8. Hukuk Dairesi 2017/10235 E. , 2017/6142 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, asıl ve karşı davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine karar verilmiş olup hükmün davacı/karşı davalı vekili ve davalı/karşı davacı vekili taraflarından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
... A R A R
Davacı/karşı davalı ... vekili, evlilik birliği içinde edinilen araç nedeniyle 22.550,00 TL alacağın davalı/karşı davacıdan alınarak davacı/karşı davalıya verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı/karşı davacı ... vekili, davanın reddini savunmuş, karşı dava dilekçesi ile de, evlilik birliği içinde edinilen taşınmaz nedeniyle 42.355,00 TL alacağın davacı/karşı davalıdan alınarak davalı/karşı davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, asıl davanın kısmen kabulü ile, 22.207,35 TL alacağın tahsiline, fazlaya ilişkin talebin reddine, karşı davanın kısmen kabulü ile 2.415,505 TL alacağın tahsiline fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir. Hüküm, davacı/karşı davalı vekili ve davalı/karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1. Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Asıl dava konusu araca ilişkin temyiz itirazlarının incelemesine gelince;
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK m. 33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, değer artış payı ve artık değere katılma alacağına ilişkindir.
Tasfiyeye konu aracın, bedelinin tamamının ya da bir kısmının kredi ile karşılanması durumunda, kredi veren kuruluşa yapılan geri ödemelerin isabet ettiği dönemden, miktarından ve taksit sayısından hareketle mal rejiminin tasfiyesi sonucunda eşlerin alacak miktarları belirlenir. 4721 sayılı TMK"nun 202/1.maddesi gereğince edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde yapılan ödemelerde, eşler lehine değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacak hakları doğabilecektir. Kredi borcu ödemelerinin bir kısmının mal rejiminin devamı süresince, bir kısmının da daha sonraki tarihlerde yapılmasında, mal rejiminin geçerli olduğu dönemin sonrasına sarkan ödemeler, dava konusu aracın borcu kabul edilerek tasfiye gerçekleştirilir.
Yukarıda açıklandığı gibi iki döneme yayılan kredi borcu ödeme tablosu mevcut olduğunda; öncelikle, mal rejiminin sona erdiği tarihte henüz vadesi gelmediği için ödenmemiş kredi borç miktarının, toplam kredi borcuna oranı bulunur. Sonra bulunan bu kredi borç oranının, aracın toplam satın alım bedeli karşısındaki oranına dönüşümü gerçekleştirilir. Tespit edilen bu oranın, aracın tasfiye tarihindeki (karara en yakın) sürüm(rayiç) değeri ile çarpılmasıyla borç miktarı belirlenir. Bu ilke ve esaslara göre saptanan aracın borç miktarı, tasfiye tarihindeki sürüm değerinden düşüldükten sonra kalan miktar, değer artış payı ve/veya artık değere katılma alacağı hesaplamasında göz önünde bulundurulur.
Buna göre; öncelikle, tasfiyeye konu aracın satın alma bedeli, bunun kredi ile ve varsa kredi dışında eşlerin kendi imkanları ile karşıladıkları miktarlar ve oranları ile tasfiye tarihinde ki sürüm değeri ayrı ayrı belirlenmelidir.
Açıklamalar doğrultusunda hesaplama yapılabilmesi için, iddia ve savunma çerçevesinde, aracın ruhsat ve satın alınma bilgileri, kredi sözleşmesi ve kredi borcu ödeme tablosu dahil finans kuruluşu kayıtları, ihtiyaç duyulması halinde eşlerin malın alınmasında katkı olarak kullandıklarını ileri sürdükleri malvarlıklarına ilişkin sair belgeler bulundukları yerlerden getirtilerek uyuşmazlığın çözümünde göz önünde bulundurulmalıdır. Uyuşmazlığın çözümünde kullanılabilecek değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülürse konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden oluşan kuruldan da yardım alınmalıdır.
Somut olaya gelince; eşler, 10.07.2006 tarihinde evlenmiş, 20.10.2010 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK m. 225/son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı yasanın m. 10, TMK m. 202). Tasfiyeye konu 70 DR 384 plakalı araç, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 05.01.2010 tarihinde satın alınarak davalı/karşı davacı eş adına, 2118 ada 3 parsel 6 nolu bağımsız bölüm de, eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu 12.03.2007 tarihinde satın alınarak eşler adına 1/2 şer hisseli olarak tescil edilmiştir. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK m. 179).
Yukarda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede;
Taraf beyanları, dinlenen tanık beyanları, banka kayıtları ve tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde, mahkemece tasfiyeye konu aracın davacının Sağlık Bakanlığı"ndan aldığı para ve kredi ile alındığının kabul edilerek değer artış payı ve artık değere katılma alacağına hükmedildiği, araç nedeniyle kullanılan 24 ay vadeli 15.000,00 TL kredinin boşanma dava tarihine kadar 9 aylık taksidinin ödendiği, boşanma dava tarihinden sonra 15 aylık taksidinin aracın borcu olarak kaldığı, anlaşılmıştır. Mahkemece aracın alınmasında kredi ve tarafların kişisel mallarının kullanıldığına yönelik kabulü yerinde ise de aracın alınmasında kullanılan kredinin boşanma dava tarihinden sonra kalan borcu dikkate alınmadan ve oranlaması yapılmadan hatalı hesaplama ile artık değere katılma alacağına hükmedilmesi doğru olmamıştır.O halde, mahkemece yapılacak iş, araç için kullanılan kredinin yukarda açıklanan Dairemiz"in ilke ve uygulamalarına göre, aracın satın alma bedeli, bunun kredi ile karşılanan miktarı ve kredi borcunun oranı ayrı ayrı belirlenerek, iddia ve savunma çerçevesinde talep hakkında karar verilmesi gerekirken, hatalı hesaplama ile yazılı şekilde karar verilmesi de usul ve yasaya aykırı olmuş, bozmayı gerektirmiştir. Bozma sebebine göre davacı/karşı davalının vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
3. Karşı dava konusu 2118 ada 3 parsel 6 nolu bağımsız bölüme yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Eşler, tasfiyesini istedikleri 2118 ada 3 parsel 6 nolu bağımsız bölümü, evlilik birliği devam ederken 12.03.2007 tarihinde satın alarak 1/2 oranında adlarına paylı mülkiyet şeklinde tescil ettirmişler ve halen tapu sicilinde aynı şekilde ve oranda kayıtlıdır. Evlilik birliği devam ederken serbest iradeleriyle gerçekleştirdikleri bu paylaşımla, her bir payın o eşin kişisel mal grubuna terk edildiği kabul edilmelidir.
Tüm dosya kapsamı birlikte incelendiğinde; davacının dava dilekçesinde 1/2 şer olarak davalı eş ile malik oldukları taşınmaz nedeniyle kullandığı konut kredisinin boşanma dava tarihinden sonra ödediği kısım nedeniyle alacak talebinde bulunduğu anlaşılmıştır. Tüm bu açıklamalara göre, davacının 2118 ada 3 parsel 6 nolu bağımsız bölüme yönelik talebinin sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak davası niteliğinde olduğu anlaşılmakla, davacının iddiası genel hükümlere dayalı (TBK m. 77 vd.) olup, mal rejiminin tasfiyesi kapsamında bir talep niteliğinde değildir.
O halde, 2118 ada 3 parsel 6 nolu bağımsız bölüme yönelik talep TMK 2. kitabından kaynaklanmadığından Aile Mahkemesi görevli olmayıp, uyuşmazlığın çözüm yeri 6100 sayılı HMK"nun 2.maddesi uyarınca belirlenecek Asliye Hukuk Mahkemesidir. Görev kamu düzeni ile ilgili dava şartı olduğundan (HMK m. 114/c) iddia ve savunma olarak ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemece resen göz önünde bulundurulur (HMK m. 115/1). Mahkemece, 2118 ada 3 parsel 6 nolu bağımsız bölüme yönelik karşı davanın öncelikle davadan HMK 167. maddesi gereğince ayrılmasına karar verilerek, yeni esasa kaydı yapıldıktan sonra görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarda 2. ve 3. bentte gösterilen sebeplerle 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA; bozma sebebine göre davacı/karşı davalının vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına; tarafların diğer temyiz itirazlarının yukarda 1. bentte gösterilen sebeplerle reddine, ve HUMK"nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 25.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.