3. Hukuk Dairesi 2017/4617 E. , 2019/3324 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki asıl ve birleşen davada itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl ve birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; taraflar arasında 5 yıl süreli, 30 araç kapasiteli 27.10.2011 tarihli “otopark abonelik sözleşmesi”nin imzalandığını, aylık otopark abonelik bedelinin ilk yıl için 3.000,00 TL+KDV olarak kararlaştırıldığını, davalının 01.01.2012 yılından başlayarak düzenli olarak 12 ay boyunca bu bedeli ödediğini, bu tarihten itibaren de otoparkın 30 araçlık kısmının davalıya tahsis edildiğini, 2013 yılı Ocak ayından itibaren davalının ödeme yapmamaya başladığını, ödenmeyen kira bedellerinin tahsili için İzmir 15. İcra Müdürlüğü"nün 2013/5266 sayılı dosyası üzerinden başlatılan takibe davalının itiraz ettiğini belirterek, itirazın iptaline, alacağın %20"si oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; sözleşmenin 3.3 maddesi gereğince abonelik bedellerinin iş yerinin faaliyetine başladığı aydan itibaren ödenmeye başlanacağını, bu düzenleme gereği otoparkın kullanılmaya başlanmadığını, işyerinin 2013 Haziran ayında faaliyete geçtiğini, sözleşme gereği bu tarih öncesine ilişkin herhangi bir abonelik bedeli ödeme yükümlülüklerinin bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davacı; abonman bedellerinin iş yerinin faaliyete geçtiği tarihten itibaren ödeneceğinin kararlaştırılmasına rağmen yanlışlıkla 2012 yılı için toplam 42.480,00 TL abonelik bedeli ödemesi yapıldığını, ancak sözleşmenin feshedilmesi ve taraflar arasında ticari ilişkinin devam imkanı kalmaması nedeniyle ödenen bedellerin iadesi için .... İcra Müdürlüğü"nün 2013/10900 sayılı dosyasında icra takibi başlattıklarını, davalının takibe itiraz ettiğini, belirterek, davalının asıl alacağın 42.480,00 TL"lik kısmına ilişkin itirazının iptaline, %20"den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece; asıl dava yönünden sözleşmeye konu işyerinin 2013 yılı mayıs ayı sonlarında işletmeye açılması nedeniyle icra takip tarihi ve sözleşmedeki kararlaştırma dikkate alındığında kira bedeli istenemeyeceği, birleşen dava yönünden ise tacir olan davalının sözleşmedeki açık kararlaştırma gereğince ödeme yükümlülüğü olmadığını bildiği, basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü bulunan davalı/birleşen davacı şirketin ihtirazi kayıt koymadan yaptığı ödemeleri geri isteyemeyeceği gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
1-) 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı HMK"nun 4/1-a maddesinde, Sulh Hukuk Mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; kiralanan taşınmazların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanun"una göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları görürler, hükmüne yer verilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanun"unun 299. maddesinde; "kira sözleşmesi, kiraya verenin bir şeyin kullanılmasını veya kullanmayla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşmedir." şeklinde tanımlanmıştır.
Somut olayda; davaya dayanak olan 27.10.2011 tarihli sözleşme hükümleri incelendiğinde, otopark yerinin zilyetliğinin davalı kiracıya devredilmediği ve kiracının yetkilendirdiği kişinin, kiraya verenin çalışanları gözetiminde ve yönlendirmesiyle araçları parkedeceği anlaşılmakla taraflar arasındaki akdi ilişki kiralama ilişkisi olmayıp, sözleşmenin ağırlıklı yanı hizmet alım ilişkisidir. Bu durumda eldeki davaya bakmakla Sulh Hukuk Mahkemesi görevli değildir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re"sen gözetilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmamış olsa bile re"sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip karara bağlamalıdır.
Hal böyle olunca, TTK"nun 4. ve 5.maddelerinde belirtilen düzenlemeler de dikkate alınarak davada Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, görevsizlik nedeniyle HMK’nun 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca, davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, bu yön gözardı edilerek davanın esası hakkında hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
2-) Bozma nedenine göre tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.04.2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.