8. Hukuk Dairesi 2015/14900 E. , 2017/17687 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : İstihkak
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
.K.. A R A R
Davacı 3. kişi vekili,29.01.2015 tarihinde haczedilen mahcuz malların müvekkili şirkete ait olduğunu, adresin ve mahcuz malların davalı borçlu ile ilgisi olmadığını, hacizde borçlu ile ilgili evrak bulunmadığını açıklayarak istihkak davasının kabulüne, haczin kaldırılmasına, ve tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, devrin muvazaalı olduğunu açıklayarak davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, haczin İİK."nun 96, 97. maddesine göre yapılmış olup, karinenin aksinin davacı 3.kişi tarafından ispatlanamadığı keza davacı 3. kişinin işyerini borçludan devir aldığı, İİK."nun 44. maddesine göre usulüne uygun devir yapılmadığı, Borçlar Kanunu"nun 179. / 202 maddesine göre devralanın sorumluluğunun kalkmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, karar davacı 3.kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, üçüncü kişinin İİK"nun 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.
Haciz 3. kişinin ticaret sicilde kayıtlı iş yeri adresinde yapılmış olup, haciz sırasında borçlu hazır olmadığı gibi, borçluya ait herhangi bir belge bulunmamıştır. Öte yandan, borçlu ..., borcun doğduğu tarihten 2 yıl önce ve hatta hacizden 6 yıl önce borçlu şirketteki hisselerini devretmiştir. Ayrıca, borçlu ile 3.kişi şirket ortağının baba- oğul olması tek başına organik bağın ispatı için de yeterli değildir. Bu durumda, mülkiyet karinesi davacı 3. kişi lehine olup, davanın İİK m. 96 gereğince 3. kişi tarafından açılması, ispat yükünün yer değiştirmesine neden olmaz. Mülkiyet karinesinin aksinin davalı alacaklı tarafından inandırıcı ve güçlü delillerle ispat edilmesi gerekir. Ne var ki,davalı alacaklı, 3.kişi lehine olan karinenin aksini ispat edebilecek herhangi bir delil dosyaya sunmamıştır.
Devredilen işletmede haciz yapılabilmesi, devrin muvaazalı olduğunun iddia ve ispat edilmesine bağlıdır. Muvazaa iddiasının bulunmaması halinde alacaklının, tasarrufun iptali davası açarak alacağına kavuşma imkanı bulunduğu gibi, TBK ve TTK hükümlerine göre açılacak davalarda da devri yargılama konusu yapabilir.
Ayrıca, İİK"nun 44.maddesinde yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi işletmenin devrini sakatlamaz. Anılan hükmün yalnız cezai yaptırımı vardır. (İİK 337/a md) Aktiflerin devredenin malvarlığından çıkmamış kabul edilmesini, yani haczedilmesini sağlayacak tek yol, muvazaanın iddia ve ispat edilmesidir.
Bu bilgilere göre, temyize konu olayda davacı 3. kişi ile borçlu arasında danışıklı işlem olduğu, davalı alacaklı tarafından iddia edilmesine rağmen, muvazaa iddiasını ispat edebilecek herhangi bir delil dosyaya sunulmamıştır.
O halde, Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönüne alınarak, davanın kabulü yerine oluşa ve dosya içeriğine uygun düşmeyen gerekçe ile reddine yönelik hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı 3. kişi vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK"nun 366 ve HUMK"nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca İİK"nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 28.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.