17. Hukuk Dairesi 2019/2103 E. , 2020/7130 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
- K A R A R -
Davacılar vekili, müvekkillerin eşi ve oğlu olan muris ... "in 29.07.2011 tarihinde traktörü ile seyir halinde iken meydana gelen tek taraflı trafik kazası sonucu vefat ettiğini belirterek davacı ... için 250,00 TL, küçük ... için 250,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, ıslah dilekçesiyla talebini artırmıştır. 08.04.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile taleplerini 177.321,00 TL"ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan deliller ve Dairemiz bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kabulü ile davacı ... için 147.381,00 TL, davacı ... için 29.940,00 TL destekten yoksun kalma tazminat bedelinin 31.07.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara ödenmesine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki (2a-b)
bentleri ile davacılar vekilinin (3 a-b-c) bentleri kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Davalı ... vekilin temyiz itirazları yönünden;
a-Dava trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.Davacı vekili, müvekkilinin eşi olan desteğin meydana gelen kazada öldüğünü açıklayıp zarar sorumlusu davalıdan destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunmuş, mahkemece davacının ve eşi olan desteğin bakiye yaşam süresi boyunca destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanarak karar verilmiştir.
TBK"nun 53. maddesi gereği, ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde, onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir. Yasa metninden de anlaşılacağı gibi destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların, desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Destekten yoksun kalma tazminatının mahiyeti ve amacı, ölenin eylemli yardımını alanların, desteğin ölümünden sonra da bu yardımdan mahrum kalmaması olduğuna göre; destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilebilmesi için, her şeyden önce, destek alma hakkı olan kişinin destek alma ihtiyacının devam etmesi gerekir.
Bu itibarla; ölenden eş sıfatıyla destek alan kişinin yeniden evlenmesi halinde, bu kişinin desteğinden yararlandığı kişinin yardımından yoksun kaldığından bahsedilemeyeceği ve desteği olan eşinden dolayı destek tazminatına hak kazanamayacağı açıktır.
Somut olaya bakıldığında; davacının, ölen eşinin desteğinde yoksun kaldığı iddiası ile tazminat talep ettiği; ancak, davacı eşin dava devam ederken (16.05.2017 tarihinde) yeniden evlenmiş olduğu, mahkemenin hükme esas aldığı hesap raporunda ise, davacı ..."nin muhtemel bakiye ömür süresinin tamamı için tazminat hesabı yapıldığı ve bu miktar tazminata karar verildiği anlaşılmaktadır.
Oysa, destekten yoksun kalma tazminatının yukarıda ifade edilen amaç ve kapsamı karşısında; somut gerçeğin
bulunduğu durumda varsayımlara dayalı hesaplama yapılamayacağı; destek alacaklısı olan davacının ancak eşinin ölüm tarihi ile kendisinin yeniden evlendiği tarih aralığı için tazminata hak kazanabileceği gözetilip hesaplama yapılmalıdır.
Buna göre mahkemece davacı ... için, davaya konu kaza tarihi ile davacının yeniden evlendiği tarih arasındaki süre için tazminatın hesaplanması hususlarında, daha önce rapor düzenleyen bilirkişiden hükme esas alınan rapordaki veriler kullanılarak ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli bir rapor alınıp oluşacak sonuca göre (kazanılmış haklar da gözetilmek suretiyle; güncel asgari ücretler kullanılmayarak ve işlemiş/işleyecek dönem hesabında yeni tarihler esas alınmayarak) karar verilmesi gerekirken, hatalı tespit ve hesaplama içeren rapor benimsenerek, eksik incelemeyle hüküm tesisi doğru olmamıştır.
b-Bir insanın ölümü hukukî anlamda bir zarar olmamakla beraber, bu yüzden yine de bazı zararlar meydana gelmiş olabilir. İşte BK"nın 45/II. maddesinin (6098 sayılı TBK m. 53) öngörmüş olduğu hal, ölüm sonucu vukua gelen bir kısım zararların tazminini hükme bağlamaktadır. Bu hükme göre, ölenin yardımından faydalananlar, bu yüzden yoksun kaldıkları faydayı, tazminat olarak, sorumludan isteyebilirler. Buna “destekten yoksun (muinden mahrum) kalma tazminatı” denir. Yasa metninden de anlaşılacağı gibi destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Yani haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK"nın 45/II. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir.
Destekten yoksun kalma zararının hesabında, destekten yoksun kalanlara müteveffanın sağlığında sağlamış olduğu yardımın miktarı belirlenmelidir. Ölenin parasal veya bedensel destekliğinin derecesi ile bundan yoksun kalanların tazminat isteklerinin ölçüsü ya da hesaplama yöntemi konusunda öğretide görüş birliği yoktur. Gerçek yardım miktarının yeterli delillerle ispat edilemediği durumlarda hakim, takdir hakkını kullanarak yardım miktarını belirleyebilecektir. Bu belirlemede destek ile destek olunan
kimse arasındaki yakınlığın derecesi, aralarındaki manevi bağ, davacıların yaşları, dahil oldukları sosyal ve ekonomik çevre, yaşam standartları, cinsiyetleri gibi bakım ilişkisine ve miktarına etkili olabilecek unsurlar da göz önünde bulundurulacaktır. Hayatın olağan akışı içinde, destek sayılan kimsenin baktığı kimselere gelirini belli paylara bölerek baktığı pek söylenemese de tazminat hesabında bir paylaştırma yapmak zorunlu hale gelmektedir.
Buna göre öncelikle gelirin tamamının, yardım görenlere tahsis olunmuş varsayılamayacağı, ölenin gelirinden bir bölümünü kendisine ayıracağı, bu tahsisten vazgeçilemeyeceği ve bu suretle yardımın (payların) geliri yutmaması ilkesi dikkate alınmalıdır. Ayrıca ölenin kendi geçim masraflarından artan miktarın tamamının (hiçbir tasarruf düşüncesine yer bırakmadan) destek görenlere dağıtıldığı da kabul olunamaz. Öte yandan, destek görecek kimselere ayrılacak miktar da, bunların ihtiyaçlarının toplamı kadar olmalıdır. Bunun dışında destekten yoksun kalanlardan bir kısmının davacı olup diğer kısmının davacı olmadığı durumda talepte bulunmayan destek görenlerin paylarının da hesaplamada gözönünde tutulması gerekmektedir. Ancak destek almaktan vefat, evlilik ya da destek alma ihtiyacının sona ermesi gibi nedenlerle çıkan kişinin payı diğer destek alanlara aktarılarak hesaplama yapılması gerekmektedir.
Eldeki davada, müteveffanın oğlu ve eşi için destek tazminatına karar verilmiştir. Destek payları hesaplanırken mirasçı olarak sadece davacıların hayatta olduğu varsayılarak hesaplama yapılmıştır. Dosya kapsamındaki müteveffanın nüfus aile kayıt tablosunda annesi olay tarihi itibariyle hayattadır ve destek tazminatı hesabında pay sahibidir. Bu durumda murisin nüfus kaydının yeniden çıkarılıp, annesinin kaza tarihinde hayatta olduğu dikkate alınarak ve halen yaşayıp yaşamadığı da tespit edilip vefat etti ise vefat tarihine kadar destek hesabında payı olduğu gözetilerek, davacılar yönü ile destek tazminatı hesabı için ek rapor alınması gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru olmamıştır.
3-Davacılar vekilinin temyiz sebebleri yönünden
a-6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 53. maddesinde cenaze giderlerinin de ölüm nedeniyle meydana gelen zararlardan olduğu hüküm altına alınmıştır. Bu nedenle zarar sorumlusu, ölüm halinde yapılan cenaze giderlerinden de
sorumludur. Cenaze giderleri; ölümle doğrudan doğruya ilgili bulunan ve ölenin dini ile sosyal ve ekonomik durumuna uygun giderlerden ibaret olup ölenin taşınması, yıkatılması, gömülmesi, mezarlık ücreti gibi giderleri kapsar.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamaları gereği davalı taraf, davacıların meydana gelen trafik kazası sonucu oluşan gerçek defin gideri zararlarının tazmini ile sorumlu olup davacı tarafın yerel örf ve adetlerine göre yaptığı özel giderlerden sorumlu değildir.
Somut olayda; dava dilekçesi ile davacılar cenaze ve defin gideri talebinde bulunmuş yine yargılama sırasında bilirkişi raporuna itirazlarında cenaze ve defin giderlerinin Tavşanlı Belediyesi ve Tavşanlı Müftülüğünden sorulmasını talep etmişlerdir. Ancak mahkemece savunmanın genişletilmesi süresinden sonra delil bildirme sonucu gerekçesi ile işbu talepleri red edilmiştir. Dava dilekçesinde davacılar cenaze-defin gideri talebi mevcut olup hakimin davayı aydınlatma ödevi karşısında mahkemece cenaze-defin giderleri yönünden araştırma yapılmadan, davacıların dava dilekçesindeki bu talepleri yönünden olumlu veya olumsuz bir karar verilmeyip eksik inceleme ile hüküm kurulmuştur. Buna göre Mahkemece cenazenin defnedilmesi için yapılması zorunlu masraflardan davalı tarafın sorumlu tutulabileceği, taziyeye ilişkin giderlerden sorumlu tutulamayacağına ilişkin Dairemiz"in yerleşik uygulaması göz önünde bulundurularak; ölüm nedeniyle yapılan cenaze ve defin giderlerinin neler olduğu ve cenaze dolayısıyla yapılması zorunlu olan masrafların ilgili Müftülük ve Belediye"ye sorulması suretiyle makul, uygun miktarda cenaze ve defin masrafı tespit edilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde bu konuda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi doğru olmamıştır.
b-Maddi tazminatın (zararın) hesaplanmasında gelirin doğru olarak belirlenmesi önemli bir yer tutmaktadır.
Somut olayda, dosya kapsamından davacının özel bir şirkette işçi olarak çalıştığı sabittir. Hükme esas alınan 18.11.2014 tarihli aktüer raporunda bilirkişi davacının asgari net ücreti üzerinden kazanç sağladığını kabul ederek destek tazminatı hesaplamıştır. Mütevveffanın çalıştığı işyeri olan ... Ev Tekstil Sanayi ve Ticaret AŞ adlı firmadan bordroları getirtilmiştir. İncelenmesinde söz konusu belgelerin fotokopi olduğu ve bir kısmının okunaksız olduğu,
okunaklı olan bir kısım belgelerde murisin bazı aylarda ikramiye ödemesi aldığı görülmüştür. Buna göre davacılar murisinin çalıştığı kurumdan kaza tarihinden geriye doğru 9-10 aydan başlıyarak kaza tarihine kadar ki tüm ilave ödemeler ile ikramiyeleri de gösteren maaş bordrolarının okunaklı suretlerinin yeniden getirtilerek desteğin aylık gerçek kazancının belirlenip aktüer hesabının bu gerçek kazanç üzerinden yapılması gerekirken eksik inceleme ile hüküm tesis edilmesi doğru olmamıştır.
c-Kabule göre de, davacıların davayı 22.07.2013 tarihinde açtığı ve davalının bu tarihten itibaren temerrüde düştüğü gözetilmeden 31.07.2013 tarihinden itibaren faize hükmedilmesi hatalı olmuştur.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacılar ve davalı vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2a-b) numaralı bentlerdeki sebeblerle davalı vekilinin ve (3 a-b-c) numaralı bentlerdeki sebeblerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacılar ve davalıya geri verilmesine 17.11.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.