4. Ceza Dairesi 2013/35836 E. , 2016/1885 K.- SİLAHLA TEHDİT
- DELİLLERİN BİRBİRİ İLE ÇELİŞMESİ
- TANIK BEYANLARININ ÇELİŞKİLİ OLMASI
- CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 217
"İçtihat Metni"Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Delillerin serbestçe değerlendirilmesi ilkesini benimseyen Ceza Muhakemesi Kanunumuz, hukuka uygun olma koşulu ile iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin, her türlü delille ispatlanabileceğini kabul etmiştir. Delillerin serbestçe değerlendirilmesi ilkesinin sonucu olarak, hâkim, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verecektir. Ceza yargılamasında ispat hukuku açısından yasal ve yargısal pratiklerden kaynaklanan istisnalar saklı kalmak kaydıyla bir sınırlama olmamasının doğal sonucu, delillerin ikamesinde zaman ve içerik olarak sınırlama yapılamayacağı ve önceden belirlenmiş bir liste ile, delillerin ispat gücü açısından öncelik-sonralık sıralaması belirlenemeyeceği bunun yanında hangi delilin neyi ispatlayabileceğinin belirlenmesinin mümkün olmamasıdır. Hâkim, duruşmada huzuruna getirilip, silahların eşitliği ilkesine uygun şekilde eşit imkânlar eşliğinde alenen tartışılan delileri serbestçe takdir edip, gerekçesini de göstermek suretiyle iddiaya konu eylem hakkında vicdani kanıyla bir sonuca varacaktır. Vicdani kanaat, CMK’nın 217. maddesinin gerekçesinde ve öğretide açıklandığı üzere, “akla dayalı izlenim” “tecrübe kurallarına göre bir takdir” ya da daha geniş anlamıyla belirli kural, ilke ve araçların eşliğinde yürüyen, akli muhakeme sürecinin sonucunda ulaşılan, gerekçelendirilmesi ve denetlenmesi mümkün hukuki kanaattir.
Ceza muhakemesinin pek çok amacı bulunmakla birlikte, maddi gerçeğin ortaya çıkartılmasının çekirdek amaç olduğu kabul edilir. Geçmişte yaşandığı ve suç olduğu iddia edilen bir eylem, deliller aracılığıyla duruşmada canlandırılarak ispat edilmeye çalışılır. Yargılama diyalektiği açısından çelişmeli yargılama, tarafların serbestçe iddialarını ileri sürmeleri, lehlerindeki ya da aleyhlerindeki iddialara cevap vermeleri, onları desteklemeleri, çürütmeleri ya da şüpheli hale getirmeleri faaliyetidir. Pek az davada bütün kanıtlar aynı iddiayı birlikte destekler. Ceza Yargılamasında genellikle taraflar, suçun sübutuna, vasıflandırılmasına ve cezada artırım/indirim nedenlerine yönelik birbirine zıt deliller ileri sürer.
Hâkim, duruşmada tarafların ileri sürdüğü delillerin tamamını değerlendirerek, vicdani kanıya uygun bir sonuca ulaşmak zorundadır. İleri sürülen deliller ve karşıt delillere göre vicdani kanı oluşturma süreci de farklılıklar gösterebilir. Sonuçta hâkim, belirli kural, ilke ve araçların eşliğinde yürüyen, akli muhakeme sürecinin sonucunda gerekçelendirilmesi ve denetlenmesi mümkün, bilime, akla ve gündelik hayattan edinilen karine niteliğindeki bilgilerle uyumlu bir sonuca varmalıdır.
Yargılamaya konu somut olayda; katılanın, olaydan önce eşine sarkıntılık ettiği için bir süre tutuklu kalan sanığın, elinde tüfek olduğu halde lehine tanıklık yapan arkadaşları ile birlikte seyrettiği otomobilin önünü keserek tüfeği kendisine doğrulttuğunu, kendisini aşağıya indirerek öldürmekle tehdit ettiğini, hakaret içeren sözler söylediğini ileri sürdüğü, bazı tanıkların bu anlatımı doğruladığı, sanığın ise, katılanın aynı gün balta ile arabasına zarar verdiğini, ava gitmek için yanında tüfek olduğu halde evinin önünde gördüğü katılana, arabasına zarar verme nedenini sorduğunu, olayda tüfek kullanmadığını, tehdit ve hakaret eyleminde bulunmadığını savunduğu, savunmasını doğrulayan tanıkların bulunduğu anlaşılmıştır.
Özetle anlatılan somut olayda, tamamı sözlü anlatımlardan oluşan delillerin birbiri ile çelişmesi karşısında, hangi tarafın anlatımına hangi gerekçeyle üstünlük tanındığı açıklanarak vicdani kanı ilkesine uygun, gerekçelendirilebilir ve temyiz mercii tarafından denetlenmesi mümkün bir sonuca ulaşılması gerekirken, hiçbir gerekçe gösterilmeden ve nedeni de açıklanmadan “Müşteki beyanının hükme esas alınamayacağı, sanığın suçlamayı reddedişi, sanığın lehinde de aleyhinde de tanık beyanları olması ve bunlardan birinin diğerine üstün tutmaya yeterli sebep olmayışı” şeklindeki ceza yargılama ilkeleri ile bağdaşmayan, gerekçe olarak nitelendirilmesi mümkün olmayan düşünce ile beraat kararı verilmesi,
Kanuna aykırı ve O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 08/02/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.