2. Ceza Dairesi 2016/19708 E. , 2019/2715 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Hırsızlık
HÜKÜM : Mahkumiyet
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
5237 sayılı TCK"nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesi"nin 24/11/2015 tarihinde yürürlüğe giren 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı kararı da nazara alınarak bu maddede öngörülen hak yoksunluklarının uygulanmasının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüş, tekerrüre esas sabıkası bulunan sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 58. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamış; dosya kapsamına göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
Yargıtay CGK"nın 04/02/2014 gün ve 2013/15-262 Esas-2014/37 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Dolandırıcılık suçunun dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenmesi, bu suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir durum olarak TCK"nın 158/1-a maddesinde düzenlenmiştir. Madde gerekçesine göre, burada dikkat edilmesi gereken husus, dinin bir aldatma aracı olarak kullanılmasıdır. Din, bir topluluğun sahip olduğu kutsal kitap, peygamber ve Allah kavramını da genellikle içinde bulunduran inanç sistemi ve bu sisteme bağlı olarak yerine getirmeye çalıştığı ahlaki kurallar bütünüdür. Dini inanç, dine inanan, belirli bir dine mensup kişinin duygularıdır. Bu nitelikli unsurun gerçekleşebilmesi ve suçun oluşabilmesi için, dini kurallara bağlı olanların, önem verdiği değerler, dini inanç ve duygular aldatma aracı olarak kötüye kullanılmalı, bu suretle gerçekleştirilen hile ile haksız bir yarar da sağlanmış olmalıdır.
Somut olayda; gündüz vakti, sanığın yanında açık kimliği tespit edilemeyen başka bir kadın ile birlikte müştekinin evine geldikleri ve müştekinin içeriye almak istememesine rağmen kadınlardan bir tanesinin hamile olup bayılma numarası yapması üzerine içeriye acıyarak aldığı, eve giren sanığın diğer kadınla birlikte ocak olduklarını ve dualarının kabul olduğunu söyleyip müştekiden domates ile bir elbise getirmesini ve kolundaki bilezik ve yüzükleri bu elbisenin içerisine koymasını istedikleri, önce domates içerisinden saç kılı ve muska çıkardıkları, peşine de içinde bilezik ve yüzük olan elbiseyi okudukları, kadınlar evden gidince müştekinin yaptığı kontrolde elbisenin içerisinde bilezik ve yüzüklerin olmadığını görmesi şeklinde gerçekleşen olayda, sanığın hileli söz ve ustaca davranışlarla müştekinin dini duygularını istismar ettiği ve denetim olanağını önemli ölçüde azalttığı, müştekiden haksız menfaat sağladıkları anlaşılmakla, sanığın eyleminin bu niteliği itibariyle 5237 sayılı TCK"nın 158/1-a maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekebileceği ve bu suçla ilgili davaya bakma ve delilleri değerlendirme görevinin ağır ceza mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı istem gibi BOZULMASINA, bozma sonrası kurulacak hükümde 1412 sayılı CMUK"nın 326/son maddesinin gözetilmesine, 14/02/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.