Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
1-İşin niteliği bakımından temyiz tetkikatının duruşmalı olarak yapılmasına HUMK’nun 438. ve İİK’ nun 366. maddeleri hükümleri müsait bulunmadığından bu yoldaki isteğin reddi oybirliğiyle kararlaştırıldıktan sonra işin esası incelendi;
2-Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
Alacaklı vekili tarafından 24 adet bonoya ve muacceliyet sözleşmesine dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus yolla takibe başlandığı, borçlu O. T. ’a örnek 10 numaralı ödeme emrinin tebliği üzerine adı geçen vekilinin yasal sürede İcra Mahkemesine başvurarak takip dayanağı bonolardan 21 adedinde tanzim tarihi bulunmadığı, protesto keşide edilmediği, muacceliyet şartının gerçekleşmediği nedenleriyle kambiyo senetlerine mahsus yol ile takip yapılamayacağını ileri sürerek takibin iptalini talep ettiği anlaşılmıştır.
Mahkemece takip dayanağı senet asıllarının incelenmesinde; tamamında tanzim tarihi olarak 10.01.2007 tarihinin yazılı olduğu belirlenmiş olmakla tanzim tarihinin senet tedavüle çıkarken mevcut olması yeterli olup ne zaman çekildiği anlaşılamayan senet fotokopilerinde tanzim tarihinin bulunmayışı gerçekte ve tedavüle çıkarılırken mevcut olmadığını göstermez. TTK.690 madde yoluyla uygulanması gerekli 592.maddesine göre tamamen doldurulmadan bono düzenlenebileceğinden tanzim tarihinin anlaşmaya aykırı doldurulduğunun yazılı bir belge ile kanıtlanması gerekir. Kaldı ki alacaklının bu yönde bir iddiası da bulunmadığı gibi takip dayanağı bonoların tarafların kabulünde olan ve borç tasfiyesi amacıyla düzenlenen 10.01.2007 tarihli protokol uyarınca düzenlendiği ve bonoların tanzim tarihlerinin de mevcut hali ile anlaşmaya uygun olarak doldurulduğunun kabulü gerekmektedir. Bu nedenle Mahkemenin bir kısım bonolarda tanzim tarihi bulunmadığı nedenine dayalı iptal gerekçesi doğru değildir.
Öte yandan bono haricinde düzenlenen ve bonoya açık atıf yapılan bir sözleşme ile belirlenen muacceliyet koşulu geçerlidir. Somut olayda takip dayanağı bonoların borç tasfiyesi amacıyla düzenlenen 10.01.2007 tarihli protokol uyarınca verildiği tarafların kabulünde olup, anılan sözleşmede senetlerden birinin vadesinde ödenmemesi halinde diğerlerinin muaccel olacağı kararlaştırılmış olmakla, sözleşmede düzenlenen bu muacceliyet şartı geçerlidir. Protokol kapsamında düzenlenen 28.02.2007, 31.03.2007, 30.04.2007 ve 30.05.2007 vade tarihli bonolar vadelerinde ödenmediğine göre sözleşme uyarınca verilen takip dayanağı diğer bonoların muaccel olduğunun kabulü gerekir.
Yine, takip dayanağı bonoların incelenmesinde; takip yapan alacaklının bonoların lehdarı, borçlu O. T.’ın ise kefil olduğu anlaşılmaktadır. Bir bonoyu düzenleyen keşideci o bononun asli borçlusu olarak bonoda yazılı borcun tamamını ödemek zorundadır. TTK 614. Maddesi gereği bonoda kefilde (aval veren) hamile karşın borcun tamamından keşideci gibi sorumludur. İbrazında ödenmeyen bononun borçlusu mütemerrit olacağından, hamilin müracaat borçlularına başvurabilme hakkı doğar. Ne var ki bu hakkın kullanılması için T.T.K.’nun 690.maddesinin göndermesi ile bonolar hakkında da uygulanması gereken aynı Kanunun 626.maddesindeki süre ve şartlarda senedin keşidecisinin protesto olunması zorunludur. Aksi halde TTK.nun 642.maddesi gereği hamil, keşideci ve keşideci lehine aval veren(kefil) dışındaki müracaat borçlularına (lehtar ve cirantalara) karşı sahip olduğu müracaat hakkını kaybeder. Ancak keşideci ve kefilin takibi için protestoya gerek yoktur.
O halde Mahkemece borçlu O. T. yönünden şikayetin reddi yerine yazılı gerekçelerle adı geçen borçlu hakkındaki takibin iptaline karar verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ :Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda (2).maddede açıklanan nedenlerle İİK.366. ve HUMK.428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 25/03/2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.