6. Hukuk Dairesi 2021/3661 E. , 2021/634 K.
"İçtihat Metni" MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
- K A R A R -
Dava, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine bağlı cezai şartın tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkili ile davalılar arasında müvekkili adına 1/2 hisse oranında tapuda kayıtlı olan arsa üzerinde inşaat yapımı için 27.02.2007 tarihinde arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığını, sözleşmenin 11. maddesinde anlaşmaya uymayan taraf veya ihlâl edenin, diğer tarafa mevcut arsa üzerindeki bir adet dairenin rayiç değerinin yarısı kadar cezai şart ödemekle yükümlü olduğunun kararlaştırıldığını, buna rağmen inşaatın sözleşmede belirlenen otuz ay içerisinde bitirilmediğini ileri sürerek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla cezai şart olarak belirlenen bir adet dairenin rayiç değerinin yarısı 10.000,00 TL"nin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar, davacının dava konusu taşınmaz üzerindeki tüm hisselerini başkalarına sattığını, dava açma haklarının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemişlerdir.
Mahkeme tarafından yapılan yargılama neticesinde, davanın husumet nedeni ile reddine dair verilen karar, Yargıtay(kapatılan) 23. Hukuk Dairesi’nin 2015/3799 esas, 2017/2748 karar sayılı ilamı ile bozulmuş, davacı ve davalı ... vekilince karar düzeltme talebinde bulunulması üzerine Yargıtay(kapatılan) 15. Hukuk Dairesi’nin 2018/1385 esas, 2019/1409 karar sayılı ilamıyla bozma ilamından sonra ıslah yapılmış olması gözden kaçırılarak, ıslahla arttırılan miktar nazara alınarak kısmen kabulüne dair bozma yönünde karar verilmesinin hatalı olduğu, bu yöne ilişkin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairenin (2) nolu bozma ilamının açıklanan nedenlerle ve dava dilekçesinde belirtilen tutar üzerinden kabulü ve ıslah yapılmamış gibi karar verilmesi gerekçesiyle bozulmuştur.
Yerel mahkemece bozma ilamına uyulmuş ve davanın ıslah talebi reddedilerek dava dilekçesinde belirtilen tutar olan 10.000 TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmiştir. Söz konusu karar taraflar vekilince temyiz edilmiş, Yargıtay (kapatılan) 15. Hukuk Dairesi’nin 2020/1015 esas, 2021/121 karar sayılı ilamı ile onanmıştır. Bu kez davacı vekili karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
6100 sayılı HMK"nın 141/1. maddesinde tarafların yargılamada iddia ve savunmalarını ne zamana kadar değiştirebilecekleri düzenlenmiştir. Bu madde uyarınca tarafların cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe, ön inceleme aşamasında ancak karşı tarafın açık muvafakati ile ön inceleme duruşmasında taraflardan birisi gelmez ise gelen tarafın, karşı tarafın muvafakati aranmaksızın iddia ve savunmanın genişletilmesi yahut değiştirilmesi mümkündür. Yine HMK’nın 144/2. maddesinde, iddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümlerinin saklı olduğu belirtilmiştir. Bu anlamda ıslah, karşı tarafın rızasının olmadığı durumlarda yasağın başladığı andan itibaren iddia ve savunmaları değiştirme noktasında taraflar için tek çare olmaktadır.
Kavram olarak ıslah; taraflardan birinin yapmış olduğu usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesidir (6100 sayılı HMK. m. 176). Taraflar ihmal, unutma, yetersiz bilgi ve benzeri sebeplerle eksik ya da hatalı şekilde iddia ve savunmada bulunmuş olabilecekleri gibi, yargılama sırasında meydana gelen gelişmeler neticesinde de yargılamanın başında sundukları iddia ve savunmalarında değişiklik yapma ihtiyacı duyabilirler. Islah müessesesi, dava değiştirme, başka bir deyişle iddia ve savunmanın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağını bertaraf eden bir imkandır. Zira bu suretle, aslında yasal itiraz ile karşılanabilecek olan herhangi bir taraf muamelesi, ıslah kurumu yardımı ile artık bu itirazı davet etmeksizin yapılabilmektedir (Üstündağ S: Medeni Yargılama Hukuku, C.I.II.B.5, İstanbul 1992, s.534).Islah, mahkemeye yöneltilen tek taraflı ve açık bir irade beyanı olduğundan, yasal şartları yerine getirildiği takdirde, karşı tarafın ya da mahkemenin kabulüne bağlı olmaksızın yapılabilir. İddia ve savunmayı değiştirme ya da genişletme sayılmayan hallerde veya karşı tarafın genişletme ve değiştirmeye rıza gösterdiği hallerde ıslaha başvurmaya gerek olmadığı açıktır. Davanın tamamen ıslahı mümkün olduğu gibi kısmen ıslahı da mümkündür. Ancak ıslahın yapılması, Kanun uyarınca zaman bakımından sınırlandırılmış ve HMK"nın "Islahın Zamanı ve Şekli" başlıklı 177. maddesinin 1. fıkrasında tahkikatın sona ermesine kadar ıslahın yapılabileceği düzenlenmiştir. Bu noktada yargılamanın hangi aşamasına kadar ıslahın mümkün olacağını belirleyebilmek için tahkikat evresinden bahsetmek gerekmektedir. Zira ıslahın zaman bakımından sınırı, bozmadan sonra ıslahın yapılıp yapılamayacağı ile doğrudan ilgilidir.
Tahkikat, HMK’nın 147. maddesi uyarınca ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra başlamaktadır. Bu anlamda tahkikat evresinde işin esasına girilerek delillerin değerlendirilmesi sonucu bir karar verilmek üzere taraflar duruşmaya davet edilir. Bu yönüyle tahkikat evresi, yargılamanın en önemli ve uzun aşaması olarak nitelendirilmektedir. Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir (Madde 186). HMK’nın 184. ve 185. maddeleri gereğince tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığında Mahkeme, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim eder ve bu tefhim ile tahkikat aşaması sona erer. Bununla birlikte, bozmadan sonra ıslah yapılıp yapılamayacağı hususu Yargıtay Hukuk Daireleri ve öğreti arasında tartışmalı bir hususken, 22.07.2020 yürürlük tarihli 7251 sayılı Kanun ile değişen 6100 sayılı HMK’nın 177/2. maddesinde bozmadan sonra ıslah konusuna açıklık getirilmiştir. Bu maddeye göre; “Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması halinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz” düzenlemesine yer verilmiştir.
Bu bağlamda açıklanması gereken bir diğer husus ise usuli kazanılmış hak kavramıdır. Usuli kazanılmış hak, bir davada, mahkemenin veya tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine (diğeri aleyhine) doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan haktır. Usul hukukunun temel prensiplerinden birisi olan usuli kazanılmış hak kavramı, gerek HUMK, gerekse HMK’da düzenlenmemesine rağmen gerek öğretide gerekse uygulamada kabul edilmiştir.
Yargıtay’ın bozma kararı nedeniyle kazanılmış hak iki çeşit olup, birincisi mahkemenin Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile, bozma kararı lehine olan taraf yararına kazanılmış hak, ikincisi bazı konuların bozma kararının kapsamı dışında kalması ile doğan usuli kazanılmış haklardır. Bozma kararına uymuş olması halinde Mahkeme, bu uyma kararı ile bağlı olup, usuli kazanılmış hak ilkesi uyarınca lehine bozulan taraf yararına araştırma ve inceleme yapmak zorundadır ( 04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Usuli kazanılmış hak yukarıda belirtildiği üzere açık bir kanun hükmüyle düzenlenmemiş olsa da önemli ve temel bir hukuk ilkesidir. Ancak usuli kazanılmış hak ilkesinin de istisnaları bulunmaktadır. Geriye etkili kanun değişikliği, görev kuralına aykırılık, sonradan ortaya çıkan içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı YİBK), hak düşürücü süre, kamu düzeni gibi hususlar kazanılmış hak kuralının istisnalarındandır. Bu durumda usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir (HGK.nun 12.07.2006 T., 2006/4-519 E, 2006/527 K, 03.12.2008 T., 2008/10-730 E., 2008/732 K.). Zira usuli kazanılmış hak ilkesi kamu düzeniyle ilgilidir (09.05.1960 T., 21/9; 04.02.1959 gün 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı).
Bu anlatımlar ışığında somut olay incelendiğinde; dava, eser sözleşmesi niteliğinde Gayrimenkul Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi uyarınca sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın tahsili istemiyle açılmış, mahkemece davanın husumet nedeniyle reddine dair verilen karar Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 26.03.2013 tarih ve 2013/3772-5813 sayılı kararı ile bozulmuş, davacı 10.2.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile davayı ıslah ederek 10.000,00 TL’den 99.137,50 TL’ye çıkartmış ve mahkemece bu miktar üzerinden dava kabul edilmiştir. Bu kararın davalılar vekilince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 23. Hukuk Dairesince, (1) no’lu bentte uyuşmazlığın sair temyiz itirazları reddedilerek (2) no’lu bentte; taraflar arasında imzalanan 27.02.2007 günlü arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, sözleşmenin 10. maddesinde kararlaştırılan ceza maktu olarak belirlendiğinden, daire bedeli 50.000,00 TL’nin yarısı olan 25.000,00 TL’ye hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuş ise de, Yargıtay (kapatılan)15. Hukuk Dairesi’nin 2018/1385 esas, 2019/1409 karar sayılı karar düzeltme ilamıyla; mahkemece husumet yönünden verilmiş bulunan ilk karar dairece bozulmuş olup, bozma ilamından sonra ıslah yapılmış olmasının gözden kaçırılarak, ıslahla arttırılan miktar nazara alınarak kısmen kabulüne dair bozma yönünde karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle karar düzeltme isteminin kabulüne karar verilmiştir. Mahkemece iş bu bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; 10.000,00 TL’nin 22/08/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasa faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı gözetilerek davacının alacağına ilişkin ıslah edilen kısmın reddine karar verildiği, dairemizce bu kararın onandığı anlaşılmıştır.
Mahkemece, her ne kadar Dairemizin bozma ilamına uyulmuş ise de; 22.07.2020 yürürlük tarihli 7251 sayılı Kanun ile değişen 6100 sayılı HMK’nın 177/2. maddesi ile Yargıtay’ın bozma kararından sonra tahkikata ilişkin bir işlem yapılması halinde, tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılması mümkün hale getirilmiştir.
Sonradan aynı hususta bir kanun çıkarılmış olmasının usuli kazanılmış hakkın istisnası olduğu, usule ilişkin kanun değişikliğinin geçmişe etkili olarak uygulanması gerektiği, mahkemece verilen nihai karardan sonra değişiklik yapılmış olsa dahi, bu değişikliğin uygulanmasında zorunluluk bulunduğu Yargıtay kararlarıyla açıktır. (Yargıtay HGK 20.02.2008 gün, 2008/13-160 E., 2008/147 K.). Açıklanan tüm bu nedenlerle mahkemece ıslahla arttırılan talebin de değerlendirilerek, hüküm tesis edilmesinin yerinde olduğu bu kez yapılan inceleme ile anlaşıldığından, davacının karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin onama ilamının kaldırılarak yerel mahkeme karınının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 2020/1015 Esas 2021/121 Karar 20.01.2021 günlü onama ilamının kaldırılmasına, mahkeme kararının BOZULMASINA, temyiz peşin ve karar düzeltme harcının talep halinde davacıya iadesine, 05.10.2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.