14. Ceza Dairesi 2016/7761 E. , 2019/11837 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Basit cinsel saldırı
HÜKÜM : Mahkumiyet
İlk derece mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle başvurunun muhtevası ve inceleme tarihine kadar getirilen kanuni düzenlemeler nazara alınarak dosya tetkik edildi, gereği görüşüldü;
Katılanın aşamalardaki beyanları, savunma ile tüm dosya içeriği nazara alındığında suç tarihinden önce sanığın, sahibi olduğu iş yerinde çalışmaya başlayan katılana yönelik basit cinsel saldırıda bulunduğu hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafisinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 21.10.2019 tarihinde üyeler ... ile ..."in karşı oyları ve oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
İstanbul 44. Asliye Ceza Mahkemesinin 18.02.2014 gün ve 2013/466 – 2014/8 E. K. sayılı mahkumiyet hükmünün sanık müdafisi tarafından temyizi üzerine Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 2016/7761 – 2019/11837 sayı ile “delil yetersizliği” sebebiyle bozulmasına ilişkin ilamına esas olayda sayın Daire çoğunluğu ile ihtilafımız suçun sübutuna ilişkindir.
Hukuk düzeninde hüküm delile dayanılarak verilir. Delille belirli olmayan olay belirli hale gelir ve hüküm aşamasına ulaşılır. Delil yoluyla olayın belli hale gelmesi sübutun tesbiti konusunda kanaatten başka bir şey değildir. Ancak muhakemede deliller hiç bir zaman objektif muhakkaklığı, yani mutlak belirliliği göstermez. Dolayısıyla delillerin gösterdiği, objektif bakımdan bir ihtimalden ibarettir. İhtimalin belirli dereceye varması halinde kanaat söz konusu olur. Çünkü ihtimalin belirli bir dereceye varmasıyla şüphe yenilir ve kanaat oluşur.
Ceza muhakemesinde maddi gerçeğin araştırılması sebebiyle her şey delil olabilir, elde edilen delillerle hakim, belli bir hususun sabit olduğu hakkındaki hükmünü tam bir inanışla ve kanaate vararak verir. Mevcut deliller bir insan olan hakimi ikna edecek surette olmalıdır. Çünkü yargılamanın esasında insan vardır. Aksi takdirde yargılamada insan unsurunu, vicdani kanıyı ortadan kaldırmak söz konusu olur, peşinden elektronik–bilgi çağında delillerin bilgisayarlara yüklenip, bilgisayarların hüküm vermesi beklenir. Bu itibarla ceza yargılamasında insan unsurunun en önemli objesi hakimdir. Çünkü delilleri takdir yetkisi hüküm verecek olan hakime aittir. Hakim hükmü ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hakimin vicdani kanaatiyle serbestçe takdir edilir. (CMK 217/1)
Vicdani kanaatin oluşmasında en zor karar verilen ceza davaları tanık, ek delil, olmayan sanıkla mağdurun yüz yüze olduğu zamanda oluşan suçlara ilişkin olanlardır. Bu suçlarda öncelikli deliller beyanlar olduğundan vicdani kanıya ulaşmak için sanık beyanlarındaki çelişkiler, aksak noktalar, olay ifade görüntüsünün eksikliği, mağdurenin veya mağdurun beyanlarındaki iddiasının olaya uygunluğu, çelişkisi olup olmadığı, sanık ile arasında husumet olup olmadığı, iftira atmayı gerektiren bir anlaşmazlık ihtimalleri değerlendirilerek vicdani kanıya ulaşılır.
Bu izahat ışığında somut olay incelendiğinde;
Mağdurenin sanığa ait iş yerinde suç tarihinden yaklaşık on beş gün kadar önce sekreter olarak işe başladığı, suç tarihinde iş yerinde çalışan diğer elemanların dışarıda işe gitmesi üzerine mağdure ile sanığın yalnız kaldığı, sanığın çay istemesi üzerine, mutfağa yönelen mağdurenin arkasından giden sanığın mağdurenin boynundan öperek sarıldığı, mağdurenin itirazı üzerine “çok güzelsin sana dayanamıyorum” dediği, mağdurenin sanıktan kurtulması üzerine mağdureye tekrar arkasından gelerek sarıldığı, tekrar kurtulan mağdurenin çantasını alarak iş yerinden ayrıldığı anlaşılmıştır.
Sanık savunmasında suçlamayı inkar etmiş. Ücret konusunda anlaşamadıklarını bu sebeple mağdurenin iş yerinden ayrıldığını beyan etmiştir. Ayrılırken de 110-120 TL para verdiğini ancak buna ilişkin faturası olmadığını beyan etmiştir. Daha sonraki aşamalarda savunmalarını değiştirmiş, mağdurenin Laptop bilgisayar satmak istediğini ve almadığı için bu beyanlarda bulunduğunu belirtmiştir.
Yukarıdaki ifadeler değerlendirildiğinde, mağdure evli, lise mezunu bir bayandır. Taraflar arasında iş başlangıcında sekreter olarak çalışma anlaşması yapılmış ve mağdure işe başlamıştır. Bu süreçte dosyaya yansıyan bir anlaşmazlık bulunmamaktadır. Mağdure ile sanık arasında önceye dayalı bir husumet olmamıştır. Sanık mağdurenin işe başlamasından itibaren hafif dokunuşlarda bulunmuş olay günü de davaya konu eylemi gerçekleştirmiştir. Mağdure hemen tacizden sonra iş yerini terk etmiş ve ertesi gün şikayette bulunmuştur.
Yukarıdaki açıklamalarda belirtildiği gibi hakim delillerle doğrudan temasa geçerek yüz yüze yargılamayı sözlü olarak yapıp delilleri denetleyip, delillerin içeriğine bakarak olayı öğrenmiş, tecrübelerine ve hukuki karinelere göre maddi olayı tesbit ederek hükmü kurmuştur. Kural olarak bu artık Yargıtayı bağlar. Ancak delil içeriği olayı açıklayamıyorsa Yargıtay bunu öğrenmek maksadıyla inceleyebilir. Bu kovuşturmada ise bu eksiklik Yargıtay Özel Dairesi tarafından tesbit edilmemiştir. Mahalli mahkeme davaya konu olayda; hükmünü kurarken mağdurenin beyanlarını samimi ve olaya uygun bularak vicdani kanaatini oluşturmuş, sanığın savunmalarındaki çelişkileri görmüş, savunmayı inandırıcı bulmamış ve sanığın cezalandırılmasına karar vermiştir.
Bu itibarla mahkemenin olay kurgusu ve hükmü isabetli olduğundan sayın çoğunluğun bozma kararına iştirak edilmemiştir.