14. Hukuk Dairesi 2021/643 E. , 2021/2953 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı-birleştirilen davanın davacısı ... vekili Av. ... vekili tarafından, davalı-birleştirilen davanın davalıları aleyhine 12.04.2012 gününde verilen dilekçe ile asıl davada "önalım hakkından kaynaklanan tapu iptali ve tescil ve ikinci kademede tazminat" talebi üzerine yapılan yargılama neticesinde verilen hükmün Dairemizce bozulması üzerine, bozma sonrasında davacı vekilince açılan birleştirilen davada ise "asıl davada belirlenecek rayiç bedele faiz talebi" istemli davanın yapılan yargılaması sonunda; asıl davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine, davalı ... yönünden açılan davanın reddine, davacının alacak talebinin kabulü ile 58.061,30 TL"nin davalılar ..., ..., ..., ..., ..., ... mirasçıları ve ..."den alınarak davacıya verilmesine, birleştirilen davanın kabulü ile 58.061,30 TL"nin dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar ..., ..., ..., ..., ..., ... mirasçıları ve ..."den alınarak davacıya verilmesine, dair verilen 25/02/2020 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve davalı ... vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, "satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, ikinci kademede tazminat" birleştirilen davada ise "asıl davada belirlenecek rayiç bedele faiz talebi" isteğine ilişkindir.
Davacı-birleştirilen davanın davacısı vekili, Anamur Noterliğinin 03.08.1978 tarih ve... yevmiye numaralı işlemi ile davalı ... ve diğer davalı ... Karadağ arasında düzenlenen taşınmaz satış vaadi sözleşmesine göre eski 14 parsel sayılı 6440 m2 taşınmazın 4740 m2" lik kısmının davalı ..."e satılıp teslim edildikten sonra yine Hüseyin tarafından Anamur Noterliğinin 20.10.1978 tarih ve ... yevmiye numaralı satış vaadi senediyle 14 parsel sayılı taşınmazda (yeni 137 ada, 7 parsel) davalı ..."ten almış olduğu 1610/6440 hissenin müvekkiline satıldığını, aynı sözleşme ile davalı ... tarafından diğer davalı ..."e de 1610/6440 hisse satıldığını, son olarak 19.01.1982 tarih ve 659 yevmiye numaralı sözleşmeyle davalı ..."nin 1610/6440 oranda..."den aldığı hisseyi de müvekkili Zehide"ye 60.000,00TL bedelle sattığını beyan ederek; müvekkilinin bedelini peşin ödediği ve zilyetliğini satış tarihinde teslim aldığı, nizasız fasılasız kullandığı taşınmazın metrekare miktarında artma varsa yeni miktar üzerinden olmak üzere 1610 hisseye karşılık gelen kısmın tapusunun iptali ile davacı adına tescilini, mümkün olmaz ise hisse miktarlarının rayiç bedelinin davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Davalı-birleştirilen davanın davalısı ... cevap dilekçesinde; dava konusu eski 14 parsel sayılı taşınmazdaki 4740 m2"yi 1978 yılında davalı ..."e satıp teslim ettiğini, 10 yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, ayrıca davacıya kendisi tarafından satış vaadinde bulunulmadığından davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğini beyan etmiştir.
Davalı-birleştirilen davanın davalısı ... davayı kabul etmiştir.
Davalı-birleştirilen davanın davalısı Hüseyin Karadağ ise davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece yapılan ilk yargılama neticesinde; tapu iptal ve tescil talebinin reddine, tazminat talebinin kabulüne, ..."a karşı açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı/birleştirilen davanın davacısı vekili temyiz etmiş, Dairemizce yapılan temyiz incelemesi üzerine 05.02.2018 tarih 2015/6836 Esas- 2018/763 Karar sayılı ilamda; "...Güncel tapu kayıtlarında dava konusu yeni 137 ada, 7 parsel sayılı taşınmazın yüzölçümünün 7.171,35 m2 olarak düzeltildiği, yapılan satış vaadi sözleşmelerinin geçerli olup ayakta oldukları, dava konusu taşınmazın yüzölçümünün de değiştiği göz önüne alınarak davacıya devredilen hisseler hesaplatılarak davacının tapu iptal tescil talebi yönünden bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru görülmediği" gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma ilamı sonrasında; asıl ve birleşen davaların yapılan duruşmaları sonunda mahkemece; satış vaadi sözleşmesine konu payın arazinin büyüklüğü itibariyle belirlenen tarımsal niteliğine göre satışı mümkün olmadığından davacının tapu iptal tescil talebinin reddi gerektiği, öte yandan davalı ... ile bir sözleşme ilişkisi bulunmadığından, davalı ..."ın davacıya karşı tazminat borcundan sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle davalı ... yönünden davanın reddi gerektiği, davacının ikinci kademedeki istemi olan tazminat talebinin ise sözleşmeden kaynaklandığı, bu nedenle sözleşmenin adem-i ifası sebebiyle alacaklının zararını ödemesi gereken tarafın sözleşmenin diğer tarafı (borçlusu) olan davalı ... olduğu ancak yargılama sırasında vefat ettiği gerekçesiyle; "davanın ... mirasçıları ve diğer âkit ... yönünden kabulü gerektiği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine, davalı ... yönünden açılan davanın reddine, davacının alacak talebinin kabulü ile 58.061,30TL"nin davalılar ..., ..., ..., ..., ..., ... mirasçıları ve ... nolu parselin rak davacıya verilmesine; birleşen davanın kabulü ile 58.061,30TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar ..., ..., ..., ..., ..., ... mirasçıları ve ..."den alınarak davacıya verilmesine" karar verilmiştir.
Hükmü davacı vekili ve davalı ... vekili temyiz edilmiştir.
1)Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiş, bu nedenle reddi gerekmiştir.
2) Davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Bilindiği üzere 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK"nın 297. maddesi bir mahkeme hükmünün kapsamının ne şekilde olması gerektiğini açıklamıştır.
Bu kapsamda, Hukuk Muhakemeleri Kanununun "Hükmün kapsamı" başlıklı 297. maddesinde: "(1) Hüküm “Türk Milleti Adına” verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar;
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini,
c)Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri,
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini,
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını,
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi,
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir." şeklinde düzenleme mevcuttur.
Açıklanan kanun maddesi ışığında mahkemece verilen 25/02/2020 tarihli gerekçeli karar incelendiğinde hüküm fıkrasının infaza elverişli olmadığı anlaşılmıştır. Şöyle ki; hükmün 2 nolu bendinde "davalılar" ibaresinden sonra gelen "..., ..., ..., ..., ..., ... mirasçıları" ibareleri ve devamındaki "nolu parselin rak davacıya verilmesine" şeklinde kurulan hüküm infazda tereddüt oluşturduğu gibi hükümde bulunması gereken unsurlardan da yoksundur. Şöyle ki; 2 nolu bentte yalnızca "Hüseyin Karadağ mirasçılarından" ibarelerinin yazılması yerine hem "..." ibaresine hem de mirasçılarının isimlerine yer verilmesi hükmün infazında tereddüte sebebiyet vermiştir. Öte yandan 2 nolu bentte asıl dava yönünden bedele hükmedildikten sonra 3 nolu bentte birleşen dava yönünden de aynı bedelin yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilerek infazda tekerrüre ve tereddüte yol açabilecek şekilde
hataya düşülmüştür.
3- 6100 sayılı HMK’nın 326. maddesinde, hüküm verilirken Kanunda yazılı haller dışında yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği belirtilmiştir. HMK’nın 323/ğ maddesi uyarınca avukatlık ücreti de yargılama giderleri arasındadır. Somut olayda, davalı ... ile arada bir sözleşme ilişkisi bulunmadığından, davalı ... davacıya karşı tazminat borcundan sorumlu tutulamayacağından davalılardan Galip hakkındaki davanın reddine karar verilmiştir. Bu durumda hakkındaki dava husumet yönünden reddedilen davalı aleyhine yargılama giderlerine hükmedilmemesi ve adı geçen davalı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, bu hususlar gözardı edilerek hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya uygun olmayıp, bozma sebebidir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine; (2) ve (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
20/04/2021 günü oy birliği ile karar verildi.