Cinsel saldırı suçundan sanık A. Ü..’ın eylemlerinin zincirleme suç kapsamında kaldığının kabulü ile 5237 sayılı TCY’nın 102/1, 102/3-c-d, 102/5 ve 43. maddeleri uyarınca 16 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Manisa 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 02.06.2011 gün ve 303-183 sayılı resen temyize tabi olan hükmün sanık müdafii tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 14. Ceza Dairesince 19.12.2011 gün ve 19243-5206 sayı ile;
“Sanık hakkında nitelikli cinsel saldırı suçundan dolayı 19.10.2009 günlü iddianameyle kamu davası açılmasından sonra usulen sorgusu yapılıp savunması alınmadan hüküm kurulması suretiyle savunma hakkının ihlal edilmesi,
Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulunca 06.12.2010 tarihinde tanzim olunan ve "Kronik Post Travmatik Stres Bozukluğu" tespitiyle mağdurenin ruh sağlığında meydana geldiği bildirilen bozulmanın, 18.09.2009 tarihli ilk iddianamede anlatılan olaydan mı, 19.10.2009 tarihli iddianamede anlatılan ikinci olaydan mı yoksa her iki olayın birleşmesinden mi kaynaklandığı konusunda bir açıklık bulunmadığı ve bu nedenle bu hususlarda sadece dosyanın gönderilerek Adli Tıp Kurumundan ek mütalaa alınması gerektiği gözetilmeden eksik incelemeyle hüküm kurulması” isabetsizliklerinden diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
1 nolu bozma nedenine uyan Manisa 1. Ağır Ceza Mahkemesi ise 10.05.2012 gün ve 118-147 sayı ile;
“Yargıtay bozma ilamında mağdurenin ruh sağlığındaki bozulmanın birinci olaydan mı, ikinci olaydan mı yoksa her iki olayın birleşmesinden mi kaynaklandığı konusunda yeniden rapor alınması gerektiği belirtilmiş ise de; önceki kararımızda mağdurenin her iki olay sırasında da 18 yaşını ikmal ettiği kabul edilerek sanık hakkında TCK 102. maddesinden hüküm kurulduğu, bu itibarla ruh sağlığındaki bozulmanın ayrı ayrı hangi olaydan meydana gelmiş olmasının suçun vasfı ve verilecek ceza miktarına etki etmeyeceği, bu tür suçlarda mağdurenin ruh sağlığındaki bozulma teselsül etmeyeceğinden TCK 43. maddenin uygulanmasının mümkün olmadığı, sonuç olarak mağdure yönünden ruh sağlığındaki bozulmanın hangi eylemden kaynaklandığı sorusuna aranacak cevabın sanığın hukuki durumunu değiştirmeyeceği gibi böyle bir tespitin de tıbben çok zor olduğu, dosya üzerinden ATK"nın böyle bir talep konusunda karar vermesinin sağlıklı da olamayacağı, sonucu değiştirmeyecek bir tespit için mağdurenin tekrar ATK"na gönderilmesinin de mağdureyi tekrar mağdur etme ve belki olayı tekrar yaşayıp ruh sağlığının daha da olumsuz yönde etkilenmesine sebebiyet verme sonucunu doğurabileceği ve nihayet gereksiz zaman ve masraf kaybına yol açacağı hususları bir arada değerlendirilerek bozma ilamının bu bölümüne uyulmamasına ve bu yönde direnilmesi gerektiği” gerekçesiyle 2 nolu bozma nedenine karşı direnerek, ilk hükümdeki gibi karar vermiştir.
Resen temyize tabi olan bu hükmün sanık müdafii tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay C.Başsavcılığının “onama” istekli 27.06.2012 gün ve 153398 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ve yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden; sanık hakkında, katılana karşı 2007 yılı ve sonrasında gerçekleştirdiği iddia olunan nitelikli cinsel saldırı suçundan 18.05.2009 tarihli iddianame ile birinci kamu davasının açıldığı, 31.05.2009 tarihinde gerçekleştirdiği iddia olunan cinsel saldırı suçundan ise 19.10.2009 tarihli iddianame ile ikinci kamu davasının açıldığı, yerel mahkemece 19.10.2009 günlü ikinci iddianame ile açılan kamu davasının, ilk dava ile birleştirilmesine karar verilip yargılaması birlikte yapılarak, eylemler nedeniyle katılanın beden ve ruh sağlığının bozulup bozulmadığına ilişkin rapor düzenlenmesinin talep edildiği, Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulunca 06.12.2010 gün ve 131 sayılı raporla katılanın 31.05.2009 tarihinde gerçekleşen eylem nedeniyle ruh sağlığının bozulduğunun belirtildiği, yerel mahkemece sanığın iki ayrı iddianameye konu olan eylemlerinin zincirleme suç kapsamında kaldığının kabulü ile 5237 sayılı TCY’nın 102/1, 102/3-c-d, 102/5 ve 43. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
5237 sayılı TCY’nın “Cinsel saldırı” başlıklı 102. maddesinin beşinci fıkrasının;
“Suçun sonucunda, mağdurun beden veya ruh sağlığının bozulması hâlinde, on yıldan az olmamak üzere, hapis cezasına hükmolunur” şeklindeki hükmü ile cinsel saldırı suçunun, neticesi sebebiyle ağırlaşmış hali düzenlenmiştir.
Bu fıkra kapsamındaki cinsel saldırı suçlarında, görünüşte neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç halinin söz konusu olduğu ve gerek uygulamada gerekse öğretide kabul edildiği üzere ortada bağımsız bir suç bulunmayıp, meydana gelen ağır neticeden dolayı cezanın ağırlaştırıldığı kabul edilmektedir. Mağdurun ruh sağlığının bozulması halinde, bağımsız ve müstakil ceza belirlenmesini gerektiren bir suç hali bulunmayıp, suçun temel şekline nazaran cezanın TCY"nın 102/5. maddesi uyarınca daha ağır belirlenmesini gerektiren bir artırım nedeni söz konusudur.
Ayrıntısına Ceza Genel Kurulunun 20.11.2007 gün 142-240 sayılı kararında yer verildiği üzere, cinsel saldırı suçunun temel şeklinin zincirleme şekilde gerçekleştirildiği hallerde, mağdurun ruh sağlığının bozulması halinde, bu bozulmanın bir kez gerçekleştiği nazara alınarak, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç haline zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasına olanak bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, Ceza Genel Kurulunun 12.03.1996 gün ve 24-34 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararı ile Özel Dairelerin yerleşmiş kararlarında belirtildiği üzere, mahkumiyet hükmü, şikayetten vazgeçme üzerine verilen düşme kararı ve af yasasında olduğu gibi iddianamenin düzenlenmesi de hukuki kesinti oluşturmaktadır. Mütemadi (sürekli) suçlarda hukuki kesintiden sonra fiile devam edilmesi, müteselsil suçlarda ise fiilin tekrarlanması yeni ve müstakil bir suçu oluşturmaktadır. Yargıtayın duraksamasız ve kararlılık gösteren içtihatları da bu doğrultudadır.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanık hakkında iki ayrı iddianame ile açılan kamu davalarının yerel mahkeme tarafından birleştirilerek zincirleme suç hükümlerinin uygulanmış olması, cinsel saldırı suçunun temel şeklinin zincirleme şekilde gerçekleştirildiğinin kabul edildiği hallerde, mağdurun ruh sağlığının bozulmasının ancak bir kez gerçekleşebileceğine nazaran, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç haline zincirleme suç hükümlerinin uygulanması olanağının bulunmadığının kabul edilmiş olması, 18.05.2009 tarihli iddianame ile hukuki kesinti oluştuktan sonra sanığın 19.10.2009 tarihli iddianameye konu suçu işlediği, dolayısıyla sanığın eylemleri iki ayrı suçu oluşturduğu halde, yerel mahkemenin zincirleme tek suç oluşturduğu yönündeki kabulünün karşı temyiz olmadığından, ancak eleştiri konusu yapılıp, bozma nedeni yapılamayacak olması karşısında; yerel mahkemece, mağdurun 31.05.2009 tarihinde gerçekleşen eylem nedeniyle ruh sağlığının bozulduğunu belirten Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulu raporu esas alınarak hüküm kurulması isabetli olup, eksik araştırma ile hüküm kurulması söz konusu değildir.
Bu itibarla, yerel mahkeme hükmündeki direnme gerekçesinin isabetli olduğuna ve hükmün esasının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
Ayrıca, 07.10.2009 tarihinden itibaren tutuklu olan, sanığın üzerine atılı nitelikli cinsel saldırı suçunun ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerden olması ve 5271 sayılı CYY"nın 102/2. maddesi uyarınca tutuklukta geçecek süre, uzatma da dahil olmak üzere en çok 5 yıl olup, tutuklanma tarihlerinden itibaren bu süre dolmamış bulunması nedeniyle sanığın tahliye isteminin bu aşamada reddi ile tutukluluk halinin devamına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Manisa 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 10.05.2012 gün ve 118-147 sayılı hükmündeki direnme gerekçelerinin İSABETLİ OLDUĞUNA,
2- Tutuklu sanık A. Ü.."ın 5271 sayılı CYY"nın 102/2. maddesi uyarınca tahliye edilmesine YER OLMADIĞINA ve TUTUKLULUK HALİNİN DEVAMINA,
3- Dosyanın, hükmün esasının incelenmesi için Yargıtay 14. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 18.09.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.