Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/14817
Karar No: 2017/6110
Karar Tarihi: 24.04.2017

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2015/14817 Esas 2017/6110 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2015/14817 E.  ,  2017/6110 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ :..... Asliye Hukuk Mahkemesi


    Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonucunda Mahkemece verilen davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair kararın davacı Hazine vekili ve bir kısım davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine.... Hukuk Dairesi"nin 11.02.2010 gün ve 2010/573 Esas, 2010/1383 Karar sayılı ilamı ile bozulmasına karar verilmişti. Davacı Hazine vekili tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
    KARAR

    Davacı Hazine Vekili, kayden davalılar adına kayıtlı bulunan dava konusu 24 parsel sayılı taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan kumluk yerlerden olduğunu, özel mülkiyete konu olamayacağını ileri sürerek tapunun iptali ile taşınmazda bulunan yapıların yıkımı isteklerinde bulunmuştur.
    Bir kısım davalılar vekilleri, taşınmazın öncesinin tapulu tarla vasfında olduğunu belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, davanın kısmen kabulüne; 1 ada 24 parsel sayılı taşınmazın İ.... imzalı 26.04.1996 tarihli krokide C harfi ile işaretli kısımla ilgili tapu kaydının iptal olunarak, keşif krokisindeki şekli ile 143340 M2 olarak davac....Hazinesi adına tesciline, aynı tarihli krokide A ve B harfi ile işaretli kısımlarla ilgili davanın reddine, kal konusunda davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına dair verilen karar Yargıtay.... Hukuk Dairesi"nin 11.2.2010 tarihli 2010/573 E.2010/1383 K. sayılı ilamıyla; 3402 sayılı Yasanın 5841 sayılı Yasa ile değişik 12. maddesi uyarınca hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi ve mahkemece yapılan keşif sonucu çekişmeli taşınmazların kısmen kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı ve dava tarihinde davacı Hazine’nin haklı olduğunun anlaşılması halinde,davalıların tüm yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden sorumlu tutulması gerekeceği gerekçeleri ile bozulmasına karar verilmiş, davacı taraf karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
    Gerçekten de, işin esası bakımından 5841 sayılı Yasanın yürürlüğü döneminde davanın hak düşürücü süreden reddedilmesi gerektiğine değinilerek Dairece yapılan bozma kararı doğrudur.Ancak, anılan yasa Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarih, 2009/31 esas, 2011/77 karar sayılı kararı ile iptal edilmiş ve 23.07.2011 tarihinde karar Resmi Gazetede yayımlanarak iptal hükmü yürürlüğe girmiştir.
    Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları ile idari makamları, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 33.maddesinde yer alan “Hakim, Türk Hukuku"nu resen uygular” hükmü ile ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararlarının derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
    Öyle ise kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında 5841 sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin olarak kurulan hükmün, verildiği tarih itibariyle doğru olduğu düşünülse ve ayrıca Anayasa"nın 153. maddesine göre iptal kararı geriye yürümez ise de; 10.03.1969 gün ve 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçe bölümünde belirtildiği üzere iptal, kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemez ve henüz anlaşmazlık hali devam ediyorsa iptalin kapsamına girer. Bu durumda davanın hak düşürücü süreden reddine ilişkin verilen kararın Anayasa Mahkemesi’nin anılan iptal kararından sonra doğru olduğu söylenemez. Zira, kamu düzeninin söz konusu olduğu bütün haller istisnanın kapsamına girer.
    Hal böyle olunca, Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararı sonucu oluşan durumun eldeki maddi anlamda kesinleşmemiş ve derdest olan davaya da uygulanması zorunlu olup, kamu malları ile ilgili davalar aynı zamanda kamu düzeni ilkesini de içermektedirler. Bu nedenle mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararından sonra oluşan yeni yasal durum dikkate alınarak, inceleme yapılıp sonuca ulaşılması gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır.
    Bu durumda davacı Hazine vekilinin karar düzeltme talebinin kabulüyle 1.Hukuk Dairesi"nin 11.02.2010 tarihli, 2010/573 E 2010/1383 K. sayılı bozma ilâmının KALDIRILARAK davacı vekilinin karar düzeltme itirazlarının incelenmesine geçilmiştir.
    1) Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacı Hazine vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan karar düzeltme itirazları yerinde görülmemiştir.
    2) Dava, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlere ilişkin tapu iptal davasıdır.
    Anayasanın 43 ve 3621 sayılı Kıyı Yasası"nın 5. maddesine göre kıyılar; Devlet"in hüküm ve tasarrufu altındadır, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır. Deniz, göl ve akarsu kıyıları ile deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmakta, öncelikle kamu yararı gözetilir. 4.madde hükmüne göre Kıyı çizgisi: Deniz, tabii ve suni göl ve akarsularda, taşkın durumları dışında, suyun karaya değdiği noktaların birleşmesinden oluşan çizgi, Kıyı Kenar çizgisi: Kıyı çizgisinden sonraki kara yönünde su hareketlerinin oluşturulduğu kumluk, çakıllık, kayalık, taşlık, sazlık, bataklık ve benzeri alanların doğal sınır, Kıyı ise: Kıyı çizgisi ile kıyı kenar çizgisi arasındaki alandır. TMK"nun 999.maddesine göre de; özel mülkiyete tâbi olmayan ve kamunun yararlanmasına ayrılan taşınmazlar, bunlara ilişkin tescili gerekli bir aynî hakkın kurulması söz konusu olmadıkça kütüğe kaydolunmaz, tapuya kayıtlı bir taşınmaz, kayda tâbi olmayan bir taşınmaza dönüşürse, tapu sicilinden çıkarılır.
    Uyuşmazlığın bu niteliğine göre, öncelikle yöntemince kıyı-kenar çizgisinin belirlenmesi ve zemine uygulanması gerekir. İdarece oluşturulmuş ve kesinleşmiş kıyı kenar çizgisi var ise, buna ilişkin karar ve dayanağı olan belgeleri ile kroki ve haritasının birlikte getirtilip dosya arasına konulması, mahallinde yerel ve teknik bilirkişi ile harita mühendisi aracılığıyla yapılacak keşifte araziye uygulanması, çekişme konusu taşınmazın yeri belirlenip harita üzerine işaretletilmesi gerekir.
    İdarece oluşturulmuş kıyı kenar çizgisinin bulunmaması yahut idari yargı yerinde iptal edilmiş veya oluşturulan harita 28.11.1997 gün 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edilen ilkeye göre ilgililerine tebliğ edilerek kesinleştirilmemiş ve davalının itirazına uğramışsa; adli yargı mahkemesince, 3621 sayılı Kıyı Kanununun 4.maddesindeki tanımlamalar dikkate alınarak, aynı Kanunun 5 ve 9.maddeleri ile 13.03.1972 gün ve 7/4 sayılı, 28.11.1997 gün ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları göz önünde tutularak, Kanunun 9/2.maddesinde belirtilen bilirkişi kurulu aracılığıyla, keşif yapılarak açıklanan kural ve yöntemler doğrultusunda kıyı kenar çizgisi oluşturulmalıdır. Mahkeme aracılığıyla bu çalışma yapılırken, varsa idarenin önceden kıyı kenar çizgisi oluşturmak için yaptığı saptamalar ve bu konuda kurulan komisyonun çalışmalarının ortaya çıkardığı bilimsel değerlerin bulunduğu da göz ardı edilmemelidir. İdarenin söz konusu çalışmalarını yok saymakta doğru olmaz.
    Açıklanan nedenlerle, idarenin kıyı kenar çizgisi çalışmalarında, o yere ilişkin kamu görevlilerince önceden oluşturulmuş komisyon çalışmalarını içerir kayıt ve belgeler getirtilmeli, bunlardaki verilerle, mahkemece kıyı kenar çizgisi oluşturmak için bilirkişilerce yapılan çalışmalarda elde edilen veri ve bulguların örtüşmemesi durumunda, bunun nedenleri hakkında bilirkişilerden bilimsel gerekçelere ve maddi bulgulara dayalı, doyurucu ve denetime açık ek rapor alınmalıdır. Başka bir anlatımla, eldeki uyuşmazlıkta idari saptamalardan takdiri delil olarak yararlanılması zorunludur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.06.2003 gün 97/110 sayılı kararı da bu doğrultudadır. Yapılacak bu araştırmalarla, dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisinin hangi tarafında kaldığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlendikten sonra, oluşacak durum, dosya içeriği, iddia ve savunma doğrultusunda toplanan diğer tüm deliller birlikte tartışılıp değerlendirilerek, uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekir.
    Somut olayda; mahkemece 26/4/1996 tarihli bilirkişi raporuna göre C harfi ile işaretli kısım ile ilgili davanın kabulü ile bu kısmın davalı tapu kaydından iptal olunarak keşif krokisindeki şekli ile 143340 M2 olarak davacı Maliye Hazinesi adına tesciline, aynı tarihli krokide A ve B harfi ile işaretli kısımlarla ilgili davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içerisinde yer alan; 14/5/1996 tarihli iki ziraat yüksek mühendisi ve bir jeoloji yüksek mühendisi bilirkişisinin hazırladığı raporda, dava konusu parselin tamamının turizme yönelik halk plajı konumunda olduğu, yerli ve yabancı turistlerin plajı olduğu, piknik yeri olduğu ve zaman zaman da karetta karetta türü kaplumbağalar için araştırmalara konu olduğu belirtilmiştir.
    Hükme esas alınan bilirkişi raporu her ne kadar hüküm kurmaya yeterli ise de; dava konusu taşınmazın TMK"nun 715 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 16/C maddesi kapsamında kalan devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan sahipsiz yerlerden olduğu, bu tür yerlerin TMK"nun 999. maddesi gereğince özel mülkiyete konu olacak biçimde tapuya tescili mümkün olmayan yerlerden bulunduğu gözetilmeden dava konusu parselin tapusunun143340 m2 sinin Maliye Hazinesi adına tesciline karar verilmesi doğru görülmemiştir.
    O halde; yukarıda açıklanan nedenlerle; bahsedilen husus yeniden yargılama yapmayı gerektirmediğinden, hükmün 1.fıkrasının HUMK"nun 438/7. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekirken, bozulmsına karar verilmesi doğru görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (2 ) bentte açıklanan sebeple davacı Hazine vekilinin karar düzeltme talebinin kabulü ile 1.Hukuk Dairesinin 11.02.2010 tarih, 2010/573 E 2010/1383 k. sayılı sayılı bozma ilamının ORTADAN KALDIRILMASINA, yerel mahkeme hükmünün yukarıda açıklanan sebeplerle; hükmün 1. fıkrasının, “…..davacı Maliye Hazinesi adına tesciline..." ibaresinin çıkarılarak "...tapu sicilinden terkinine..." ibaresinin eklenmesine, yerel mahkeme hükmünün bu şekilde HMK"nun 370/2. maddesi gereğince DÜZELTİLEREK ONANMASINA davacı Hazine vekilinin diğer karar düzeltme itirazlarının ( 1 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle yerinde görülmediğinden reddine, 24/04/2017tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Bu belge 5070 sayılı Yasa hükümlerine göre elektronik olarak imzalanmıştır.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi