4. Ceza Dairesi 2016/2968 E. , 2016/10231 K.
"İçtihat Metni"
Hakaret ve tehdit suçlarından sanıklar ... ve ..."ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106/2-c, 125/1-4, 43/1, 62/1 ve 52/2. maddeleri uyarınca, iki kez 1 yıl 13 ay hapis ve iki kez 2.180 Türk Lirası adli para cezaları ile cezalandırılmalarına, hapis cezalarının infazı tamamlanıncaya kadar anılan Kanun"un 53/1-a-b-d-e maddesindeki haklardan, koşullu salıverilinceye kadar ise aynı Kanun"un 53/1-c maddesindeki haklardan yoksun bırakılmalarına dair, ... Asliye Ceza Mahkemesinin 16/03/2011 tarihli ve ... karar sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 01/02/2016 gün ve 2675 sayılı tebliğnamesiyle dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:
İstem yazısında: “5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 53/2. maddesinde yer alan "Kişi, işlemiş bulunduğu suç dolayısıyla mahkûm olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar bu hakları kullanamaz." ve 3. fıkrasındaki "Mahkûm olduğu hapis cezası ertelenen veya koşullu salıverilen hükümlünün kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanmaz. " şeklindeki düzenlemeler karşısında, anılan maddenin 1-c bendinde yer alan hak yoksunluğunun sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıvermeden sonra uygulanamayacağı, kendi alt soyu dışındaki kişiler bakımından vesayet ve kayyımlıkla ilgili hak yoksunluğu ile anılan maddenin 1. fıkrası a, b, d ve e bentlerinde yazılı hak yoksunluklarının ise cezanın infazının tamamlanmasına kadar devam edeceği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Hakaret ve tehdit suçlarından sanıklar ... ve ... hakkında yapılan yargılama sonucunda, ... Asliye Ceza Mahkemesinin 16/03/2011 tarihli kararıyla, her bir sanığın mağdur sayısınca ayrı ayrı hapis ve adli para cezaları ile cezalandırılmasına ve TCK"nın 53. maddesi uyarınca hak yoksunluklarının uygulanmasına karar verildiği, sanıkların yüzüne karşı verilen kararın süresinden sonra temyiz edilmesi üzerine, temyiz istemlerinin reddine karar verildiği, ret kararının da sanıklar tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 24.06.2014 tarihli kararıyla ret kararının onandığı, bu şekilde kesinleşen kararın infazı sırasında hak yoksunluklarına yönelik olarak kanun yararına bozma yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
TCK"nın 53/1-c maddesindeki hak yoksunluğuyla ilgili aynı Kanun maddesinin 3. fıkrasındaki sınırlandırıcı hükmün dikkate alınmamasına ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
Uyuşmazlık konusunda bir karar vermeden önce, kanun yararına bozma istemine konu edilen hükümde belirlenen yeni bir hukuka aykırılık durumunun incelenmesi gerekmektedir.
5237 sayılı TCK’nın “Zincirleme Suç” başlıklı 43. maddesinin 1. fıkrasında; “Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır” şeklinde zincirleme suç tanımlanmış, ikinci fıkrasında ise; “Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır” denilmek suretiyle zincirleme suçtan farklı bir müessese olan, aynı nev’iden fikri içtima kuralı düzenlenmiştir.
Buna göre zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için, bir suç işleme kararının icrası çerçevesinde bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi veya birden fazla kişiye karşı aynı suçun tek bir fiille işlenmesi gerekmektedir. Maddede geçen tek bir fiil ibaresinden doğal anlamda hareket tekliği değil hukuki anlamda tek bir fiilin anlaşılması gerekmektedir.
İnceleme konusu somut olayda; ... Cumhuriyet Başsavcılığının 15.08.2010 tarihli iddianamesinde, olay günü alkollü olan sanıkların birlikte hareket ederek gece saatlerinde komşuları olan ..., ... ve ..."e hitaben sinkaflı sözlerle hakaret ettikleri ve onları tehdit ettikleri, akabinde elinden yaralanan sanık ..."in polis ve ambulans eşliğinde hastaneye götürüldüğü, hastane dönüşünde sanık ..."ın ayrılarak evine gittiği, sanık ..."in ise mağdurlara hakaret etmeye devam ettiği ve onların gıyabında çevresindeki insanlara "bir kurşun ..."a, bir kurşun ..."ye, bir kurşun da kendime sıkacağım" diyerek mağdurları tehdit ettiği için zincirleme şekilde hakaret ve tehdit suçlarından kamu davası açılması karşısında;
Sanık ... yönünden, tehdit ve hakaret suçlarının birden fazla kişiye karşı hukuki anlamda tek bir fiille birden fazla kez işlenmesi nedeniyle, zincirleme suç hükümleri gereği tehdit ve hakaret suçlarından bir kez ceza verilip, bu cezanın Türk Ceza Kanunu’nun 43/2 ve 43/1. maddeleri ile ayrı ayrı artırılması gerekirken, mağdurlar ... ve ... için ayrı ayrı zincirleme suç hükümleri uygulanarak fazla ceza verildiği,
Sanık ... yönünden ise; iddianamede mağdurlara karşı tehdit ve hakaret suçlarını hukuki anlamda tek bir fiille bir kez işlediği, hastane dönüşünde meydana gelen ikinci eylemin sanık ... tarafından işlendiğinin anlatılması karşısında; zincirleme suç hükümleri gereği tehdit ve hakaret suçlarından bir kez ceza verilip, bu cezanın Türk Ceza Kanunu’nun 43/2. maddesi uyarınca artırılması gerekirken, CMK"nın 225. maddesinde yer verilen; “hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir." hükmüne aykırı olarak, iddianamede bu sanık için anlatılmayan ikinci eylem de hesaba katılarak, mağdurlar Hatice ve Fatma"ya yönelik eylemler için ayrı ayrı zincirleme suç hükümleri uygulanarak fazla ceza verildiği görülmektedir.
Yargıtay incelemesi sırasında saptanan ve yukarıda belirtilen yeni hukuka aykırılık nedeni, kanun yararına bozma konusu yapılmadığından belirtilen kanun yolunun niteliği gereği resen giderilemeyecektir. Y.C.G.K."nun 17.7.2007 gün ve 2007/145-172 sayılı, 27.3.2007 gün ve 2007/73-76 sayılı kararlarında da vurgulandığı üzere hükümdeki diğer yasaya aykırılıklar giderilmeden,uyuşmazlık konusunda karar verilmesi halinde, hukuka aykırılıkları giderme ve ülkede uygulama birliğini hukuka uygunlukla sağlama amacına hizmet için öngörülen "Kanun yararına bozma" kurumu, bünyesinde hukuka aykırılık taşıyan hükümleri onaylama sonucunu doğuracaktır. Bu nedenle kanun yararına bozma konusunun bu aşamada sonuçlandırılmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
IV- Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1)Kanun yararına bozma istemi hakkında bu aşamada bir KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2)Hükümde saptanan yeni hukuka aykırılık nedeni açısından kanun yararına bozma yoluna başvurulup başvurulmayacağının takdiri için, dosyanın CMK’nın 310/1. maddesi uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, bu hususun değerlendirilmesinden sonra, diğer kanun yararına bozma isteminin incelenmesine, 23/05/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.