18. Ceza Dairesi 2018/3661 E. , 2019/3767 K.
"İçtihat Metni"
KARAR
Hakaret suçundan sanık ..."nin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 125/1, 43/1, 62 ve 52/2. maddeleri gereğince 10 kez 2.500,00 Türk Lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına dair İzmir 6. Sulh Ceza Mahkemesi"nin 27/02/2013 tarihli ve 2008/651 esas, 2013/142 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
İstem yazısında: “Dosya kapsamına göre; sanığın katılanlara yönelik hakaret ve tehdit eylemleri yönünden hakkında yapılan yargılama neticesinde, İzmir 6. Sulh Ceza Mahkemesi"nce mahkumiyetine karar verildiği, kararın temyizi üzerine Yargıtay 4. Ceza Dairesi"nin 03/02/2015 tarihli ve 2013/24860 esas, 2015/2579 sayılı kararı ile tehdit suçundan verilen hükmün bozulduğu ve devam eden yargılama sonucunda ise İzmir 27. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 26/01/2016 tarihli ve 2015/284 esas, 2016/35 sayılı kararı ile mahkumiyetine karar verildiğinin anlaşılması karşısında,
Sanığın İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı"nca düzenlenen 28/05/2008 tarihli ve 2007/38632 soruşturma, 2008/19436 esas, 2008/8486 sayılı ilk iddianame ile İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 04/02/2009 tarihli ve 2008/54470 soruşturma, 2009/5602 esas, 2009/1785 sayılı ikinci iddianameye konu beş ayrı katılana yönelik sabit görülen hakaret niteliğindeki söz ve eylemlerinin nelerden ibaret olduğu, söz konusu mesaj ya da e-postaların kime ve hangi tarihlerde gönderildiği ve her bir katılan bakımından zincirleme suç hükümlerinin ne suretle oluştuğu açıklanmadan, ayrıca mesajların içeriği ve muhataplarına göre 5237 sayılı Kanun"un 43/2. madde ve fıkrasının uygulanma olanağı tartışılmadan, yetersiz gerekçeyle katılan sayısınca ve her bir suç yönünden zincirleme suç hükümleri uygulanmak suretiyle mahkumiyet hükmü kurulmasında isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
I- Hukuksal Değerlendirme:
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03/04/2012 gün ve 10/438-141 sayılı kararında belirtildiği üzere, öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozma olağanüstü yasa yolunun koşulları ve sonuçları, “kanun yararına bozma” adı ile 5271 sayılı CMK’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Kanun’un 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu"nun 14/11/1977 gün ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağanüstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir. (Ceza Genel Kurulu"nun 23/03/2010 tarih ve 2/29-56 sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
İnceleme konusu somut olayda; mahkemece, deliller değerlendirilerek sanığın, 5 ayrı katılana yönelik iki ayrı iddianame ile her bir katılan açısından ikişer kez zincirleme hakaret suçlarının sabit kabul edilerek mahkumiyet hükümleri kurulduğuna göre, delil takdiri yapılarak verilen bu kararlar aleyhine, takdirde yanılgıya düşüldüğünden, yetersiz gerekçeyle katılan sayısınca ve her bir suç yönünden zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı tartışılmadığından bahisle, kanun yararına bozma yoluna başvurulamayacağından, kanun yararına bozma isteminin reddine karar verilmek gerekmiştir.
II- Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın düzenlediği tebliğnamedeki düşünce, Kanun yararına bozma isteminin takdire ilişkin olması nedeniyle yerinde görülmediğinden, CMK"nın 309. maddesi koşullarını taşımayan KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE, dosyanın Yüksek Adalet Bakanlığı"na sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na TEVDİİNE, 25/02/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.