10. Hukuk Dairesi 2014/12471 E. , 2014/22366 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Zonguldak 3. İş Mahkemesi
Tarihi : 03.04.2014
No : 2011/406-2014/219
Dava, 1479 sayılı Yasa kapsamındaki sigortalılığın tespiti istemine ilişkindir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Kurum tarafından, 31.01.1989 varide tarihli giriş bildirgesi ile 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olarak tescil edilen, 10.03.1980-31.12.1981 tarihleri arasında yufka-kadayıf faaliyetinden, 17.02.1989-31.05.1990 tarihleri arasında taksicilik faaliyetinden ve 26.10.2001- 12.02.2009 tarihleri arasında börekçilik faaliyetinden dolayı vergi kaydı olan; 27.01.1989- 06.04.2005 ve 16.09.2002-09.03.2009 tarihleri arasında sicil kaydı olan; 20.11.1980-07.02.1989 tarihleri arasında Zonguldak Pastacılar ve Otelciler Odası kaydı olan ancak, bu oda kaydı Kurumun 24.11.2008 tarihli tespitinde, silinti olması, yönetim kurulu karar defterinin olmaması, noter onayının 1999 tarihinde yapılması nedenleri ile geçersiz olarak değerlendirilen davacı 10.03.1980 tarihinden itibaren 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalılığın tespiti için iş bu davayı açmış; mahkemece, dava kabul edilerek davacının sigorta başlangıcının 10.03.1980 tarihi olduğunun ve bu tarihten itibaren sigortalı sayılması gerektiğinin tespitine karar verilmiştir. Davacıya ait 02.06.2011 tarihli sigortalılık bilgileri incelendiğinde, davacının, 27.01.1989-12.02.2009 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olarak kabul edildiği görülmektedir.
Davanın yasal dayanağı; 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. maddesindeki; “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı kanunlar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20. maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler.” düzenlemesi ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı gereği 1479 sayılı Yasanın 24 ve 25 maddeleridir.
01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25. maddelerinde “...kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler...”, “meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren” zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılmışken, anılan maddelerde 19.04.1979 gün ve 2229 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, “kendi adına ve hesabına” çalışma koşulu ve belirtilen nitelikte çalışmaya başlama tarihi sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir.20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun ile yapılan düzenlemede, kendi adına ve hesabına çalışma koşuluna ek olarak “gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar” için mükellefiyetin başlangıç tarihinden, “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmakla beraber gelir vergisinden muaf olanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar” kayıtlı oldukları tarihten itibaren sigortalı sayılmaktadır.
22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikte ise, bu kez, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gerçek ve götürü usûlde gelir vergisi mükellefi olanlar, Esnaf ve Sanatkarlar Siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlardan” gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanlar da Esnaf ve Sanatkarlar Siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılmışlardır.
02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemede de; kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gelir vergisi mükellefi olanlar ile, gelir vergisinden muaf olanlardan Esnaf ve Sanatkar Sicili ile birlikte kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun olarak kayıt olanlar” sigortalı sayılmışlardır.
Yukarıda açıklanan tüm bu Kanunlarla yapılan değişiklikler; önceki mevzuatın öngördüğü koşullara sahip olan sigortalıların, sigortalılık niteliklerine son vermemekte, değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten sonra Bağ-Kur sigortalılık niteliğini kazananlar yönünden yeni düzenlemeler içermektedir. Tersinin kabulü, kazanılmış hakları ortadan kaldırmak olur ki, bu durumun kabulüne yasaca ve hukukça olanak olmadığı açıktır.
Öte yandan, anılan tüm düzenlemeler kapsamında sigortalılığın oluşumu yönünden “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma” olgusunun varlığı zorunlu ve asli unsur olup, vergi dairesine ve meslek kuruluşuna kayıtlı olmak; anılan çalışmayı doğrulayan bir şekil şartından ibaret olduğu cihetle aksinin kanıtlanması olanaklıdır. Diğer bir anlatımla, bu gibilerin mesleki faaliyetlerine son verdiklerinin kanıtlanması halinde, artık somut bir çalışmaya dayanmayan, soyut ve sadece evrak üzerindeki oda ve vergi kaydına itibar edilerek kişiyi sigortalı saymak, Kanunun amacına aykırı olacağı açıktır.
Öte yandan 1479 sayılı Yasaya 14.4.1982 tarihli 20.4.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Yasa ile eklenen Ek Geçici 13.maddesinde 1479 sayılı Kanuna ve aynı kanunda değişiklik yapan kanunlara göre sigortalılık niteliği taşıdıkları halde bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar kayıt ve tescilini yaptırmamış olanların her türlü hak ve mükellefiyetlerinin bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte başlayacağı, ancak bu kanuna göre zorunlu sigortalı olarak kayıt ve tescili bulunmak kaydı ile 1.10.1972 tarihinden bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar vergi dairelerine kayıtlı olarak kendi nam ve hesabına bağımsız çalıştıklarını belgeleyen sigortalıların, belgeledikleri süreyi bu kanunun yürürlük tarihinden itibaren bir yıl içinde Kuruma yazılı olarak başvurmaları halinde borçlanabilecekleri ve pirim borçlarını bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren en geç iki yıl içinde ödemeleri halinde bu sürelerin hizmetten sayılacağı, Ek 16.maddesinde belirtilen bir yıllık sürenin 22.3.1985 tarihinden itibaren yeniden işlemeye başlayacağı bildirilmiştir.
Hâl böyle olunca, mahkemece öncelikle, HMK’nın 31. maddesi gereğince davacı tarafın talebi açıklattırılarak, 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalılığının tespitini istediği sürenin hangi tarihler arasını kapsadığı belirlenmelidir. 1479 sayılı Yasanın Ek Geçici 13.maddesine göre 20.04.1982 tarihine kadar esnaf Bağ-Kur sigortalılığı kayıt ve tescilini yaptırmadığı anlaşılan davacının, 20.04.1982 tarihinden önce esnaf Bağ-Kur sigortalısı olarak tespitine karar verilemeyeceği gözetilmelidir. Bu tarihten sonrası bakımından ise, sigortalılığın tespiti açısından 20.04.1982-22.03.1985 dönemi için 2654 sayılı Yasa ile değişik 1479 sayılı Yasanın 24. maddesinin, 22.03.1985-27.01.1989 dönemi için ise 3165 sayılı Yasa ile değişik 1479 sayılı Yasanın 24. maddesinin geçerli olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Bu bağlamda, davacının Zonguldak Pastacılar ve Otelciler Odası kaydının kendisine ait veya sahte olup olmadığı, yöntemince araştırılmalı, sahtecilik olgusunun varlığı durumunda Türk Medeni Kanununun 2. maddesi kapsamında iyiniyet kuralından yararlanamayacağı dikkate alınmalı, bununla birlikte kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmanın gerçekleşip gerçekleşmediği açıklıkla ortaya konulmalı tüm kanıtlar değerlendirilerek elde edilecek sonuca göre, zorunlu sigortalı olarak kabul edilmesi gereken dönem belirlenmelidir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 31.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.