3. Hukuk Dairesi 2017/6953 E. , 2019/2997 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalı hakkında 2014 yılı Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül aylarına ait toplam 15.585,00 TL kira borcunun ödenmemesi sebebiyle icra takibi başlattıklarını, borçlunun kira sözleşmesindeki imzaya, borca ve faize itiraz etmesi nedeni ile takibin durduğunu, itirazın yersiz olduğunu beyan ederek borçlunun yersiz itirazının iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; davacı ile arasında kira ilişkisinin mevcut olduğunu, ancak takibe konu kira sözleşmesindeki imzanın şirketin yetkili temsilcisine ait olmadığını, aralarındaki sözleşmeye göre de borcun henüz muaccel hale gelmediğini, davacının muvafakat vermemesi nedeni ile ruhsat alamadığını, davacının kendisini maddi ve manevi olarak zarara uğrattığını, zarara rağmen taşınmazı tahliye ettiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece; Adli Tıp Kurumu"ndan alınan raporda takibe konu kira sözleşmesindeki imzanın davalı şirketinin temsilcisine ait olmadığı, onun eli ürünü olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içince davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava; kira alacağı nedeni ile başlatılan icra takibine itirazın iptaline ilişkindir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 299. maddesinde “Kira sözleşmesi, kiraya verenin bir şeyin kullanılmasını veya kullanmayla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşmedir” düzenlemesi mevcuttur. Bu itibarla kiracı, yararlanmanın karşılığı olarak kiraya verene bir bedel ödeyecektir.
Dosyanın incelenmesinde; davalının, davacı ile aralarında kiracılık ilişkisi kurulduğunu kabul ettiği, aralarında düzenlenen 01.05.2013 tarihli kira sözleşmesine istinaden kiraya konu yerde faaliyetine başladığı, sözleşmeye göre ilk yıl kira bedelini çekler ile ödediği, ancak ruhsat alamaması nedeni ile kalan kira bedellerini ödemeyerek taşınmazı tahliye edip davacının sebebiyet verdiğini iddia ettiği zararının tazmini için davacıya karşı tazminat davası açmış olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece, davalının kiracılık ilişkisini kabul ettiği göz önüne alınarak, davanın esasına ilişkin inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, kira sözleşmesindeki imzanın davalı şirketinin temsilcisine ait olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
2-Kabule göre de davacının vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince, konusu para olan veya para ile değerlendirilebilen davalarda vekalet ücreti, nispi tarifeye göre hesaplanır. Mahkemece, değeri 15.585,00 TL olan davanın tüm reddi halinde davalı lehine 1.870,20 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken 4.080,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesi de hatalıdır.
SONUÇ: Yukarıda birinci ve ikinci bendde açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 04/04/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.