4. Hukuk Dairesi 2017/4773 E. , 2018/5121 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve .... aleyhine 01/06/2016 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın kabulüne dair verilen 09/05/2017 günlü karara karşı davalı tarafın istinaf başvurusu üzerine yapılan incelemede; davalıların istinaf başvurusunun kabulüne dair verilen 05/10/2017 günlü ... Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi kararının Yargıtay"ca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili, duruşmasız olarak incelenmesi de davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 26/06/2018 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat Büşrü Güven ile karşı taraftan davalılar vekili Avukat... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hâkimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kâğıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
Davacı vekili; davalı şirkete ait... Gazetesinin 15/12/2015 tarihli nüshasında yayınlanan "Hacettepe"nin firari profesörü " başlıklı köşe yazısıyla müvekkilinin kişilik haklarının ihlal edildiğini belirterek, manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalılar vekili; davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; davalının kaleme aldığı köşe yazısının davacının kişilik haklarını zedelediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükme karşı davalılar vekili istinaf talebinde bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince; hükmedilen tazminatın fazla olduğu gerekçesiyle; davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarının ihlali nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu"nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa"nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu"nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Davaya konu haberin incelenmesinde; yayınlandığı tarih nazara alındığında güncel olduğu, kamu yararı üstün tutulmak suretiyle kaleme alındığı, özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı, davacının kişilik haklarına saldırı oluşturmadığı anlaşılmaktadır.
Şu durumda, istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle istemin kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır. Bu nedenle, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK 371. maddesi gereğince davalılar yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin temyiz itirazının incelenmesine yer olmadığına, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE ve davalılar yararına takdir olunan 1.630,00 TL duruşma avukatlık ücreti ile aşağıda yazılı onama harcının davacıya yükletilmesine, peşin alınan harcın bundan mahsubuna, davalılardan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 26/06/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.