Esas No: 2009/42533
Karar No: 2012/4144
Karar Tarihi: 08.02.2012
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2009/42533 Esas 2012/4144 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA :Davacı, kıdem ve ihbar tazminatı, ikramiye alacağı, eşit davranmama tazminatı, ilave tediye, 2003/2.dönem ikramiyesi, fazla çalışma, saha tazminatı, akdi ikramiye, teşvik primi, eksik kullandırılan yıllık izin ile saha izin ücretinin ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, davanın reddine karar vermiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, iş sözleşmesinin iş bitimi gerekçesiyle işverence feshedildiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatları ile proje bitim ikramiyesi, ilave tediye ve akdi ikramiye, izin, saha izni, fazla çalışma, hafta tatili, eşit davranmama tazminatı ve saha tazminatı alacaklarının tahsilini istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı ..., davacının işvereni olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı ... proje direktörlüğü, iş akdi feshedilirken davacıya tüm hak ve alacakların ödendiğini,bakiye bir alacağın kalmadığını,... Proje Direktörlüğünde ikramiye ödemelerinin yönetimi kurulunun takdirinde olduğunu,koşullara uygun personele ikramiye ödendiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının davalı ... işçisi olmadığı, ayrıca işçilik alacağı talebinin yerinde olmadığından reddine karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davacı temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 49 ve 50. maddelerinde; tüzel kişilerin, kanuna ve kuruluş belgelerine göre gerekli organlara sahip olmakla fiil ehliyetini kazanacakları ve iradelerini bu organları aracılığıyla açıklayacakları, aynı şekilde HUMK"nun 39. maddesine göre ehliyeti haiz olan tüzel kişilerin yasal organları ile hareket edecekleri
hüküm altına alınmıştır. Organlar, hukukî işlemleri ve diğer bütün fiilleriyle tüzel kişiyi borç altına sokarlar. Tüzel kişinin, fonksiyonlarını, kanuna veya tüzel kişinin ana sözleşmesine göre, bağımsız olarak yerine getirmek üzere seçilen veya atanan ya da kendisine bu fonksiyonları bağımsız olarak yerine getirmek üzere fiilen ve dışarıdan belli olacak şekilde yetki verilen kişi ya da kişi gruplarına organ adı verilir. Organlar, hükmi şahsın iradesini açıklarlar, tüzel kişiyi içeride yönetir, dışa karşı da temsil ederler. Tüzelkişinin organından söz edebilmek için onun mutlaka tüzel kişinin irade ve karar organı olması zorunlu değildir. Onun içindir ki, genel kurul, yönetim kurulu yanında çeşitli yöneticiler tüzel kişinin organı olarak değerlendirilebilir. Bu kapsamda, genel olarak dış ilişkilerde, bazı kimselerin tüzel kişinin hukuki muamelelerine katılması öngörülmüşse, bu kimseler de tüzel kişinin organı sayılırlar.” (HGK. 2004/21-406 E, 2004/434 K).
Kamu tüzel kişileri, görevleri bakımından kamu otoritesini temsil eden tüzel kişiler olup; kanunla ya da kanunun verdiği yetkiye dayanılarak idare tasarrufu ile kurulur (Anayasa md. 123; MK. 52). Taraf ehliyetine de kamu tüzel kişileri sahiptir.
Devlet tüzel kişiliğine bağlı ve ayrı tüzel kişiliği bulunmayan kuruluşların ise, taraf ehliyeti yoktur; bunların işlemleri ile ilgili davaların bağlı bulundukları tüzel kişiliğe karşı açılmaları gerekir. Bağlı bulunun kuruluşun 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesi anlamına işveren sıfatına haiz olması, bağlı bulunduğu tüzel kişiliğin taraf sıfatını ve işverenlik sıfatını ortadan kaldırmaz. Zira bu kuruluş, tüzel kişiliğin bir organıdır.
Dosya içeriğine göre ... A. Şirketinin 233 Sayılı Kanun Hükmünde kurulan bir iktisadi devlet teşekkülü olduğu ve tüzel kişiliğe haiz olduğu tartışmasızdır.
Davalı şirket, Türkiye’nin de taraf olduğu uluslar arası anlaşma ile Bakü-Tiflis- Boru Petrol Boru hattının yapımı sözleşmesinde Türkiye tarafına düşen yükümlülükleri yerine getirmeyi üstlenmiş ve bu üstlenme nedeni ile de kendi iç bünyesinde ve organizasyonu içinde ... Ham Petrol Boru Hattı Proje Direktörlüğünü kurmuştur.
Proje direktörlüğü, davalı şirket organizasyonu içinde kendisine bağlı bir kuruluş ve organdır. Bu kuruluşun işlem ve eylemlerinden dolayı ...’ın sorumluluğu ve taraf sıfatı TMK.’un 50. maddesinden kaynaklanmaktadır. Proje Direktörlüğünün işverenlik sıfatına sahip olması, davada taraf sıfatına haiz olduğu anlamına gelmez. Bağlı bulunduğu ve tüzel kişiliği bulunan ... şirketinin taraf ehliyeti vardır. Dava direktörlüğün bağlı olduğu davalı şirkete karşı açılmıştır. Husumet doğru yöneltilmiştir. Davacının işçilik alacaklarından davalı ... sorumludur.
3- Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, Yönetim Kurulunun 9.2.2000 tarihli kararı ile 1)Temel mühendislik çalışmalarının zarar etmeden bitirilmesi durumunda 1’er maaş; 2)Detay mühendislik çalışmalarının zarar etmeden bitirilmesi durumunda 2’şer maaş; 3)inşaat çalışmalarının zarar etmeden bitirilmesi durumunda 3’er maaş tutarında başarı ödülü ikramiyesi verilmesi kararlaştırılmıştır. Yine yönetim kurulunun 11.3.2005 tarih ve 2005/14 sayılı kararı ile inşaat çalışmalarının sonucuna bağlı olan 3 maaş tutarında ikramiye ile buna ilave olarak proje direktörlüğünün 5.7.2003 tarihli yazıları ile 2’şer maaş daha ikramiye verilmesi kararlaştırılmıştır.
Söz konusu ikramiyelerin bahse konu çalışmaların yapıldığı dönemde ... Proje Organizasyonunda fiilen çalışan personel için öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Bu durumda proje kapsamında ikramiye ödenen işçilerin listesi dosyaya getirtilmelidir. Mahkemece, davacının ... Proje Organizasyonunda hangi aşamaya kadar çalıştığı araştırılmalıdır. Davacının ikramiyeye hak kazanıp kazanmadığına ilişkin performansına yönelik dosya içerisinde bilgi ve belge bulunmamaktadır. Buna yönelik gerekli araştırma yapılarak davacının ikramiye alacağı konusunda bir karar verilmelidir. Eksik inceleme ile karar verilmesi hatalıdır.
4-Öte yandan davacı ... A.Ş. tarafından ödenen ikramiyelerinde tarafına ödenmesini talep etmiştir.
Dosya içeriğine göre ... A. Şirketinin 233 Sayılı Kanun Hükmünde kurulan bir iktisadi devlet teşekkülü olduğu ve tüzel kişiliğe haiz olduğu tartışmasızdır. Davalı şirket, Türkiye’nin de taraf olduğu uluslar arası anlaşma ile Bakü-Tiflis- Boru Petrol Boru hattının yapımı sözleşmesinde Türkiye tarafına düşen yükümlülükleri yerine getirmeyi üstlenmiş ve bu üstlenme nedeni ile de kendi iç bünyesinde ve organizasyonu içinde ... Ham Petrol Boru Hattı Proje Direktörlüğünü kurmuştur. Proje direktörlüğü, davalı şirket organizasyonu içinde kendisine bağlı bir kuruluş ve organdır. Bu kuruluşun işlem ve eylemlerinden dolayı ...’ın sorumluluğu ve taraf sıfatı TMK.’un 50. maddesinden kaynaklanmaktadır. Davacının ... A.Ş. işçisi olduğu sabittir. Bu durumda davalı ... A.Ş. tarafından çalışanlarına yapılan ilave tediye ve ikramiye ödemeleri araştırılarak bunun sonucuna göre davacının ikramiye alacağı konusunda bir karar verilmelidir.
5- Taraflar arasında uyuşmazlık, işçinin kullandırılmayan izin sürelerine ait ücretlere hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplanmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununun 59 uncu maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada, sözleşmenin sona erme şeklinin ve haklı nedene dayanıp dayanmadığının önemi bulunmamaktadır.
İşçinin işe iade davası açması durumunda, izin ücretinin talep edilip edilemeyeceği davanın sonucuna göre belirlenmelidir. Gerçekten işçinin dava sonucu işe başlatılması durumunda, önceki fesih ortadan kalkmış olmakla ve iş ilişkisi devam ettiğinde 4857 sayılı Yasanın 59 uncu maddesi uyarınca izin ücreti istenemez. İşçinin işe başvurusuna rağmen yasal bir aylık işe başlatma süresi içinde işe alınmaması halinde ise, işe başlatmama anı fesih tarihi olarak kabul edildiğinden, izin alacağı bu tarihte muaccel olur.
Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır. Bu konuda ispat yükü üzerinde olan işveren, işçiye yemin teklif edebilir.
Aktin feshi halinde kullanılmayan yıllık izin sürelerine ait ücret, işçinin kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Böylece, iş sözleşmesinin feshinde kullanılmayan yıllık ücretli izin hakkı izin alacağına dönüşür. Bu nedenle zamanaşımı da iş sözleşmesinin feshinden itibaren işlemeye başlar.
4857 sayılı Kanunun 54 üncü maddesinde, yıllık ücretli izine hak kazanmak için gerekli sürenin hesabında, işçinin aynı işverenin bir veya çeşitli işyerlerinde çalıştığı sürelerin birleştirilerek göz önüne alınacağı hükme bağlanmıştır. Bu durumda, işçinin daha önce aynı işverenin bir ya da değişik işyerlerinde geçen hizmetlerinin yıllık izne hak kazanma ve izin süreleri hesabı yönlerinden dikkate alınması gerekir. Kamu kurum ve kuruluşlarında geçen hizmetlerin de aynı gerekçeyle izin hesabı yönünden birleştirilmesi zorunludur. Bununla birlikte, işçiye önceki feshe bağlı olarak kullanmadığı izin ücretleri tam olarak ödenmişse, bu dönemin sonraki çalışma sürelerine eklenerek izin hesabı mümkün değildir. Önceki çalışma döneminde izin kullandırılmak veya fesihte karşılığı ödenmek suretiyle tasfiye edilmeyen çalışma süreleri, aynı işverenin bir ya da değişik işyerlerindeki çalışmalara eklenir. İşçinin aralıklı olarak aynı işverene ait işyerinde çalışması halinde, önceki dönemin kıdem tazminatı ödenerek feshedilmiş olması, izin yönünden sürelerin birleştirilmesine engel oluşturmaz. Yine, önceki çalışılan sürede bir yılı doldurmadığı için izne hak kazanılmayan süreler de, işçinin aynı işverene ait işyeri ya da işyerlerindeki sonraki çalışmalarına eklenerek yıllık izin hakkı belirlenmelidir. Yıllık izin, özde bir dinlenme hakkı olup, aralıklı çalışmalarda önceki dönem zamanaşımına uğramaz.
İş sözleşmesinin işverence feshedilmesi halinde, 4857 sayılı Kanunun 17 nci maddesinde belirtilen yasal ya da arttırılmış bildirim önelleri ile 27 nci madde uyarınca işçiye verilmesi gereken iş arama izinleri, yıllık ücretli izin süreleri ile iç içe giremez. Kanundaki bu düzenleme karşısında, işçi tarafından ihbar önelli fesih halinde bildirim öneli ile yıllık izin süresinin iç içe girebileceği kabul edilmelidir.
Kanunda, iş sözleşmesinin feshinde ödenmesi gereken izin ücreti için kesin bir ödeme günü belirlenmiş değildir. Yasada, sözleşmenin feshi anı yıllık ücretli izin hakkının ücrete dönüşmesi, bir başka anlatımla izin ücretine hak kazanma zamanı olarak kabul edilmiştir. İş sözleşmesinin feshedildiği tarihte izin ücreti muaccel olur, ancak faiz başlangıcı bakımından işverenin ayrıca temerrüde düşürülmesi gerekir.
Dairemizce, iş sözleşmesinin feshinde ödenmesi gereken izin ücreti, geniş anlamda ücret içinde değerlendirilmemiş ve İş Kanununun 34 üncü maddesinde sözü edilen bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faize karar verilemeyeceği kabul edilmiştir (Yargıtay 9.HD. 24.10.2008 gün 2007/30158 E, 2008/28418 K.). Bu itibarla, izin ücreti için yasal faiz uygulanmalıdır.
Sözleşmenin feshi üzerine ödenmesi gereken izin ücretinden taktiri indirim yapılması doğru değildir.
İşe iade davası sonunda işçinin işe başlatılmadığı tarihte iş sözleşmesi feshedilmiş sayıldığından, izin ücreti hesabında işçinin işe başlatılmadığı tarihte alması gereken ücret dikkate alınmalıdır.
İşverenin işçiyi işe başlatması durumunda, iş ilişkisi kesintisiz devam ettiğinden, kullandırılmayan izin ücretine de hak kazanılması söz konusu olmaz. Daha önce işçiye kullandırılmayan izinler karşılığı olarak ödenmiş olan izin ücretleri de işverence geri istenebilir. 4857 sayılı Yasanın 53 üncü maddesinde işçinin yıllık ücretli izin hakkından vazgeçemeyeceği kurala bağlandığına göre, işçinin daha önce ödenen izin ücretinin, işe iade sonunda işçinin işe başlaması halinde işçinin kullanmadığı izin hakkına sayılması da doğru olmaz.
Yıllık izin hakkı Anayasal temeli olan bir dinlenme hakkı olup, işçinin iş sözleşmesinin devamı sırasında ücrete dönüşmez ve bu haktan vazgeçilemez. İşçinin iş sözleşmesinin devamı süresinde kullanmadığı yıllık izinlere ait ücreti istemesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin iş sözleşmesinin devamı sırasında izin hakkının bulunduğunun tespitini istemesinde hukuki menfaati vardır.
Somut olayda davacı davalı ... da toplu iş sözleşmesi kapsamında çalışan işçilere verilen yıllık izin sürelerinin İş Kanunda düzenlenen sürelerden daha fazla olduğunu, ayrıca 6 hafta saha da çalışan işçiye 1 hafta saha izni verildiğini ancak kendisinin bu izni kullanmadığını belirtmiştir.
Öncelikle davalı ... da çalışan işçilere uygulanan kapsam dışı personel yönetmeliği dosyaya getirtilerek yıllık izin süreleri ile sahada çalışan işçilere saha izni verilip verilmediği tespit edilmelidir. Buna göre davacının yıllık izin ve saha izin ücreti alacağı konusunda bir karar verilmelidir.
6- Yine davacı ... da uygulanan kapsam dışı personel yönetmeliğine göre işyerinde 3 yıldan fazla çalışan işçilerin ihbar önelinin 18 hafta olduğunu iddia etmiştir.
Kapsam dışı personel yönetmeliğine göre davacının ihbar öneli tespit edilmelidir. Yine işyerinde uygulanan ikramiyelerde dikkate alınarak davacının aylık giydirilmiş ücreti tespit edilerek ihbar tazminatı alacağının bulunup bulunmadığı tespit edilmelidir.
7- Davacı işçinin hafta tatili ücretine hak kazanıp kazanmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
4857 sayılı İş Kanununun 46 ncı maddesinde, işçinin tatil gününden önce aynı Yasanın 63 üncü maddesine göre belirlenmiş olan iş günlerinde çalışmış olması koşuluyla, yedi günlük zaman dilimi içinde yirmidört saat dinlenme hakkının bulunduğu belirtilmiş,
işçinin hafta tatili gününde çalışma karşılığı olmaksızın bir günlük ücrete hak kazanacağı da 46 ncı maddenin ikinci fıkrasında hüküm altına alınmıştır.
Hafta tatili izni kesintisiz en az yirmidört saattir. Bunun altında bir süre haftalık izin verilmesi durumunda, usulüne uygun şekilde hafta tatili izni kullandığından söz edilemez. Hafta tatili bölünerek kullandırılamaz. Buna göre hafta tatilinin yirmidört saatten az olarak kullandırılması halinde hafta tatili hiç kullandırılmamış sayılır.
2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanunun 3 üncü maddesine göre, hafta tatili Pazar günüdür. Bu genel kural mutlak nitelikte olmayıp, hafta tatili izninin Pazar günü dışında da kullandırılması mümkündür.
Hafta tatili gününde çalıştığını iddia eden işçi, norm kuramı uyarınca bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda yer alan hafta tatili ücreti ödemesinin yapıldığı varsayılır. Bordroda ilgili bölümünün boş olması ya da bordronun imza taşımaması halinde, işçi hafta tatilinde çalışma yaptığını her türlü delille ispat edebilir.
Hafta tatillerinde çalışıldığının ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, yazılı delil niteliğindedir. Ancak, sözü edilen çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinletmiş oldukları tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. Hafta tatili çalışmalarının yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkân dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
İmzalı ücret bordrolarında hafta tatili ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından daha fazla çalışıldığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin hafta tatili alacağının bordroda görünenden daha fazla olduğu yönünde bir ihtirazi kaydının bulunması halinde, hafta tatili çalışmalarının ispatı her türlü delille yapılabilir. Buna karşın, bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda dahi, işçinin bordroda yazılı olanın dışında hafta tatillerinde çalışmaların yazılı delille kanıtlaması mümkündür. Hafta tatili ücretlerinin tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazi kayıt yoksa ödenen tutarın dışında hafta tatili çalışması yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerekir.
Hafta tatili çalışmalarının uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Dairemizce son yıllarda indirim yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır. Ancak, hafta tatili çalışmasının taktiri delil niteliğindeki tanık anlatımları yerine, yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda, böyle bir indirime gidilmemesi gerekir.
Dairemiz önceki kararlarında; hafta tatili ücretlerinden yapılan indirimler sebebiyle davalı tarafın kendisini avukat ile temsil ettirmesi durumunda, reddedilen kısım için davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiği kabul edilmekteydi (Yargıtay 9.HD. 11.02.2010 gün 2008/17722 E, 2010/3192 K.). Ancak, işçinin davasını açtığı veya ıslah yoluyla dava konusu arttırdığı aşamada, mahkemece ne miktarda indirim yapılacağı işçi tarafından bilenemeyeceğinden, Dairemizce 2011 yılı itibarıyla maktu ve nispi vekâlet ücretlerinin yüksek oluşu da dikkate alınarak konunun yeniden ve etraflıca değerlendirilmesine gidilmiş, bu tür indirimden kaynaklanan ret sebebiyle davalı yararına avukatlık ücretine karar verilmesinin adaletsizliğe yol açtığı sonucuna varılmıştır. Özellikle seri davalarda indirim sebebiyle kısmen reddine karar verilen az bir miktar için dahi her bir dosyada zaman zaman işçinin alacak miktarını da aşan maktu avukatlık ücretleri ödetilmesi durumu ortaya çıkmaktadır. Yine daha önceki kararlarımızda, yukarıda değinildiği üzere hafta tatili ücretinden yapılan indirim sebebiyle ret vekâlet ücretine hükmedilmekle birlikte, Borçlar Kanununun 161/son, 325/son, 43 ve 44 üncü maddelerine göre, yine 5953 sayılı Yasada öngörülen yüzde beş fazla ödemelerden yapılan indirim sebebiyle reddine karar
verilen miktar için avukatlık ücretine hükmedilmemekteydi. Bu durum uygulamada hakkaniyete aykırı sonuçlara neden olduğundan ve konuyla ilgili olarak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde de herhangi bir kurala yer verilmediğinden, Dairemizce eski görüşümüzden dönülmüş ve hafta tatili ücretinden yapılan takdiri indirim nedeniyle reddine karar verilen miktar bakımından, kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilemeyeceği kabul edilmiştir.
Somut olayda davacı ... da uygulanan kapsam dışı personel yönetmeliğine göre işyerinde hafta içi 5 gün çalışıldığını, hafta sonunun hafta tatili olduğunu belirtmiştir. Davacı tanıklarının beyanlarına göre işyerinde haftanın 6 günü çalışılmıştır.
Mahkemece Cumartesi gününün kapsam dışı personel yönetmeliği ile akdi hafta tatili yapılıp yapılmadığı araştırılmalı, bunun sonucuna göre davacının hafta tatili alacağı konusunda bir karar verilmelidir. Eksik inceleme ile karar verilmesi hatalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde ilgiliye iadesine, 08.02.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.