11. Hukuk Dairesi 2018/4627 E. , 2019/5930 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 29/06/2018 tarih ve 2017/172-2018/745 sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesinin davalı vekili tarafından istenilmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacının Yurtiçi Kargo"da çalıştığı dönemde davalı bankanın Avrupa Kurumsal Şubesi"nde ...IBAN numaralı hesabı açtığını, Yurtiçi Kargo"ya hesabında tasarrufta bulunabilmesi için vekaletname verdiğini, iş akdinin 05.06.2012 tarihinde feshedilmesi üzerine aynı tarihte azilname düzenleyerek saat 15.00 civarı davalı bakaya azilnameyi ulaştırdığını, azilname bankaya ulaşmasına rağmen davalı bankanın hesabındaki parayı Yurtiçi Kargo"nun hesabına aktardığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 10.000,00 TL"nin 05/06/2012 tarihinden itibaren faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, 27/01/2015 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini 59.572,44 TL"ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, davanın belirsiz alacak davası olarak açılmayacağını, havale talimatının azilnameden önce olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece dairemiz bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, davacının davanın dayanağı olan azilnameyi Kocaeli 6. Noterliği huzurunda 05/06/2012 günü saat 15:02 "de düzenlediği, davacı ile tanık beyanlarına göre, azilnamenin aynı gün 15:00-15:10 arasında bankanın İzmit şubesine elden teslim edildiği, azilnamenin 15.45 "de davalı bankaya ulaştığı, sonuçta azilnamenin 05/06/2012 günü davalı bankaya teslim edildiğinin kabulünün gerektiği, celp ve ibraz edilen hesap ekstresine göre dava konusu paranın azilnamenin tesliminden bir gün sonra 06/06/2012 tarihinde davalı banka tarafından dava dışı Yurtiçi Kargo Servisi"nin hesabına havale yoluyla ve hukuka aykırı şekilde aktarıldığı, bu surette davacının hesabında meydana gelen azalmadan davalı bankanın sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile 59.572,44 TL"nin 05/06/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili yemyiz etmiştir.
1- Dava, davacının bankada bulunan mevduat hesabından yetkisiz vekilin talimatı ile başka hesaba aktarılan paranın bankadan tahsili talebine ilişkindir. Davacı HMK’nın 107. maddesini dayanak göstererek davasını 10.000,00 TL belirsiz alacak davası olarak açmıştır.6100 sayılı HMK’nın 107. maddesi "(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.(2) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.(3) Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir." şeklindedir. Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır. Davacının alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması ve bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da mümkün olmaması ve dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale geleceği durumlarda alacak belirsiz kabul edilmelidir.Alacağın miktarının belirlenebilmesinin, tahkikat aşamasında yapılacak delillerin incelenmesi, bilirkişi incelemesi veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu durumlarda da belirsiz alacak davası açılabileceği kabul edilmelidir. 6100 sayılı Kanun ile birlikte, yukarıda belirtilen çerçevede belirsiz alacak davası açma imkanı tanınmış ve kısmi dava açma imkanı sınırlandırılmıştır. Aynı kanunun dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 109/2. fıkrasında ise talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamayacağı belirtilmiştir. Bununla birlikte ikinci fıkra 11.04.2015 tarih ve 6644 sayılı Kanunun 4. maddesi ile yürürlükten kaldırılarak alacağın taraflar arasında tartışmasız ve belirli olup olmadığına bakılmaksızın kısmi dava açılması olanağı sağlanmıştır.
Tüm bu açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında, davacının talebinin kendine ait hesaptan 05.06.2012 tarihinde başka hesaba aktarılan miktarın bankadan tahsiline ilişkin olduğu, davacının banka şubesinden veya internet şubesinden hesabını kontrol ederek o tarihte başka hesaba aktarılan parayı kolay bir şekilde öğrenebileceği, davacının 05.06.2012 tarihinde kendi hesabından başka hesaba gönderilen para miktarını öğrenebilmesinin önünde fiili yada hukuki bir engelin bulunmadığı, davanın dosyaya konu para aktarıldıktan 1 yıldan uzun süre geçtikten sonra açılmış olduğu da dikkate alındığında geçen bu süreçte davacının kendi hesap bilgilerine ulaşamamasının mümkün olmadığı, açıklanan bu nedenlerle davacının alacağın miktar veya değerini tam ve kesin olarak belirleyebilme imkanı var iken davasını belirsiz alacak davası olarak açmasında hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde işin esasına girilerek karar verilmiş olması doğru görülmememiş kararın bu yönden bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada YER OLMADIĞINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 30/09/2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dava, davacının davalı bankada bulunan mevduat hesabından yetkisiz vekilin talimatı ile 3.kişi hesabına aktarılan paranın davalı bankadan tahsili istemine ilişkindir.
6100 sayılı H.M.K 33 maddesinde "Hakimin, Türk Hukukunun re"sen uygulayacağı",
HMK 107/1 maddesinde "davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde alacaklının, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değer belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabileceği",
Yargılama sırasında 01.04.2015 tarih ve 6444 sayılı Yasa"nın 4.maddesi ile yürürlükten kaldırılan HMK 109/2 maddesinde "talep konusunun miktarının taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamayacağı",
HMK 114/1-h maddesinde "davacının açmakta hukuki yararı bulunmasının" dava şartları arasında olduğu,
HMK- 115/2 maddesinde "mahkemenin dava şartı noksanlığını tesbit etmesi halinde davanın usulden reddine karar verileceği",
HMK 115/3 maddesinde de, "dava şartı noksanlığı mahkemece davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse dava şartı noksanlığından ötürü davanın usulden reddedilmeyeceği " düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta,
24.07.2013 dava tarihinde, davacının davalı bankada bulunan mevduat hesabından yetkisiz vekilin talimatı ile 3.kişi hesabına aktarılan parasından, asgari 10.000.00 TL"nin 05.06.2012 tarihinden itibaren faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi istemi ile belirsiz alacak davası açılmış,
Davalı savunmasında, HMK 107 maddesine dayanılarak belirsiz alacak davası açılamayacağını, bildirerek davanın reddini savunmuş,
Davacı 27.01.2015 tarihli dilekçesi ile harcını ikmal etmek suretiyle dava değerini 59.572,44 TL"e çıkarmış,
Mahkemece davanın niteliği ile ilgili (belirsiz alacak-kısmi dava) herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş,
Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, yazılı gerekçe ile çoğunluk görüşü doğrultusunda bozulmuştur.
Sayın çoğunluğun bozma gerekçesine katılamıyoruz.
HMK 114/1-h maddesinde dava şartları arasında sayılan hukuki yarar, yargı merciinde dava açılabilmesi için davacının davayı açmakta ve mahkemeden hukuksal koruma istemekte bir çıkarının bulunması gerektiğine ilişkin ilkedir. Davacının davayı açtığı tarih itibariyle dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan bir yararı olmalı ve hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararma ihtiyaç bulunmalıdır. Öte yandan bu yararın, "hukuki ve meşru", "doğrudan ve kişisel", " doğmuş ve güncel" olması da gerekmektedir.
Bir davada hukuki yarar ilkesinin dava şartı olarak gözetilmesinin, yargılamanın amacına ve usul ekonomisi ilkesine uygun olacağı her türlü duraksamadan uzaktır.
Bu ilkeden hareketle bir davada hukuki menfaatin bulunup bulunmadığı mahkemece, tarafların dava dosyasına sunduğu deliller, olay veya olgular çerçevesinde yargılamanın her aşamasında ve kendiliğinden gözetilmelidir. Böylece kişilerin haksız davalar açmak suretiyle dava hakkını kötüye kullanmasına karşı bir güvence de sağlanmış olmaktadır.
Bu açıklamalar kapsamında somut uyuşmazlığa bakıldığında davacı vekili müvekkilinin davalı bankada bulunan mevduat hesabında yetkisiz 3.kişilerce çekilen paradan şimdilik 10.000.00 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmesi istemi ile dava açmış olup, davasını belirsiz alacak davası olarak nitelendirmiş, yargılama sırasında 27.01.2015 tarihli dilekçesi ile harcını ikmal etmek suretiyle dava değerini arttırmış, mahkemece davanın niteliği (belirsiz alacak-kısmi) konusunda hiçbir değerlendirme yapılmaksızın davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dava, belirsiz alacak davası olarak açılmakla birlikte HMK 107/1 maddesinde düzenlenen koşulların bulunmaması nedeniyle alacak belirli bulunduğundan, davanın belirsiz alacak davası olarak açılması mümkün değil ise de, alacağının ödenmediğini iddia eden davacının, mevcut yasal düzenlemeler karşısında dava açmaktan başka bir yolla alacağına kavuşma imkanı olmayıp, bir mahkeme kararma ihtiyaç bulunması karşısında eldeki davayı açmakta hukuki yararı mevcuttur. Başka bir anlatımla alacağı olduğunu iddia eden davacının alacağının tahsili amacı ile ister kısmi, ister tam eda veya belirsiz alacak davası açmasında her zaman hukuki yararı vardır. Zira davacı davalıdan olan alacağını talep etmektedir. HMK 109/2 maddesinin yargılama sırasında yürürlükten kaldırılmış olmasından dolayı belirli alacaklar içinde artık kısmi dava açılması mümkün hale geldiğine ve davacının alacaklarının bir kısmını dava ettiğinin dava dilekçesi içeriğinden anlaşılmasına, davanın kısmi dava olarak görülmesi için gerekli koşulların somut olayda bulunmasına göre, çoğunluk görüşünde isabet bulunmamaktadır.
Bu yöndeki kabulün T.C. Anayasası"nın 141 ve 6100 sayılı HMK 30. maddesinde düzenlenen davaların en az giderle ve mümkün olan en kısa sürede sonuçlandırılmasını öngören "usul ekonomis" ilkesine de uygun olacağı, Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alman hak arama özgürlüğüne ve mahkemeye erişim hakkına da hizmet edeceği açıktır. (HGK 16.05.2019 gün E: 2016/22-/1166-K: 2019/576 sayı)
Bu halde davalının diğer temyiz itirazlarının incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile yerel mahkeme kararının bozulmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyız.
Karşı Oy