4. Ceza Dairesi 2016/8643 E. , 2016/11750 K.
"İçtihat Metni"
Hakaret, tehdit ve şantaj suçlarından sanık ...’ün, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 125/1, 106/1, 107/2, 43/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca, 2 kez 1 yıl 3 ay hapis, 1 yıl 5 ay 15 gün hapis ve 5.000 Türk lirası adli para cezaları ile cezalandırılmasına, aynı Kanun’un 51/1. maddesi gereğince hapis cezalarının ertelenmesine dair, ... 15. Asliye Ceza Mahkemesinin 22/05/2014 tarihli ve 2012/719 esas, 2014/170 karar sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 20/04/2016 gün ve 135812 sayılı istem yazısıyla dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:
İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre; her ne kadar sanığın, katılana yönelik hakaret, tehdit ve şantaj içerikli e-postaları atarak şeref ve saygınlığını rencide ettiği, tehditte bulunduğu ve şantaj fiilini gerçekleştirdiği dosyada mevcut mail çıktıları ile saptandığından bahisle, hakkında mahkumiyet kararı verilmiş ise de,
1-1982 Anayasasının 141. maddesinde “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 34/1. maddesinde “Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230. uncu madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir.” şeklindeki düzenlemeler karşısında, Mahkemesince, sanık hakkında yapılan yargılama sonucunda deliller ve iddianamede ileri sürülen hususlar açıkça tartışılmadan, gönderilen maillerdeki hangi ifadelerin hakaret, tehdit veya şantaj suçunu oluşturduğu, mahkumiyete esas alınan bulguların, ne şekilde gerekçelendirildiği kesin olarak gösterilmeksizin, savunma, lehe ve aleyhe delillerin birlikte değerlendirilmesi ile sabit kabul edilen veya edilmeyen olaylar irdelenmek suretiyle karar verilmesi gerekirken, suçun işlendiğinin dosyada mevcut mail çıktılarından anlaşıldığı ve katılanın suç atmak için bir nedeninin bulunmadığı şeklindeki genel ifadeler kullanılarak kararın gerekçesiz bırakılmasında,
2- Sanığın, atılı suçları inkar ederek, katılanın kendisini ve babasını sair şekilde rezil edeceği ve kendilerini basına aktaracağını söylediği için, korku ve baskı altında polisteki ifadesinde suçu kabullenmek zorunda kaldığı yönündeki ifadesi nazara alınmaksızın ve 5271 sayılı Kanun"un 148. maddesinde “Şüphelinin ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, ilâç verme, yorma, aldatma, cebir veya tehditte bulunma, bazı araçları kullanma gibi bedensel veya ruhsal müdahaleler yapılamaz.” ve 148/4. fıkra gereği “Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz.” şeklindeki hükümlere aykırı olarak, suçu kabul ettiğine dair soruşturma aşamasındaki müdafii huzurunda alınmayan 03/09/2012 tarihli emniyete verdiği dilekçesi esas alınarak savunma hakkı kısıtlanmak suretiyle hüküm kurulmasında,
3-Yargılamanın 04/04/2013 tarihli 1. celsesinin 3 nolu ara kararı gereği, maillerden birinin atıldığı tarih olan 07/09/2012 günü saat 11:46 itibariyle sanığın mailin atıldığı yer olan Hakan Madencilik firmasında bulunup bulunmadığının tespiti için ilgili yerden kamera ve diğer kayıtların istenmesine ve 10/09/2013 tarihli 2. celsenin 3 nolu ara kararında sanığın kullandığı şirkete ait telefon hattının ekim 2011 tarihinden itibaren İMEİ numarası farklı hangi cihazlardan kullanıldığının tespiti için TİB"e yazı yazılmasına karar verilmiş iken bu ara kararlardan vazgeçildiğine dair bir karar verilmeden ve kararların gereğinin yerine getirilmesi beklenmeksizin hüküm kurulmasında,
4-İncelenen, sanığa ait bilgisayar, cep telefonu veya diğer dijital aygıtlarda suça ilişkin bir delilin bulunmaması ve sanığın atılı suçları inkar etmesi karşısında, e-postaların gerçekten gönderilip gönderilmediğinin, içeriklerinde herhangi bir tahrifat yapılıp yapılmadığının, başka bir şahsın bu hesaplara erişip mail atması veya dışarıdan e-posta yerleştirilmesi ihtimalinin, internet erişiminin şifresiz olduğunun beyan edilmesi karşısında sunucunun uzaktan izinsiz erişime ne kadar açık olduğunun araştırılarak, maillerin ulaştığı hesapla ilgili de bir inceleme yapıldığına dair teknik bir rapor alınmadan yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulmasında, isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Hakaret, tehdit ve şantaj suçlarından sanık ... hakkında yapılan yargılama sonucunda, ... 15. Asliye Ceza Mahkemesinin 22/05/2014 tarihli kararıyla, hapis ve adli para cezalarıyla cezalandırılmasına, hapis cezalarının ertelenmesine karar verildiği, sanık ve müdafiinin yokluğunda verilen kararın temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 10.12.2015 tarih ve 2015/25303 esas, 2015/39790 karar sayılı ilamı ile şantaj suçu yönünden karar verilmesine yer olmadığına, tehdit ve hakaret suçları yönünden ise Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesine uygun olarak, sanık müdafiinin temyiz isteminin süresinde olmadığı gerekçesiyle ret kararı verilmiştir. Bu karara Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 16.03.2016 tarihli yazısıyla itirazda bulunularak, sanık müdafiinin 29.05.2014 tarihli eski hale getirme dilekçesinin içeriğine göre temyiz isteminin süresinde olduğu bu nedenle ret kararının kaldırılarak, esastan inceleme yapılıp onama kararı verilmesi talep edilmiştir. Dairemizin 21.04.2016 tarih ve 2016/5065 esas ve 2016/7856 karar sayılı ilamı ile itiraz yazısına uygun olarak, Dairemizin 10.12.2015 tarihli iade ve ret kararının kaldırılmasına ve tehdit, hakaret ve şantaj suçlarından kurulan hükümlerin onanmasına karar verilmiştir. Aynı olayla ilgili olarak sanık müdafiinin istemi üzerine Adalet Bakanlığınca hükmün gerekçesiz olduğu ve eksik kovuşturma yapıldığı gerekçesiyle kanun yararına bozma isteminde bulunulması üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 20.04.2016 tarihli fezlekesiyle dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşılmıştır.
II-Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Mahkumiyet hükmünün yeterli gerekçe içerip içermediği ve eksik kovuşturma yapılıp yapılmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, kararın kanun yararına bozma konusu yapılıp yapılamayacağı öncelikli olarak ele alınacaktır.
III- Hukuksal Değerlendirme:
Öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozma olağanüstü yasa yolunun koşulları ve sonuçları, “kanun yararına bozma” adı ile 5271 sayılı CMK’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Kanun’un 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Buna göre hâkim veya mahkemece verilen karar veya hükümlerin kanun yararına bozma konusu yapılabilmesi için istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmesi gerekmektedir.
İnceleme konusu somut olayda; hakaret, tehdit ve şantaj suçlarından sanık ... hakkında yapılan yargılama sonucunda, ... 15. Asliye Ceza Mahkemesinin 22/05/2014 tarihli kararıyla mahkumiyet kararı verilmiştir. Kararın sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 10.12.2015 tarihli kararıyla şantaj suçu yönünden iade, tehdit ve hakaret suçları yönünden ise temyiz isteminin reddine karar verilmiştir. Bu karara Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 16.03.2016 tarihinde itirazda bulunularak, sanık müdafiinin eski hale getirme talebinin içeriğine göre temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşıldığından, ret kararının kaldırılarak mahkumiyet hükümlerinin onanması talep edilmiştir. Dairemizce sanık müdafiinin temyiz isteminin süresinde olduğu kabul edildikten sonra 10.12.2015 tarihli iade ve ret kararının kaldırılmasına ve esas yönüyle incelenen mahkumiyet hükümlerinin onanmasına 21.04.2016 tarihinde karar verilmiştir.
Kanun Yararına bozma istemi ... 15. Asliye Ceza Mahkemesinin 22/05/2014 tarihli ve 2012/719 esas, 2014/170 karar sayılı ilamına ilişkindir. Ancak yukarıda yer verilen safahat bilgilerinden de anlaşılacağı üzere ilgili karar, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı üzerine yeniden ele alınarak esastan incelenip itiraz yazısına uygun olarak onama kararıyla sonuçlandırılmıştır.
Bu itibarla, kanun yararına bozma yoluna istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlere karşı başvurulabilmesi nedeniyle, ilgili kararın temyiz incelemesinden geçerek kesinleştiği anlaşıldığından, kanun yararına bozma isteminin usulden reddine karar verilmiştir.
IV- Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce, kanun yararına bozma istemine konu edilen kararın temyiz incelemesinden geçerek kesinleşmesi nedeniyle yerinde görülmediğinden, CMK"nın 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZMA İSTEMİNİN REDDİNE, 08.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.