10. Hukuk Dairesi 2014/1044 E. , 2014/21783 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Malatya 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 23.07.2012
No : 2010/1536-2012/739
Davacı Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı adına Av.F.. B..A.. ile davalı A.. K.. arasındaki dava hakkında Malatya İş Mahkemesinden verilen 23.07.2012 günlü ve 2010/1536-2012/739 sayılı hüküm, davalı A.. K.. yönünden “Ç.. Köyü/H../Malatya” adresine Tebligat Kanunu’nun 35.madde hükmü uyarınca tebliğe rağmen taraflarca temyiz edilmediğinden bahisle 20.11.2012 tarihi itibarıyla kesinleştirilmiş; davalı A.. K..’nın, usulsüz tebliğin geçersizliği, kesinleşme şerhinin kaldırılması ve temyiz hakkı tanınmasına dair 04.11.2013 günlü istemi, 04.11.2013 günlü Ek Kararla, yapılan tebliğ işleminin yerindeliğinden bahisle red edilmiştir. Anılan Ek Kararın, aynı adrese ve aynı yöntemle 22.11.2013 günlü tebliği sonrasında, davalının Ek Karara yönelik 09.12.2013 günlü temyiz başvurusu, ek kararın süresinde temyiz edilmediğinden bahisle 10.12.2013 günlü ikinci Ek Kararla red edilmiştir.
Bu kez, temyiz isteminin reddine ilişkin 10.12.2013 günlü ek kararın davalı tarafından yasal süresi içinde temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
Davalı A.. K..’ya gıyabi hüküm, “Ç... Köyü H.../Malatya” adresinde Tebligat Kanunu 35.Madde hükmü uyarınca yapılmış ise de, aynı adrese gönderilen dava dilekçesine ilişkin tebliğ belgesinin “Muhatabın köyde oturmadığı, ikinci adresinin de bilinmediği” gerekçesiyle iade edilmiş olmasına rağmen, usulünce tebliğe yarar adres araştırması yapılmaması ve aynı dava dosyasında anılan adrese, öncesinde usulünce yapılmış bir tebligatın da bulunmaması karşısında, 35.maddeye göre yapılan tebligat işlemleri geçersizdir.
Şu halde; süresinde temyiz edilmediğinden bahisle 09.12.2013 günlü temyiz başvurusunun reddine dair 10.12.2013 günlü Ek Karar ile; usulsüz tebliğin geçersizliği, kesinleşme şerhinin kaldırılması ve temyiz hakkı tanınmasına dair 04.11.2013 günlü istemin reddine ilişkin 04.11.2013 günlü Ek Kararın ayrı ayrı KALDIRILMASINA,
Davalı A.. K..’nın temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği üzere; yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle, tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir. Anayasanın 36. ve Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. (HUMK"nun 73.) maddelerinde çok açık bir şekilde vurgulanan temel kurala göre; mahkeme, tarafları dinlemeden, onları iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Bu bakımdan davetin ve bunun yazılı şeklinin (davetiyenin) davadaki önemi büyüktür. Asıl olan tarafların
huzurunda yargılamanın yürütülmesi olmakla birlikte, hukuk mahkemelerinde, taraflar yargılamaya katılmasalar bile, mutlaka dava ve duruşmadan haberdar edilmelidirler. Duruşmaya gelinmese dahi, ilgilinin yokluğunda davaya devam edilip karar verilmesine usulün olanak tanıdığı hallerde, açıklanan biçimdeki uyarıyı taşıyan davetiyenin tebliğ edilmesinden ve yasaya uygun biçimde taraf teşkilinin tamamlanarak işin esasına girildikten sonra, deliller toplanarak bir sonuca ulaşılması gereklidir. Değinilen işlemler nedeniyle tebligat, bilgilendirme yanında, belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemidir. Bu nedenle, tebliğ ile ilgili 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümleri tamamen şeklidir. Kanunun amacı, tebliğin muhatabına ulaşması, konusu ile ilgili olarak kişilerin bilgilendirilmesi ve bu hususun belgeye bağlanmasıdır. Hal böyle olunca, kanun hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur. Tüzel kişilere yapılacak tebligatın, bilinen son adresinde yetkilisine 12. md.), yetkilisinin işyerinde bulunmaması durumunda daimi çalışanlarına (13. md.); bunun da mümkün olmaması durumunda, Kanunun 35. maddesine göre, daha önce tebligat yapılmamış olsa bile, resmî kayıtlardaki adresleri esas alınarak tebliğ yapılacağı belirtilmiştir.
Açıklanan yasal düzenlemeler çerçevesinde eldeki davayla ilgili olarak, usulsüz tebliğ nedeniyle hükmün kesinleşmesinden bahsedilemeyeceğinden, dava dilekçesinin, davalı A.. K..’ya usulünce tebliği ile davalıya savunma hakkı verilerek yapılacak yargılama sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 30.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.