Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/8367
Karar No: 2020/5825
Karar Tarihi: 12.10.2020

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2020/8367 Esas 2020/5825 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2020/8367 E.  ,  2020/5825 K.

    "İçtihat Metni"

    Bölge Adliye
    Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi


    Dava, hak sahibi konumunda yer alan davacıya bağlanan ölüm aylığının 5510 sayılı Kanunun 56/2. fıkrası gereğince kesilmesi yönündeki davalı Kurum işleminin iptali ile aylığın kesilme tarihi itibariyle yeniden bağlanması ve yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı Kurum vekilince istinaf yoluna başvurulması üzerine,... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince verilen kararın temyizen incelenmesi davalı Kurum vekili tarafından istenmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I-İSTEM:
    Davacı vekili, boşandığı eski eşiyle fiili yaşama durumunun söz konusu olmadığından bahisle kurum işleminin iptali ile aylıklarının kesildiği tarihten itibaren yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir.
    II-CEVAP:
    Davalı vekili, Kurum işleminin yerinde olduğundan bahisle davanın reddini talep etmiştir.
    III-MAHKEME KARARI:
    A-İLK DERECE MAHKEME KARARI
    “Davacının davasının kabulü ile,
    Davalı kurumca davacıya tebliğ edilen 07.10.2011 tarih B.13.2. SGK.0.10.01.00.IX.HTİ.3/49227 3/399983 numaralı idari işlemin iptali ile davalı kurumca kesilen aylıkların kesildiği aydan itibaren yasal faizi ile beraber davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,” dair hüküm kurulmuştur.
    B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
    ...Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince; yerel mahkeme hükmü usul ve esas yönünden yerinde bulunmak suretiyle istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
    Davalı vekili, fiili yaşama olgusunun varlığından bahisle kararın bozulmasını talep etmiştir.
    V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
    Somut olayda; Davacıya, davalı Kurumca hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla ödenen ölüm aylıklarının, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığının belirlendiği gerekçesiyle ilgili ödemeler yönünden borç tahakkuk ettirildiği anlaşılmaktadır.
    Uyuşmazlık, davacının ölüm aylığının 5510 sayılı Kanun"un 56/son maddesi uyarınca kesilmesine ilişkin Kurum işleminin usul ve yasaya uygun olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Davanın yasal dayanağı, 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 56’ncı maddesinin ikinci fıkrasıdır. Düzenleme ilk defa anılan kanunla getirilmiş olup, 01.10.2008 tarihinden önce yürürlükte bulunan ve sosyal güvenlik mevzuatını teşkil eden herhangi bir kanunda benzer düzenleme yer almamaktaydı. Söz konusu madde “Gelir ve aylık bağlanmayacak haller” başlığını taşımakta olup, madde ile:
    “(Değişik birinci fıkra: 17.4.2008–5754/36 md.) Ölen sigortalının hak sahiplerinden;
    a)Kendisinden aylık bağlanacak sigortalıyı veya gelir ya da aylık bağlanmış olan sigortalıyı kasten öldürdüğü veya öldürmeye teşebbüs ettiği veya bu Kanun gereğince sürekli iş göremez hale veya malûl duruma getirdiği,
    b)Kendisinden aylık bağlanacak sigortalıya veya gelir ya da aylık bağlanmamış olan sigortalıya veya hak sahibine karşı ağır bir suç işlediği veya bunlara karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemesi nedeniyle ölüme bağlı bir tasarrufla mirasçılıktan çıkarıldıkları, hususunda kesinleşmiş yargı kararı bulunan kişilere gelir veya aylık ödenmez. Ödenmiş bulunan gelir ve aylıklar, 96 ncı madde hükümlerine göre geri alınır.
    Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96 ncı madde hükümlerine göre geri alınır…” düzenlemesi getirilmiştir.
    Düzenleme ile ölen sigortalının kız çocuğu veya dul eşi yönünden, boşanılan eşle boşanma sonrasında fiilen birlikte olma durumunda, ölüm aylığının kesilmesi ve ödenmiş aylıkların geri alınması öngörülmektedir. Buna göre, daha önce sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen birlikte yaşama olgusu, gelir veya aylık kesme nedeni ve bağlama engeli olarak benimsenmiştir.
    4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “İspat yükü” başlıklı 6’ncı maddesinde, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her birinin, hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlü olduğu belirtilmiş olup, ispat yükünün kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi yararına hak çıkaran tarafa ait olduğu, yasal bir karineye dayanan tarafın, sadece karinenin tarafını oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altında olduğu, kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı tarafın yasal karinenin aksini ispat edebileceği kabul edilmektedir.
    Uyuşmazlığın çözümü açısından özellikle belirtilmelidir ki, 5510 sayılı Kanunun 59 ve 100’üncü maddeleri uyarınca Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından tutulan tutanaklar aksi kanıtlanıncaya kadar geçerlidir, diğer bir anlatımla; yetkili kişilerce düzenlenen ve tarafların ihtirazı kayıt koymaksızın imzaladığı tutanaklar aksi kanıtlanıncaya kadar geçerli olup, aksi ancak yazılı delille kanıtlanabilir.
    Ne var ki, aksi kanıtlanıncaya kadar geçerli olan tutanaklar ile ifade edilen tutanaklar: Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından belgelere dayalı olarak düzenlenmiş olanlar ile belgeye dayalı olmamakla birlikte düzenlenmesinde hazır bulunan işveren, işçi veya üçüncü kişi beyanları uyarınca düzenlenerek doğruluğu ilgili kişilerin imzaları ile tasdik edilen ve imza inkârına konu olmayan tutanaklardır.
    Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından yapılan incelemelere dayalı tutanakların değerlendirildiği ve varılan sonucun yazıya geçirildiği raporların, sadece memur veya müfettiş tarafından düzenlenmiş olmaları, anılan raporların 4857 sayılı İş Kanunu’nun 92/son maddesi ile 5510 sayılı Kanunun 59 ve 100’üncü maddeleri kapsamında aksinin yazılı delille kanıtlanması gereken belgeler olarak kabulleri için yeterli değildir.
    Buna göre, özellikle, rapor veya ekli tutanaklarda imzası bulunmayanlar yönünden, söz konusu tutanakların aksinin yazılı delille kanıtlanması yükümünden söz etmek mümkün değildir.
    Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları ve iş müfettişi raporlarının, rapora dayanak alınan tutanaklar ile birlikte değerlendirilmesi ve ancak belirtilen nitelikteki ekli tutanakların anılan Kanun kapsamında aksi sabit oluncaya kadar geçerli belge olduğunun kabulü, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 92/son maddesinin açık hükmü karşısında zorunludur.
    Bu kapsamda fiilen birlikte yaşama olgusunun kanıtlanması yönünden anılan genel kurallar çerçevesinde tarafların delilleri toplanarak, araştırma ve değerlendirme yapılmak suretiyle boşanılan eşle kurulan ilişkinin fiili olarak birlikte yaşama kapsamında yer alıp almadığı saptanmalıdır.
    Uyuşmazlık konusu 5510 sayılı Kanunun 56/2’nci maddesine dayalı olarak Kurumca açılan ve yersiz ödenen aylıkların geri alınmasına ilişkin davalar ile hak sahibi tarafından açılan Kurum işleminin iptali ve aylık bağlanması talebine ilişkin davalarda özellikle, boşanılan eşle kurulan ilişkinin “fiili olarak birlikte yaşama olgusu” kapsamında yer alıp almadığı, ilişkinin niteliği ve başlangıç tarihi açıkça ortaya konulmalıdır.
    Somut olayda, kurumca yapılan çevre soruşturmasında ismini vermek istemeyen 7 numaralı daire sakininin, davacının kızı ve eşiyle beraber yaşadığını, ancak son 2 gündür olmadığını söylemesi, denetime konu adreste yapılan gözlem neticesi denetmen tarafından, davacının eşiyle beraber ya da sadece kendisine ait çeşitli resimlerinin evin her yerine dağılmış vaziyette bulunduğunun kayda geçilmesi, kuruma ihbarda bulunan davacının yeğeninin mahkemede, davacının boşandıktan sonra eşiyle beraber yaşamaya devam ettiklerini, boşanma tarihinden sonra yanlarına giden akrabalarını tarafların aile ortamında ağırladıklarını beyan etmesi, yine aynı şekilde mahkemede bilgisine başvurulan davacının abisinin eşinin, davacının boşandığını bilmediklerini, 2009 yılında maaile Bursa"ya gittiklerinde tarafların beraber yaşadıklarını gördüklerini, kendi büyük görümcesinin aldığı yetim maaşının azalması neticesinde durumu araştırdıklarında davacının boşandığını öğrendiklerini, davacının her ne kadar 2008-2011 yılları arasında kendi adreslerini mernis kayıt sistemine bildirmiş olsa da kendileriyle beraber oturmadığını, yanlarına gelmediğini beyan etmesi, mahkemede dinlenen davacı tanığı olan kızının, annesiyle babasının boşandıktan sonra kazançlarını birleştirerek kendi adına Gemlik ilçesinde ev aldıklarını ve o evde davacı olan annesi ile beraber oturduğunu dile getirmesi, davacının İstanbul ilinde bildirdiği adresin abisinin ikametgah adresi olması, abisinin tanıklık yapmaktan kaçınmasına rağmen eşinin davacının kendileriyle beraber oturmadığını bildirmesi, Yüksek Seçim Kurulu"ndan gelen bilgiler neticesinde davacının ....ilinde 2009 ve 2010 yıllarında yapılan farklı seçimlerde oy kullanmaması, bu sebeple davacının fiilen oturmadığı adreslerden bildirim yaptığına ilişkin oluşan kanaatte sarfı- nazara alınınca davanın reddine karar verilmesi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ...Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararının kaldırılarak, İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi kararının, HMK"nın 373/1 maddesi gereğince kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine ve kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 12.10.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi