Ceza Genel Kurulu 2012/9–1061 E. , 2012/1779 K.
"İçtihat Metni"Tebliğname : 2011/19107
Yargıtay Dairesi : 9. Ceza Dairesi
Mahkemesi : HAKKÂRİ Ağır Ceza
Günü : 06.09.2010
Sayısı : 119–276
.
Davacının “haksız tutuklanma sonucu uğramış olduğu zararlar nedeniyle yasal faizi ile birlikte 3.000 Lira manevi tazminatın davalı hazineden tahsiline” yönelik isteminin kabulü ile belirtilen miktar manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin, Hakkari Ağır Ceza Mahkemesince verilen 30.11.2006 gün ve 195–200 sayılı hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 19.01.2010 gün ve 13056–355 sayı ile;
“Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 07.03.2000 gün ve 8/44–48 sayılı kararı gözetilerek; tazminat istemine ilişkin davanın, beraat kararının verildiği tarihten itibaren uzunca bir süre geçtikten sonra açıldığı, davacının bu süre içerisinde hakkındaki hükmün kesinleştiğini bilmediğinden söz edilmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı, bu durumda davanın 466 sayılı Kanunun 2. maddesinde öngörülen süre içerisinde açıldığının kabulünün mümkün olamayacağı gözetilmeden, davanın süre yönünden reddi yerine, kabulüne karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi ise 06.09.2010 gün ve 119–276 sayı ile;
“466 sayılı Kanunun 2. maddesinde, kesinleşen kararın ilgilisine tebliğinden itibaren üç aylık süre içinde tazminat davasının açılması gerektiğinin öngörüldüğü, başkaca bir süre düzenlenmediği, dava açma süresinin kesinleşen beraat kararının ilgilisine tebliği tarihinden itibaren başlayacağı, davacıya ilgili kararın tebliğ edildiğine dair dosyada bir bilgi ve belge bulunmadığı” gerekçesiyle direnerek ilk hükümdeki gibi karar vermiştir.
Bu hükmün de davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 18.05.2012 gün ve 19107 sayılı “onama” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 466 sayılı Yasa uyarınca tazminat istemine ilişkin davanın yasal sürede açılıp açılmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
09.05.1995 tarihinde silahlı terör örgütüne yardım suçundan gözaltına alınan davacının 29.05.1995 tarihinde tutuklandığı, Diyarbakır 3 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesince 03.10.1995 tarihinde tahliyesine ve beraatına karar verildiği, temyiz edilmeyen kararın 11.10.1995 günü kesinleştiği, kesinleşen beraat kararının davacı vekilinin başvurusu üzerine 30.03.2005 günü kendisine tebliğ edildiği, beraat kararının kesinleştiğinin anılan tebliğ tarihinden önce davacı veya vekili tarafından öğrenildiğine ilişkin dosya içerisinde herhangi bir bilgi veya belgenin de bulunmadığı, incelemeye konu davanın ise 12.04.2005 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5320 sayılı Ceza Yargılaması Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasanın 18. maddesi ile 07.05.1964 gün ve 466 sayılı Yasa Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkındaki Yasa yürürlükten kaldırılmış, 5271 sayılı Yasanın Yedinci Bölümünde, “Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat” ana başlığı altında, 141 ilâ 144. maddelerinde, tazminat isteme koşulları ve sonuçları yeniden kapsamlı bir şekilde düzenlenmiş ise de, 5320 sayılı Yasanın 6. maddesindeki;
“1) Ceza Muhakemesi Kanununun 141 ilâ 144 üncü maddeleri hükümleri, 1 Haziran 2005 tarihinden itibaren yapılan işlemler hakkında uygulanır.
2) Bu tarihten önceki işlemler hakkında ise, 07.05.1964 tarihli ve 466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” hükmü uyarınca, 466 sayılı Yasa hükümlerinin 1 Haziran 2005 tarihinden önce gerçekleşen işlemler yönünden varlığını sürdürmesine olanak sağlandığından, uyuşmazlık konusunun 466 sayılı Yasa hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
15.05.1964 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 466 sayılı Yasanın 2. maddesinin birinci fıkrasında; “1’nci maddede yazılı sebeplerle zarara uğrayanlar, kendilerine zarar veren işlemlerin yapılmasına esas olan iddialar sebebiyle haklarında açılan davalar sonunda verilen kararların kesinleştiği veya bu iddiaların mercilerince karara bağlandığı tarihten itibaren üç ay içinde, ikametgâhlarının bulunduğu mahal ağır ceza mahkemesine bir dilekçeyle başvurarak uğradıkları her türlü zararın tazminini isteyebilirler” hükmüne yer verilmiştir.
Kanun dışı yakalanan veya tutuklanan kimselere tazminat verilmesine ilişkin esasların ayrıntısına yer verilen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 23.03.2010 gün ve 256–57 sayılı kararında da belirtildiği üzere, 466 sayılı Yasanın 2. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen üç aylık dava açma süresi, 21.04.1975 gün ve 3–5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davacı hakkında açılan ve beraatla sonuçlanan ceza davasının kesinleştiğinin tebliği veya bu kesinleşmenin öğrenilmesinden itibaren başlamaktadır.
21.04.1975 gün ve 3–5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, sanığın gerek yokluğunda, gerekse yüzüne karşı verilen beraat kararının kesinleşme şerhi ile birlikte ilgiliye tebliği zorunlu olduğundan, 466 sayılı Yasanın 2. maddesinde öngörülen üç aylık dava açma süresi beraat eden kişinin kesinleşmeyi öğrendiği tarihten itibaren başlamaktadır.
Somut olay bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde;
Kesinleşen beraat kararının davacı vekiline 30.03.2005 tarihinde tebliğ edildiği, davacı vekili tarafından 12.04.2005 tarihli dilekçe ile dava açıldığı, davacı ya da vekilinin beraat kararının kesinleştiğini tebligat tarihinden önce öğrendiğine ilişkin dosya içerisinde herhangi bir bilgi veya belge bulunmadığı anlaşıldığından, tazminat istemine ilişkin davanın 466 sayılı Yasanın 2. maddesinde belirtilen üç aylık yasal süre içinde açıldığının kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, davanın süresinde açıldığını kabul eden yerel mahkemenin direnme kararı isabetli olduğundan, hükmün esasının incelenmesi için dosyanın 2797 sayılı Yargıtay Yasasının 14.02.2011 gün ve 27846 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6110 sayılı Yasanın 8. maddesi ile değişik 14. maddesi uyarınca dairelerin iş bölümüne ilişkin olmak üzere Yargıtay Büyük Genel Kurulunca alınan 12.05.2011 gün ve 1 sayılı karara göre Yargıtay 12. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Hakkâri Ağır Ceza Mahkemesinin 06.09.2010 gün ve 119–276 sayılı direnme kararının İSABETLİ OLDUĞUNA,
2- Dosyanın, hükmün esasının incelenmesi için Yargıtay 12. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 18.09.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.