Davacının haksız tutuklanma sonucu uğramış olduğu zarar nedeniyle 9.600 Lira manevi tazminatın, davalı hazineden tahsiline yönelik isteminin kısmen kabulü ile 2.000 Lira manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine ilişkin, Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 01.12.2005 gün ve 143-467 sayılı hükmün davalı hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 21.12.2006 gün ve 7796-7500 sayı ile;
“Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulunun 07.03.2000 gün ve 8/44-48 sayılı kararında da belirtildiği üzere davanın karar tarihinden itibaren 10 yıl içinde açılmaması durumunda davacı asilin bu uzun süre içinde hakkındaki hükmün kesinleştiğini bilmediğinden söz etmek yaşamın olağan akışına uygun bulunmadığı bu nedenle de davanın 466 sayılı Yasanın 2. maddesinde öngörülen süre içinde açılmadığının kabulü ile davanın reddi yerine, incelemeye devamla yazılı şekilde tazminata hükmedilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesince 19.04.2007 gün ve 13-186 sayı ile davanın reddine karar verilmiş, hükmün, davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 06.05.2010 gün ve 1189-5070 sayı ile;
“Kesinleşmiş beraat kararının davacıya tebliğ edildiğinin dosya içeriğinden anlaşılmaması karşısında, Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 23.03.2010 gün ve 256-57 sayılı kararı da göz önüne alınarak, davanın süresinde açıldığının kabulü ile yargılamaya devamla esas hakkında bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı gerekçe ile davanın reddedilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 19.10.2010 gün ve 122-187 sayı ile;
“Mahkememizin 2005/143 esas ve 2005/467 esas karar sayılı davanın kısmen kabulüne karar verilen hükmünün davalı vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 2006/7796 esas ve 7500 karar sayılı ilamı ile davanın süresinde açılmadığının kabulü ile reddi gerekirken şeklindeki gerekçe ile bozulmasına karar verilmiş, iş bu bozma ilamı üzerine dosya mahkememizin 2007/13 sırasına kaydı yapılmış ve bu bozma ilamına uyulmasına karar verildiği 19.04.2007 günü davalı hazine lehine usulü kazanılmış hak oluşmuştur.
Bu konuda gerek 466 sayılı Yasa ve gerekse 5271 sayılı CMK’nın 141 ve 142. maddelerinde tazminat hukukunun genel prensiplerinin uygulanacağı belirtilmiş olup aynı konuda bozma ilamına uyulmasına karar verildikten sonra davalı lehine oluşan usulü kazanılmış hakkın ortadan kaldırılması mümkün olmayıp direnme kararı verilmesi gerekmektedir” şeklindeki gerekçelerle direnerek davanın reddine karar vermiştir.
Bu hükmün de davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 23.02.2012 gün ve 74589 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay 12. Ceza Dairesine, Özel Daire tarafından da Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; tazminat istemine ilişkin davanın yasal süresinde açılıp açılmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle, yerel mahkeme direnme hükmünün yeni hüküm olup olmadığı hususu ön sorun olarak ele alınıp değerlendirilmiştir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Yerel mahkemenin bozmadan sonra, “...gerek 466 sayılı Yasa ve gerekse 5271 sayılı CYY"nın 141 ve 142. maddelerinde tazminat hukukunun genel prensiplerinin uygulanacağı belirtilmiş olup, aynı konuda bozma ilamına uyulmasına karar verildikten sonra davalı lehine oluşan usulü kazanılmış hakkın ortadan kaldırılması mümkün olmayıp, direnme kararı verilmesi gerekmektedir” şeklindeki yeni ve değişik gerekçeyle önceki hükmünde direndiği anlaşılmaktadır.
Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre, şeklen ısrar kararı verilmiş olsa dahi;
a) Bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak,
b) Bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak,
c) Bozma sonrasında yapılan araştırmaya, incelemeye, toplanan yeni kanıtlara dayanmak,
d) İlk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş bulunan yeni ve değişik gerekçelerle hüküm kurmak,
Suretiyle verilen hüküm, özde direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucu verilen yeni bir hükümdür. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi halinde ise incelemenin Yargıtay’ın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekir.
Yerel mahkeme direnme kararında önceki hükümde yer almayan, “...gerek 466 sayılı Yasa ve gerekse 5271 sayılı CYY"nın 141 ve 142. maddelerinde tazminat hukukunun genel prensiplerinin uygulanacağı belirtilmiş olup, aynı konuda bozma ilamına uyulmasına karar verildikten sonra davalı lehine oluşan usulü kazanılmış hakkın ortadan kaldırılması mümkün olmayıp, direnme kararı verilmesi gerekmektedir” şeklindeki yeni ve değişik gerekçeye yer verilmiş olup, bu hususun Özel Dairece incelenmemiş olması karşısında, konunun ilk kez Ceza Genel Kurulunca incelenmesi olanaklı görülmediğinden, hükmün Özel Dairece incelenmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, direnme kararı olmayıp, yeni hüküm niteliğindeki yerel mahkeme kararının temyiz davasına bakmakla görevli olan Özel Dairece incelenmesi gerekeceğinden, dosyanın 2797 sayılı Yargıtay Yasasının 6110 sayılı Yasanın 8. maddesi ile değişik 14. maddesi uyarınca Dairelerin İş Bölümüne ilişkin olmak üzere Yargıtay Büyük Genel Kurulunca alınan ve 02.06.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak 01.07.2011 tarihinde yürürlüğe giren 12.05.2011 gün ve 2011/1 sayılı kararına göre, koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davalarına bakmakla görevli Yargıtay 12. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 19.10.2010 gün ve 122-187 sayılı karar yeni hüküm niteliğinde olduğundan, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 12. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 16.10.2012 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.