15. Ceza Dairesi 2018/4671 E. , 2020/2144 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Dolandırıcılık
HÜKÜM : TCK 157/1, 43, 52, 50, 53 maddeleri gereğince mahkumiyet
Dolandırıcılık suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Hükümden önce 05/08/2017 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanun"un 21. maddesi ile 5271 sayılı CMK"nın 291. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen ve bölge adliye mahkemelerinin kararlarına karşı yedi gün olarak öngörülen temyiz süresinin on beş gün olarak değiştirildiği; ancak bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçtiği 20/07/2016 tarihinden önce verilen ve Yargıtay"dan geçen dosyalar hakkında 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca hüküm kesinleşinceye kadar 1412 sayılı CMUK"un 305 ila 326. maddelerinin uygulanması gerektiği ve 1412 sayılı CMUK"un 310. maddesi uyarınca da temyiz süresinin bir hafta olduğu gözetilmeden, hüküm fıkrasında kanun yoluna başvuru süresinin 15 gün olduğu belirtilmek suretiyle yanıltıcı ifade kullanılmış olması karşısında; sanık müdafiinin yedi günlük yasal süresi geçtikten sonra yaptığı temyiz isteminin süresinde olduğu kabul edilerek ve Dairemizin bozma ilamı doğrultusunda dosyanın uzlaştırma bürosu gönderildiği, ancak; uzlaştırmanın sağlanamadığı belirlenerek yapılan incelemede;
Katılanın daha önce yurt dışından emekli olup Türkiye"den de emekli olup olmayacağını öğrenmek için Sosyal Güvenlik Merkezine gittiği, dışarıya çıktığında bir bayanın bu konuda kendisine yardımcı olabileceklerini söyleyerek sanığın adının yazılı olduğu danışmanlık bürosu kartlarını gösterdiği, sonra birlikte kartta yazılı adrese gittikleri, burada sanıkla konuşup 12.300 TL"ye anlaştıkları ve katılanın 10.000 TL"yi peşin, 1.000 Euro"yu da 1 hafta sonra sanığa ödediği, daha sonra işin gidişatını öğrenmek için birkaç kez büroya gittiği, sanığın işlemlerin devam ettiğini, evraklarda sorun çıktığından dolayı biraz geciktirdiklerini ancak kısa sürede işin hallolacağını söyleyerek katılanı oyaladığı, bunun üzerine katılanın Sıhhıye"de bulunan SGK Başkanlığına giderek durumunu sorduğunda kendisi adına herhangi bir başvuru yapılmadığını ve işlem olmadığını öğrendiği, bu şekilde sanığın üzerine atılı suçu işlediğinin iddia edildiği olayda; sanık savunması, katılan ve tanık beyanları, sözleşme örneği, bilirkişi raporu ile tüm dosya kapsamından sanığın mahkumiyetine ilişkin mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bozmaya uyularak yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; sanık müdafiinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
TCK"nın 43. maddesinde, “değişik zamanlarda” denilmek suretiyle aynı anda işlenen fiillerde zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacak olması karşısında, somut olayda sanığın eylemi hukuki anlamda tek bir fiil ile işlenen tek suç mahiyetinde olduğundan, zincirleme suç hükümleri uygulanmak suretiyle sanık hakkında fazla ceza tayini,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 17/02/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.