8. Hukuk Dairesi 2017/2578 E. , 2017/5850 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Vakıf
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün ... tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Dava dilekçesinde, davacı ... isenedinde yapılan değişikliklerin tescili istenilmiş; Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
1-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 317. maddesinde; davalıya tebligat yapılması gerektiği belirtildiği halde; 320/1. maddesinde ise, "Mahkemenin, mümkün olan hallerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar vereceği hükmü" dikkate alınarak, dosya üzerinden karar verilmişse de, varılan sonucun maddenin yanlış yorumlanmasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki; anılan maddeye göre, duruşma yapmadan karar verilebilmesi için, hukuken bunun mümkün olması gerekir. Başka bir anlatımla, ancak hukukun cevaz verdiği hallerde duruşma açmadan dosya üzerinden karar verilebilir (Örneğin ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları gibi) veya kanunun duruşma açılmadan dosya üzerinden karar verilmesinde hakime takdir hakkı tanındığı hallerde dosya üzerinden karar verilebilir (Örneğin İİK.nun 17-18. maddelerinde öngörülen şikayet başvurusu gibi). Kanunun açıkça duruşma açılarak yargılama yapılmasını emrettiği hallerde dosya üzerinden karar verilemez.
Bilindiği üzere HMK.nun hukuki dinlenme hakkı başlıklı 27. maddesi uyarınca davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hak yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını da içerir.
Hukuki dinlenme hakkının gereği olarak, taraflar duruşmaya çağrılmadan hüküm verilememesi, Anayasa"nın 36. maddesi ile düzenlenen iddia ve savunma hakkının kullanılmasına olanak tanınması ilkesinin doğal bir sonucudur. Aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılama hakkının da en önemli unsurudur.
Gerçekten savunma hakkını güvence altına alan T.C. Anayasası’nın 36. maddesi ile 6100 sayılı HMK.nun 27. maddesinde açıkça belirtildiği üzere, mahkemece, davalı taraf dinlenmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi mümkün bulunmamaktadır.
Bu nedenlerle, duruşma açılmak suretiyle inceleme yapılması gerekirken, dosya üzerinden inceleme yapılarak yazılı şekilde karar verilmesi,
2- 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 101. maddesinde, vakfın, gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluğu olduğu; 102. maddesinde de; vakıf kurma iradesinin resmî senetle veya ölüme bağlı tasarrufla açıklanacağı, vakfın yerleşim yeri mahkemesi nezdinde tutulan sicile tescil ile tüzel kişilik kazanacağı; 1589 sayılı Noterlik Kanununun 89. ve Vakıflar Yönetmeliğinin 5. maddelerinde ise, vakıf senedinin noterde re"sen düzenleme şeklinde hazırlanması gerektiği hükme bağlanmıştır.
Vakıf senedinin tescili gibi vakıf senedinde yapılması istenilen değişikliklerin de resmi senetle, diğer bir deyimle noterde re’sen düzenleme şeklinde yapılması gerekir. Somut olayda, ... ...."nın 01.06.2004 tarihli genel kurul toplantısında vakıf senedi değişikliğine ilişkin olarak alınan kararın noterde onaylanması resmi düzenleme sayılamayacağından davacı tarafa bu konudaki eksikliği gidermek üzere süre verilmeden mahkemece işin esasının incelenerek yapılan değişikliklerin uygun olduğu gerekçesiyle davanın kabulü doğru görülmemiştir.
Mahkemece yapılacak iş; yukarıda belirtilen kanuni düzenlemeler doğrultusunda, davacı tarafa süre verilip yeniden düzenleme şeklinde noter senedi hazırlatılması ve Türk Medeni Kanunu"nun 112-113 ve Vakıflar Yönetmeliği"nin 14. maddeleri gereğince ..."nün de görüşü alındıktan sonra oluşacak sonuca göre bir karar vermek olmalıdır.
SONUÇ: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK"nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine,
temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 19.04.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.