9. Hukuk Dairesi 2015/32704 E. , 2019/4905 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İŞ MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY KARARI
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin 01.04.2005-30.01.2012 tarihleri arasında şoför olarak davalı işverenin ... "ta bulunan ... Camp Amerikan üssünde çalışmaya başladığını, işverenin iş sözleşmesi hükümlerine ve iş, işçi sağlığı ve güvenliğine aykırı bir şekilde çalıştırılması, kamptaki insan onuruna yakışmayacak şekilde kötü çalışma koşulları nedeni ile akciğer kanserine yakalandığını, işyerinde işçilerin barınma koşullarının ve kum yıkama tesisinden çıkan tozların, çölden gelen kum fırtınasına ve kampın yanında bulunan beton santralinden çıkan toz bulutlarına karşı işverenin işçilerin korunmasına yönelik maske dahil hiç bir önlem alınmadığı, işçilerin yatıp kalktıkları yerin askeri üssün çöplüğünün hemen yanına yapılması ve çöp ve bir çok kimyasalların yakılarak imha işlerinin burada gerçekleştirilmesi ve çıkan kimyasal gazların müvekkilinin sağlığının kaybetmesine yol açtığını, yakalandığı hastalığın bu çalışma şartlarından kaynaklandığını ve aynı işyerinde çalışan 3 işçinin daha akciğer kanserine yakalandığı hastalık ve geçirdiği operasyonlar nedeni ile ciddi bir manevi çöküntü yaşadığını bu nedenle manevi tazminat talep ettiğini, davacının davalı işyerinin kampında kaldıklarından uyuma ve yemek, çay dinlenme süreleri dışında devamlı olarak çalıştıklarını günlük 15 saat çalışma sürelerinin olduğunu, Irak"ta cuma günleri hafta tatili olmasına rağmen hafta tatili izni kullandırılmadığı haftanın 7 günü çalıştıklarını milli ve dini bayramlarda da çalıştıklarını, yıllık izinlerinin de kullandırılmadığını, ücretini almadığını iş akdi fesih edilirken bildirim sürelerine uyulmadığını, 1.550,00 USD aylık ücretinin olduğunu bu ücretin 570 USD"nin bankadan geri kalanın elden verildiğini, iş sözleşmesinin davalı tarafından haksız ve hiçbir sebep gösterilmeksizin feshedildiğini iddia ederek, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla çalışma ücreti, yıllık izin alacağı, dini, milli bayram ve genel tatil günleri alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının maddi manevi tazminat talebi ile birlikte işçilik alacaklarına ilişkin taleplerin aynı dava içerisinde görülemeyeceğini bu sebeple davanın reddini veya tefrikini davacı alacaklarının zamanaşımına uğradığını, davacının 01.04.2005-09.03.2012 tarihleri arasında çalıştığını, şantiyede işin bitmesi nedeniyle davacının tüm hak ve alacakları ödenerek haklı nedenle iş sözleşmesinin fesih edildiğini, işçinin tüm hak ve alacaklarının ödendiğini bu durumun ibra sözleşmesi ve ödeme makbuzlarından anlaşılacağını, davacı ile İşkur onaylı iş sözleşmesi imzalandığını bu nedenle aylık ücretin 1.550 USD olmadığını, işyerinde işçilere yönelik gerekli iş güvenliği eğitiminin verildiği ve önlemlerinin alındığını davacının bu yöne ilişkin iddialarının doğru olmadığını, müvekkilin 20 yıldan bu yana yüzlerce işçi çalıştırdığını bunlarda bu tarz şikayetlerin ortaya çıkmadığını davacının hastalığı ile işyeri şartları arasında nedensellik bağının kurulması gerektiği, davacının hastalığının işyeri şartlarından kaynaklanmadığı, şoförlük yaptığı için bu tarz bir hastalığa yakalanamayacağını, dosyaya sunulan sağlık raporunun 05.06.2013 tarihi olduğu işten ayrıldıktan 1 yıl sonra davacının hastalandığını, bu hastalığa genetik yatkınlığında sebep olabileceği işyerinde işçi güvenliği için tüm ekipmanların ve aletlerin işçi kullanıma hazır tutulduğu, davacının işyerinde çalıştığı dönemlerde yıllık izinlerini kullandığı, fazla çalışma yapmış ise ücretlerini aldığını, çalıştığı ülke resmi ve dini bayramlarında tatil uygulandığını, hafta tatili imkanı tanındığı, davalı şantiyesinde çalışma 08.00-17.00 arasında haftanın 6 günü yapıldığı cuma günleri hafta tatili izni verildiği, çalışma yapılmadığı zamanlarda şantiye içerisinde yeme içme ve barınma ve her türlü ihtiyaçların işveren tarafından sağlandığını savunarak; davanın reddini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için bu kanunda belirtilen yasal koşulların varlığı aranmalıdır. Ancak 6098 sayılı Borçlar Kanunu"nun yürürlükte olmadığı dönemde imzalanan ibranamenin geçerliliği sorunu, Dairemizin konuyla ilgili ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. İbranamenin feshi izleyen bir aylık süre içinde düzenlenmesi ve ödemelerin banka kanalıyla yapılmamış oluşu 01.07.2012 tarihinden önce düzenlenen ibra sözleşmeleri için geçersizlik sonucu doğurmaz.
İşçi ve işveren arasında işverenin borçlarının sona erdirilmesine yönelik olarak Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlülüğü öncesinde yapılan ibra sözleşmeleri yönünden geçersizlik sorunu aşağıdaki ilkeler dahilinde değerlendirilmelidir:
a)-Dairemizin kökleşmiş içtihatları çerçevesinde, iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkün olup, Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması bu yöndedir (Yargıtay 9.HD. 15.10.2010 gün, 2008/41165 E, 2010/29240 K.).
b)-İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez (Yargıtay 9.HD. 5.11.2010 gün, 2008/37441 E, 2010/31943 K).
c)-İbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden de değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemez.
Öte yandan 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 21 inci maddesinde sözü edilen aşırı yararlanma (gabin) ölçütünün de ibra sözleşmelerinin geçerliliği noktasında değerlendirilmesi gerekir.
İbranamedeki irade fesadı hallerinin, 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 31 inci maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerekir (Yargıtay 9.HD. 26.10.2010 gün, 2009/27121 E, 2010/30468 K). Ancak, işe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemez.
d)-İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir (Yargıtay 9.HD. 4.11.2010 gün 2008/37372 E, 2010/31566 K).
e)-Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir (Yargıtay 9.HD 21.10.2010 gün 2008/40992 E, 2010/39123 K.). Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz (Yargıtay 9.HD. 24.6.2010 gün 2008/33748 E, 2010/20389 K.).
f)-Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır (Yargıtay 9.HD. 27.06.2008 gün 2007/23861 E, 2008/17735 K.). Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede, irade fesadı haller ileri sürülüp kanıtlanmadığı sürece ibra iradesi geçerli sayılmalıdır (Yargıtay HGK. 21.10.2009 gün, 2009/396 E, 2009/441 K).
g)-Yine, işçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir (Yargıtay 9.HD. 4.11.2010 gün 2008/40032 E, 2010/31666 K).
h)-İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir (Yargıtay 9.HD. 24.6.2010 gün, 2008/33597 E, 2010/20380 K). Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir. Aynı ibranamede çelişki bulunmayan ve miktar içermeyen kalemler bakımından ise borç ibra yoluyla sona ermiş sayılabilir.
İbraname savunması, hakkı ortadan kaldırabilecek itiraz niteliğinde olmakla yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir (Yargıtay HGK. 27.1.2010 gün 2009/9-586 E, 2010/31 K. ; Yargıtay 9.HD. 13.7.2010 gün, 2008/33764 E, 2010/23201 K.).
Somut uyuşmazlıkta, davacı davalı işverenini 09.03.2012 tarihli ibraname ile ibra etmiş olup, ibraname içeriğine göre davacı ücretli yıllık izinlerini kullandığını, yaptığı fazla mesai, hafta tatili, ulusal bayram genel tatil çalışmalarının karşılığını aldığını açıklamıştır. İbraname bakımından imza inkarı veya ispat edilen irade fesadı iddiası söz konusu değildir. İbranameye konu talepler bakımından ibranamenin 818 Sayılı Borçlar Kanunu döneminde imzalanmış olduğu da gözetilerek ibranameye geçerlilik tanınmalıdır. Mahkemenin ibraname 818 Sayılı Borçlar Kanunu döneminde imzalanmış olsa da yeni Borçlar Kanunu 420. maddesindeki şartlar bakımından denetime tabi tutulmalıdır şeklindeki gerekçesi hukuki olmadığı gibi yerinde de değildir.
Sonuç itibariyle 818 Sayılı Borçlar Kanunu"nun yürürlükte olduğu dönemde imzalanan ibranameye değer verilerek davacının yıllık ücretli izin, fazla mesai, hafta tatili, ulusal bayram genel tatil taleplerinin reddi yerine kabülü hatalıdır.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 27.02.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.