16. Hukuk Dairesi 2018/3806 E. , 2019/2080 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : KULLANIM KADASTROSU
KANUN YOLU : TEMYİZ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Yargıtay bozma ilamında özetle; “Davanın, 5831 sayılı Kanun"un 8. maddesi ile 3402 sayılı Kanuna eklenen Ek-4. madde uyarınca yapılan kullanım kadastrosu tespitine itiraza ilişkin olduğu, ancak mahkemece Hazineye husumet yöneltilmek suretiyle taraf teşkilinin sağlanmadığı belirtilerek, taraf teşkilinin sağlanması ve mahallinde keşif yapılmak suretiyle, dava konusu taşınmazın kimin fiili kullanımında bulunduğunun belirlenmesi” gereğine değinilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, dava konusu 1764 parsel sayılı taşınmazın, fen bilirkişinin 29.12.2015 havale tarihli raporuna ekli krokisinde (B1), (B3) ve (B4) harfleri ile gösterilen 2.486,47 metrekarelik bölümünün davacı ...’nın zilyetliğinde bulunduğunun, (C) harfi ile gösterilen 4.093,23 metrekarelik bölümünün davacı ..."ın zilyetliğinde bulunduğunun tespitine karar verilmiş; hüküm, davacılardan ... vekili, dahili davalı Hazine vekili ile dahili davalı ....Büyükşehir Belediyesi Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın hükme esas alınan teknik bilirkişi raporunda (B1), (B3), (B4) ve (C) harfleri ile gösterilen bölümlerinin davacıların fiili kullanımında olduğu kabul edilmek suretiyle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş ise de; varılan sonuç dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır. Dava konusu 1764 parsel sayılı taşınmaz, 1995 yılında yapılan kadastro çalışmaları sonucunda, taşınmazın ..."nın kullanımında bulunduğu belirtilerek 2/B niteliği ile Hazine adına tespit ve tescil edilmiş, bilahare yapılan güncelleme çalışmalarında da mevcut durum korunmuştur. Davacılar ... ve ..., dava konusu taşınmazın bir bölümünün 40 seneden beri kendi fiili kullanımlarında bulunduğunu ileri sürerek dava açmışlar, bilahare 23.02.2011 ve 01.08.2011 havale tarihli dilekçeleri ile de iddialarını tekrar etmişlerdir. Tüm dosya kapsamından, davanın kadastro tespitinin yapıldığı 1995 yılından önceki nedenlere dayanılarak açıldığı anlaşılmakta olup, davanın açıldığı 21.10.2009 tarihi itibariyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü süre geçmiştir. Hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle, davanın dinlenilme olanağı yoktur. Hal böyle olunca, mahkemece davanın, hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
25.03.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.