13. Hukuk Dairesi 2015/39447 E. , 2018/4718 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, 19/08/2008 tarihinde davalı hastanenin acil servisine müracaat edip, 20.08.2008 tarihinde aort genişlemesi teşhisiyle ameliyat olduğunu, iki hafta yoğun bakımda, bir hafta da normal serviste yattıktan sonra taburcu olduğunu ve hastaneden çıktıktan sonra sağ kolunda çok ciddi bir yanık ortaya çıktığını, kolunun giderek kötüleşmesi üzerine ... Devlet Hastahanesine müracaat ettiğini, halen tedavisinin devam ettiğini, koldaki yanığın ameliyat sırasında sağ koluna bağlanan anot katot bağlantılarının hatalı ve üzerine sıvı teması yapılması ile meydana geldiğini, koldaki damarların yandığını ve kolunu kullanabilmesinin doku nakli ile mümkün olduğunu, profesyonel rehber olması nedeniyle işini yapamadığını ve her gün için ortalama 250,00 TL kazanç kaybının olduğunu belirterek 50.000,00 TL maddi ve 25.000,00TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın reddine, karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, davalı hastanede olunan ameliyat sırasında, ihmalkar davranılması sonucu davacının kolunun yanmasına sebebiyet verilmesinden kaynaklı maddi-manevi tazminat istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki ilişki vekalet sözleşmesidir. Vekil, vekalet görevini yerine getirirken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışlarının özenli olmayışından doğan zararlardan sorumludur. O nedenle, vekil konumunda olan doktorların bilim ve teknolojinin getirdiği bütün imkanları kullanmak suretiyle özen borcunu yerine getirmeleri gerekir.
Mahkemece, dosyaya kazandırılan ve hükme esas alınan Adli Tıp 3. ihtisas Kurulu"nun 15.04.2011 tarihli raporu ve Adli Tıp Genel Kurulu"nun 22.05.2014 tarihli raporunda, ortaya çıkan sonucun komplikasyon olduğu değerlendirilmiş ve davalıya kusur yüklenmemiş; bu raporlar karara esas alınarak, davanın reddine karar verilmiştir. Dosya kapsamı incelendiğinde, davacının davalı hastanede aort anevrizma rüptürü tanısıyla ameliyat olduğu, ameliyat sırasında sağ ön kola bağlanan anot katot bağlantılarının hatalı olması veya üzerine sıvı teması sebebi ile meydana geldiği anlaşılmaktadır. Karara esas alınan raporlarda, büyük bir ameliyat sırasında oluşabilecek böylesi bir hatanın komplikasyon olarak değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiş ise de, mevcut durum karşısında davalı tarafından tedavi için gerekenin yapılıp yapılmadığı üzerinde dahi durulmamıştır. O halde, mahkemece, bu konuda rapor düzenlemeye ehil ve donanımlı bir üniversiteden, konularında uzmanların bulunduğu, akademik kariyere sahip 3 kişilik bilirkişi kurulundan, tüm dosya kapsamı değerlendirilmek suretiyle ve özellikle davalının üzerine düşen sorumluluğu yerine getirip getirmediği hususları da değerlendirilmek suretiyle, dava konusu olayda davalıya atfı kabil bir kusur olup olmadığı hususunda, nedenlerini açıklayıcı, taraf, Mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli, taraf itirazlarına açıklayıcı cevap verir nitelikte rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu yön göz ardı edilerek, eksik incelemeye dayanılarak, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18/04/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.