Reşit olan mağdurenin zorla ırzına geçme ve alıkoyma suçlarından sanık G. E..in 765 sayılı TCY’nın 423/1 ve 81/1 maddeleri uyarınca 1 yıl 1 ay 6 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, Salihli Ağır Ceza Mahkemesince verilen 15.01.2002 gün ve 226-9 sayılı hükmün katılan B.B..ile sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince 09.02.2004 gün ve 1510-488 sayı ile;
“Mağdurenin aşamalardaki anlatımlarına, doktor raporlarına ve dosya içeriğine göre sanığın mağdurenin rızası dışında ırzına geçtiği anlaşıldığı halde evlenmek vaadiyle kızlık bozmak suçundan hüküm kurulması,
Kaçırıp alıkoyma fiilinin evlenmek vaadiyle kızlık bozmak suçunun unsuru olmadığı ve bu suça dönüşmediği nazara alınarak kaçırıp alıkoymak suçundan açılan dava ile ilgili karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Salihli Ağır Ceza Mahkemesince 11.05.2004 gün ve 90-153 sayı ile; alıkoyma suçuna ilişkin beraat kararı verilmiş, ırza geçme suçuna ilişkin olarak ise direnme kararı verilerek aynı hüküm kurulmuştur.
Bu hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay C.Başsavcılığınca 13.09.2005 gün ve 144984 sayı ile, dosya 5320 sayılı Yasanın 8/2. maddesi uyarınca mahalline iade edilmiştir.
İade üzerine duruşma açarak lehe yasa değerlendirmesi yapan Salihli Ağır Ceza Mahkemesince 24.11.2005 gün ve 311-362 sayı ile; alıkoyma suçundan unsurların oluşmadığı, ırza geçme suçundan ise 765 sayılı TCY’nın 423/1. maddesinde yaptırıma bağlanan eylemin 5237 sayılı TCY’nda suç olarak düzenlenmediği gerekçesiyle sanığın beraatine karar verilmiştir.
Bu hükmün de katılan B..ve müşteki Z.. tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 22.08.2006 gün ve 9389 sayılı “onama” istekli tebliğnamesi ile dosya Yargıtay 5. Ceza Dairesine gönderilmiştir.
Yeni işbölümünün yürürlüğe girmesi nedeniyle Yargıtay 5. Ceza Dairesi tarafından dosyanın tevdi edildiği Yargıtay 14. Ceza Dairesince 06.11.2011 gün ve 509-4659 sayı ile;
“Mağdurenin annesi olan müşteki Z.D..’ın usulen davaya katılıp müdahil sıfatını almadığı ve bu nedenle hükümleri temyize hakkı olmadığından temyiz isteğinin CMUK.nun 317. maddesi uyarınca reddiyle, sanık hakkında mahkemece 11.05.2004 gün ve 2004/90 esas, 2004/153 sayılı kararı ile zorla kaçırıp alıkoyma suçundan kurulan beraat hükmünün temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmakla, ırza geçme suçundan kurulan beraat hükmü ve katılan B..’un temyizi ile sınırlı olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
Sanığın, ırza geçme suçundan Salihli Ağır Ceza Mahkemesinin 15.01.2002 gün ve 2000/226 Esas, 2002/9 sayılı Kararı ile eyleminin evlenme vaadiyle kızlık bozma suçunu oluşturduğunun kabulü ile mahkûmiyetine dair karar, sanık müdafii ve katılan B.B.. tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 09.02.2004 gün, 2003/1510 Esas ve 2004/488 sayılı Kararı ile "sanığın mağdurenin rızası dışında ırzına geçtiğinden" bahisle kararı bozduğu, mahkemece 11.05.2004 gün 2004/90 Esas ve 153 sayılı Kararı ile önceki vermiş olduğu kararda ısrar ederek aynı hükmü kurduğu, bu hükmün sanık müdafii tarafından temyizi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 13.09.2005 gün 5-2004/144984 sayılı Kararı ile 5320 sayılı Kanunun 8/2. maddesi uyarınca lehe yasa değerlendirilmesi açısından dosyanın mahkemesine iade edilmekle, mahkeme bu kez 24.11.2005 gün 2005/311 Esas, 2005/362 sayılı Kararı ile ısrar kararı doğrultusunda eyleminin 765 sayılı TCK.nun 423. maddesinde düzenlenen suçu oluşturacağı, ancak eylemin 5237 sayılı TCK.nun da suç olarak düzenlenmediği gerekçesiyle beraat kararı verilmekle mahkeme önceki kararında ısrar etmiş olduğu…” gerekçesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın yerel mahkeme tarafından 765 sayılı TCY’nın 423/1. maddesi kapsamında evlenme vaadiyle kızlık bozma, Özel Daire tarafından ise reşit olan mağdurenin zorla ırzına geçme suçu olarak kabul edilen eylemin nitelendirilmesine ilişkin ise de, öncelikle yerel mahkemenin son kararının direnme hükmü niteliğinde olup olmadığı belirlenmelidir.
Ceza Genel Kurulunun süreklilik kazanmış uygulamalarına göre, şeklen ısrar kararı verilmiş olsa dahi;
a) Bozma kararı doğrultusunda işlem ve uygulama yapmak,
b) Bozma kararında tartışılması istenen hususları tartışmak,
c) Bozma sonrasında yapılan araştırmaya, incelemeye, toplanan yeni kanıtlara dayanmak,
d) İlk kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş bulunan yeni ve değişik gerekçelerle hüküm kurmak,
Suretiyle verilen direnme kararı; özde direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucu verilen yeni bir karardır. Bu nitelikteki bir kararın temyiz edilmesi halinde incelemenin Yargıtay’ın ilgili Dairesi tarafından yapılması gerekir.
İncelenen dosyada, Salihli Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 15.01.2002 tarihinde verilen ilk hükmün Özel Dairece bozulmasından sonra 11.05.2004 tarihli kararla zorla ırza geçme suçuna ilişkin olarak direnme kararı verilmiş, bu hüküm temyiz edilmesi üzerine yürürlüğe giren yeni yasal düzenlemelerin değerlendirilmesi amacıyla dosya Yargıtay C.Başsavcılığınca 5320 sayılı Yasanın 8/2. maddesi uyarınca mahalline iade edilmiştir.
İade üzerine yerel mahkemece duruşma açılarak değerlendirme yapılmış ve bunun sonunda direnmeye ilişkin herhangi bir karar verilmeden, sanığın 765 sayılı TCY’nın 423/1. maddesi kapsamında olduğu kabul edilen eyleminin 5237 sayılı TCY’nda suç olarak düzenlenmediği gerekçesiyle beraat kararı verilmiştir.
Direnme hükmü niteliğindeki 11.05.2004 günlü yerel mahkeme kararı temyiz edildikten sonra, henüz temyiz incelemesi yapılmadan 5320 sayılı Yasanın 8/2. maddesi uyarınca mahalline iade edilmiş ve duruşma açılarak yeni bir hüküm kurulmuş olmakla önceki hüküm ortadan kalkmıştır. 2797 sayılı Yargıtay Yasasının 15 ve 1412 sayılı CYUY’nın 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/3. maddesi uyarınca, bozma kararlarına karşı verilen ısrar kararlarının Ceza Genel Kurulunca incelenmesi olanaklıdır. İadeden sonra verilen ve incelemeye konu olan 24.11.2005 tarihli hüküm ise ısrar kararı niteliğinde değildir.
Kaldı ki bu hüküm kurulurken, 5237 sayılı TCY’nın yürürlüğe girmiş olması nedeniyle, hangi yasanın daha lehe olduğu konusunda lehe yasa değerlendirmesi yapılarak, “765 sayılı TCY’nın 423/1. maddesinde yaptırıma bağlanan eylemin 5237 sayılı TCY’nda suç olarak düzenlenmediği” gerekçesiyle sanığın beraatine karar verilmiş ve bu yeni uygulama Özel Daire denetiminden geçmemiştir. Özel Dairece incelenmeyen bir hususun doğrudan ve ilk kez Ceza Genel Kurulu tarafından ele alınması olanaksız bulunduğundan, dosyanın incelenmek üzere Özel Daireye gönderilmesi gerekmektedir.
Nitekim CGK’nun 23.01.2007 gün ve 339-7 sayılı kararında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Bu nedenlerle, temyiz davasına bakma görev ve yetkisi Özel Daireye ait olduğundan, dosyanın incelenmek üzere Yargıtay 14. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
Yerel mahkeme kararı direnme hükmü niteliğinde olmadığından, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 14. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 18.09.2012 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.