakkak olmayıp, muhtemel olmasıdır. Fail, böyle bir durumda, bu ihtimalin gerçekleşmesini kabullenerek, olursa olsun düşüncesi ile ve ona katlanmayı da göze alarak hareket etmekte ve muhtemel neticenin gerçekleşmemesi için de önlem almamaktadır.
Bu açıklamalar doğrultusunda somut olay incelendiğinde ; ev sahibi olan sanığın, kiracısı konumundaki katılanla kira alacağı yüzünden çıkan tartışmada, evin kapısına vurarak devrilmesine ve katılanın yaralanmasına sebebiyet verdiği, sanığın doğrudan mala zarar verme kastıyla hareket ederken, orada bulunan katılanın da yaralanacağını öngörmesine rağmen hareketlerine devam ettiği, bu şekilde sanığın yaralama suçunu olası kastla işlediği anlaşıldığından TCK"nın 21/2. maddesi gereğince cezasından indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi nedeniyle, kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden ... 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 08.10.2015 tarih, 2015/260 esas, 2015/151 sayılı kararının 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı maddenin 4. fıkra (d) bendinin verdiği yetkiyle bozma sebebine göre, hükmolunan 100 gün adli para cezasından TCK’nın 21/2. maddesi uyarınca yarı oranında indirim yapılarak 50 gün adli para cezası ile cezalandırılmasına, TCK’nın 52/2. maddesi uyarınca mahkemenin takdiri de gözetilerek günlüğü 20 TL’den hesap edilerek sanığın 1.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, hükmün bu şekilde DÜZELTİLMESİNE, hükümdeki diğer kısımların aynen bırakılmasına, infazın buna göre yapılmasına,
B- (1) numaralı görüş açısından yapılan incelemede ;
Dairemizin 17/12/2015 tarih, 2015/15592 esas, 2015/8306 karar ; Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 10/09/2015 tarih, 2015/1305 esas, 2015/28458 karar sayılı ilamlarında da açıklandığı üzere ; mala zarar verme suçu ile korunan hukuki yarar mülkiyet hakkı ise de; zarar verilen eşyanın zilyetliğinin malik dışında üçüncü bir kişide bulunduğu durumlarda mülkiyet hakkı ile birlikte zilyetliğin sağladığı hakların da koruma altında olacağı, buna göre; bu gibi hallerde malik dışında suça konu eşyadan yararlanan kişinin de işlenen suç nedeniyle şikâyet hakkına sahip olacağı, somut olayda ise, kiracı olan katılanın zilyetliğinde bulunan eve, ev sahibi olan sanık tarafından zarar verilmesi karşısında, zilyetliğin sağladığı hakkın korunması gerektiği, dolayısıyla ... 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 08.10.2015 tarih, 2015/260 esas, 2015/151 sayılı kararının yerinde olduğu anlaşıldığından (1) numaralı kanun yararına bozma isteminin CMK’nın 309. maddesi gereğince REDDİNE,
(2) ve (3) numaralı görüşler bakımından yapılan incelemeye gelince ;
Kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden ... 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 08.10.2015 tarih, 2015/260 esas, 2015/151 sayılı kararının 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı maddenin 4. fıkra (d) bendinin verdiği yetkiyle bozma sebebine göre, mala zarar verme suçundan kurulan hükümdeki ilgili bölüme “TCK’nın 52/2. maddesi uyarınca” ibaresi ile “…20 eşit taksitte…” cümlesinden önce gelmek üzere “birer ay ara ile” ibaresinin eklenmesi suretiyle hükmün DÜZELTİLMESİNE, hükümdeki diğer kısımların aynen bırakılmasına, infazın bu şekilde yapılmasına, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na TEVDİİNE, 26/10/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.