17. Hukuk Dairesi 2020/505 E. , 2020/7057 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; temlik eden alacaklı ...,... Bankası A.Ş ile dava dışı kredi borçlusu ... Gemi Acenteliği Demir Çelik Ürn. Mob. İnş. Hizm. Org. San. Tic. Ltd. Şti arasında davalılardan ..., ..."in kefaleti ile imzalanan Genel Kredi sözleşmeleri uyarınca, dava dışı borçlu ... Gemi Acenteliği Demir Çelik Ürn. Mob. İnş. Hizm. Org. San. Tic. Ltd. Şti krediler kullandırıldığını, kredilerin geri dönüşünün olmaması üzerine Kocaeli 2. İcra Müdürlüğünün 2009/16580 sayılı dosyasında icra takibi yapıldığını, ...,... köyü ...,... parsel nolu taşınmazda 1/6 arsa pay 1 nolu bağımsız bölüm dubleks mesken ve aynı yerde bulunan 670 parsel nolu 1/6 Arsa paylı 2 nolu bağımsız bölüm dubleks mesken ... adına kayıtlı iken 18/12/2008 tarihinde 24.500,00’er TL bedelle ..."a bu kişi tarafından da 26/02/2010 tarihinde ..."e satıldığını,yapılan bu satışların davalının borçlarını ödememek için yaptığını bildirerek, yapılan satışlarla ilgili tasarrufların İİK 277-278 maddeleri uyarınca iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar; davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre;borçlu hakkında dava açıldığı esnada İİK 277 maddesinde belirtilen kesin yada geçici aciz belgesinin alındığına dair bir vesikanın bulunmadığı ve bilirkişi tarafından yapılan değerlendirmede belirlenen değerin satış yapılan değerler ile fahiş fark içermediği anlaşıldığından davacının iddiasını ispatlayamadığı dosya kapsamından anlaşılmakla davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır.
Somut olayda, dava dayanağı takip dosyasına bağlı olan KDZ.Ereğli 1.İcra Müdürlüğü’nün 2011/255 talimat sayılı dosyasında borçlunun adresinde 16/03/2011 tarihinde haciz düzenlenmiş ve adreste davalı borçlu ...’in hazır olduğu, borçlu şirkete ait haczi kabil menkul mal olmadığı, ...’in şu anda borcu ödeyecek durumlarının olmadığını beyan ettiği anlaşılmıştır. Sözü edilen haciz tutanağı İİK"nun 105.maddesi anlamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğundan ve dava konusu taşınmazlar 18/12/2008 tarihinde davalı borçlu ... tarafından tapuda toplamda 49.000,00 TL bedelle diğer davalı 3.kişi ...’a devredilmiş olup, bilirkişiler tarafından taşınmazların devir tarihi itibariyle gerçek değerinin toplamda 100.523,25 TL olduğu belirtildiğine göre, taşınmazların belirlenen değerleri arasında mislini aşan fark olduğundan mahkemenin bu yöndeki gerekçeleri yerinde değildir. Ancak; İİK’nın 278. maddesinde; mutad hediyeler müstesna olmak üzere, hacizden veya haczedilecek mal bulunmaması sebebiyle acizden yahut iflasın açılmasından haczin veya aciz vesikası verilmesinin sebebi olan yahut masaya kabul olunan alacaklardan en eskisinin tesis edilmiş olduğu tarihe kadar geriye doğru olan müddet içinde yapılan bütün bağışlamalar ve ivazsız tasarrufların batıl olduğu, ancak, bu müddetin haciz veya aciz yahut iflastan evvelki iki seneyi geçemeyeceği hüküm altına alınmıştır. Somut olayda; icra takibi sırasında 16/03/2011 tarihinde
fiili haciz yapılmış ve haczi kabil mahcuz bulunamadığı belirlenmiş, tasarruf ise 18/12/2008 tarihinde yapılmış olup haciz tarihinden geriye doğru 2 yıl içinde kalmadığından bedel farkından dolayı iptale karar verilemeyecek olup, İİK 280/1. madde hükmü gereği davalı 3.kişinin davalı borçlunun içinde bulunduğu malî durumu ve zarar verme kastını bilebileceği yönünde bir delil de bulunmadığına göre davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle sonucu itibari ile doğru olan hükmün ONANMASINA; 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 143/5.maddesi gereğince davacıdan harç alınmamasına 16/11/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.