9. Hukuk Dairesi 2009/37424 E. , 2012/2989 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA :Davacı, kıdem ve ihbar tazminatı, fazla mesai ücreti, hafta sonu çalışma, milli bayram tatili ücreti, ücret alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, iş sözleşmesinin haksız olarak işverence feshedildiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatları ile fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, genel tatil ücreti, ücret alacaklarını istemiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, davacının ve arkadaşlarının başka bir iş bulduklarını beyan edip işten çıkmak istediklerini, bununla birlikte tazminatlarının da ödenmesini talep ettiklerini, ancak tazminatların ödenmeyeceğinin söylenmesi üzerine çalışma barışını bozarak kendilerine verilen görevi yapmadıklarını ve diğer personele sataştıklarını, bu nedenle kendisinden savunma istendiğini, fakat savunma yapmadığını, bu nedenle hizmet akdine haklı nedenle son verildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davalının iş sözleşmesini fesihte haklı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı taraflar temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı delillerinin toplanmamasının yasaya uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davaların kısa zamanda sonuçlandırılması, adaletin bir an önce tecellisi için, taraflarca veya Mahkemelerce yapılması gereken bir kısım adli işlemler sürelere bağlanmıştır. Bilindiği üzere bu sürelerin bazılarını kanun bizzat belirlerken bir kısmını işin özelliğine, tarafların durumlarına göre belirlemesi için hakime bırakmıştır. Kanuni süreler açıkça belirtilen ayrıcalıklar dışında kesindir. Bu nedenle yargılamanın yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan HUMK.nun 159. maddesinde açık hükmünde belirtildiği gibi kanunun tayin ettiği süreler hakim tarafından azaltıp çoğaltılamaz. Buna karşın, aynı yasanın 163. maddesine göre hakimin belirlediği süreler ise kural olarak kesin değildir. Hakim tayin ettiği süreyi henüz dolmadan azaltıp çoğaltacağı gibi, süre geçtikten sonra da tarafın isteği üzerine yeni bir süre tanıma yoluna da gidebilir. Bu takdirde verilen ikinci süre kesindir. Ancak, hakim kendi belirlediği sürenin kesin olduğuna da karar verebilir. Kesin sürenin tayin
edilmesi halinde, karşı taraf yararına usulü kazanılmış hak doğacağı da kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki, ister kanun, isterse hakim tarafından tayin edilmiş olsun kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak yoktur. Böylece kesin sürenin kaçırılması; o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, bazen davanın kaybedilmesine dahi neden olmaktadır. Bu itibarla geciken adaletinde bir adaletsizlik olduğu düşüncesinden hareketle, davaların yok yere uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere konan kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalıdır.
Gerek öğreti ve gerekse yerleşik yargısal kararlarda kabul edildiği üzere, kanıtlama yükümlülüğü altında bulunan tarafa, kesin önel konusu usuli işlemler hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde tek tek açıklanmalı, keşif veya tanık dinlenmesi için yapılması zorunlu olan giderler parasal olarak saptanıp bildirilmeli, ödeme için verilen süre belirtilmeli ve bu hususların yerine getirilmemesi halinde doğacak sonuçlar da ihtar olunmalıdır.
Somut olayda davacı vekilinin 10.06.2008 tarihli oturumda verilen süre üzerine celse arasında delil listesi verdiği ve tanıklarından bir tanesini de süre verilen celseyi takip eden 09.10.2008 tarihli celsede hazır etmesine rağmen mahkemece kesin süre içerisinde tanıkların bildirilmediği gerekçesiyle delil toplanmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
Yukarıdaki ilkeler ve açıklamalar ışığında kesin süre verilen duruşmada Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve dairemizce benimsenen kararına göre kesin sürenin sonuçlarının hatırlatılmasına rağmen davetiye giderlerinin ayrıntılı hesaplanıp belirlenmeyerek kesin süre verilmesinin usule aykırı olduğu gözetilmeden davacı delilleri toplanmadan karar verilmesi hatalı olup bozma nedenidir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 02.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.