22. Hukuk Dairesi 2017/22927 E. , 2019/13142 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; müvekkilinin iş sözleşmesini haklı nedenle feshettiğini ileri sürerek kıdem tazminatı ile ödenmediğini iddia ettiği bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili; husumet itirazında bulunarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece; ikinci kez takipsiz bırakılması sebebi ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 320/4. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar, yasal süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
İddia ve savunma hakkı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun hukuki dinlenilme hakkı başlıklı 27. maddesi ile usul hukukumuza yansıtılmıştır.
Anılan maddenin birinci fıkrasında davanın taraflarının kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları belirtildikten sonra maddenin ikinci fıkrasında bu hakkın "açıklama ve ispat hakkı"nı da içerdiği vurgulanmıştır. Davanın taraflarının usul hukuku hükümlerine aykırı olarak açıklama ve ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 27. maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir. Bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir.
Bu kapsamda hukuki dinlenilme hakkı, bilgilenme/bilgilendirme, açıklama yapma, yargı organlarınca dikkate alınma ve kararların gerekçeli olması gibi hususları içerdiği açıktır. Bilgilenme hakkı, yargılamanın içeriğine dair tam bir bilgi sahibi olmanın yanında gerek karşı tarafın gerekse de yargı organlarının dosya içeriğine yapmış oldukları işlemleri öğrenmelerini kapsar. Bilgilenme/ bilgilendirme hakkının etkin biçimde kullanılabilmesi için gönderilecek tebligat ve davetiyelerde kanunda öngörülmüş şekil şartlarına sıkı sıkıya uyulması gerekmektedir. Ayrıca bu hak sadece davanın başındaki iddia ve savunmalar açısından değil yargılamanın her aşamasında dikkate alınmalıdır. Bu kapsamda devam eden bir yargılamada, tarafların açıklamaları için bilgilendirme yeterli olmayıp yargılamada yer alan diğer kişilerin (tanık, bilirkişi gibi) açıklamaları açısından da önemlidir. Bilgilenme hakkının usulüne uygun kullanımı ile tarafların haklarında öğrendikleri isnat ve iddialara karşı beyanda bulunabilme, davaya yönelik bilgi ve belge verebilme yani açıklama yapma hakkı da hukuki güvenceye bağlanmaktadır. Böylece davanın her iki tarafına eşit şekilde açıklama yapma hakkı tanınması ile adaletin görünür kılınması sağlanacaktır. Açıklamada bulunma hakkı, tarafların, yazılı veya sözlü şekilde iddia ve savunmalara karşı itirazda bulunabilme, davaya ilişkin beyanda bulunmalarını sağlar.
Dosya içeriğine göre, mahkemenin 16.01.2015 tarihli birinci oturumunda, bu oturum süresince mazeret bildirilmemesi nazara alınarak davacı tarafça takip edilmeyen davanın dosya yenileninceye kadar Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 150. maddesi gereğince işlemden kaldırılmasına karar verilmiş, aynı tarihli yenileme talebi üzerine davaya kaldığı yerden devam edilmiştir. Yenileme sonrasındaki iki oturum davacı vekilinin duruşmalara katıldığı sabittir. Son olarak, mahkemeye sunulan 14.03.2016 tarihli mazeret dilekçesine istinaden davacı vekilinin 15.03.2016 tarihli oturuma katılmadığı, anılan mazeret dilekçesinde karar aşamasında olunduğu belirtilen ... 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/109 esas sayılı dosyasının duruşmasına katılma ve esas hakkında son savunma yapılacak olması sebeplerinin mesleki mazeret olarak ortaya konduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, 15.03.2016 tarihli duruşmada, ikinci kez takipsiz bırakılması sebebi ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 320/4. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına dair karar verildiği, gerekçeli kararda ise; mazeret dilekçesi ekinde davacı vekilinin mazeretini tevsik eden bir belge sunulmadığı gibi mazeret dilekçesinde aynı gün duruşmasının olduğu beyan edilen ... 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/109 esas sayılı dava dosyasında duruşmasının olup olmadığının belgelendirilmediği, davacı vekilinin vekaletnamesindeki tüm yetkiler için başkalarının tevkil yetkisinin bulunduğu bu nedenle tevkil yetkisine dayanarak davacı vekili tarafından başka bir avukatın tevkil edilmediği gerekçeleri ile davacı vekilinin mazeret dilekçesinin kabul edilmediğinin belirtildiği görülmektedir.
Dosya kapsamına göre ve özellikle, davacı vekilinin davanın yenilenmesinden sonraki duruşmalara katılması sebebiyle davacı vekilinin davayı sürüncemede bırakma amacı bulunmadığı gibi, bu konuda davacı menfaatinin de bulunmadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan işbu dava dosyasında karar aşamasında olunmadığı, zira mahkemece bildirilen davacı tanıklarının beyanlarının temini yolunda işlemler tesis edildiği, bu nedenle de henüz bilirkişi raporunun alınmadığı tespit edilmekle, mesleki mazeretin belgelendirilmesi gerekliliğinin katı bir şekilde uygulanmasının yargılamanın geldiği nokta dikkate alındığında, hukuki dinlenilme hakkını zedeler mahiyette olduğu açıktır. Bu itibarla, davacı vekilinin mazeretinin kabulü ile duruşma günü belirlenerek yargılamaya devam edilmesi gerekirken, mazeret konusunda ara karar dahi tesis edilmeksizin yazılı gerekçeyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 17.06.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.