15. Hukuk Dairesi 2016/3610 E. , 2016/4734 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi
Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı vekili gelmedi. Davalı vekili Avukat ... geldi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davalı avukatı dinlendikten sonra eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya ikmâl edilerek gelmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:
- K A R A R -
Dava, iş bedelinin ve temerrüt faizi alacağının tahsili için yürütülen icra takibine davalı tarafından yapılan itirazın iptâli, takibin devamı ve icra inkâr tazminatının tahsili, istemine ilişkin olup, mahkemenin; davanın kısmen kabulüne dair kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
Davacı; ... 39. Asliye Ticaret Mahkemesi"nin 2011/33 esas sayılı dosyasında görülen davayı fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak açtıklarını, alacağın 245.517,72 TL olduğuna dair alınan rapor üzerine 9.000,00 TL alacağa hükmedildiğini, kalan 236.517,72 TL alacağın hala ödenmediğini, bu miktar alacak ve 28.04.2006 olan temerrüt tarihinden itibaren işlemiş 361.784,63 TL faiz olmak üzere toplam 598.302,63 TL alacağın tahsili için ... 5. İcra Müdürlüğü"nün 2013/19432 esas sayılı dosyası ile yapılan icra takibinde borca itiraz edildiğini, itirazın haksız olduğunu belirterek itirazın iptâline takibin devamına ve icra inkâr tazminatına karar verilmesini istemiş, davalı alacağın zamanaşımına uğradığını, ilave üretim ve buna dayalı maliyet alacaklarının ödendiğini, talep edilebilecek alacak bulunmadığını, talebe konu alacakla ilgili kesinleşmiş bir mahkeme kararı bulunmadığını,
dayanılan ihtarnamenin temerrüde esas alınamayacağını, uyuşmazlığın vekâletsiz iş görme hükümlerine göre değil eser sözleşmesine göre çözümlenmesi gerektiğini, icra inkâr tazminatına hükmedilme koşulları da bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuş, mahkemece davanın kısmen kabulü ile itirazın 236.517,72 TL asıl, 358.955,06 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 595.472,78 TL alacak için iptâline, takibin bu miktar üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi uygulanmasına, icra inkâr tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, alacağa konu işin yapıldığı tarihe göre uygulanması gereken 818 sayılı mülgâ BK 355 maddelerde düzenlenmiş olan taraflar arasındaki eser sözleşmesinin kapsamına dahil bulunmayan ve ilave olarak yapılan işlere ilişkin olduğu için BK 410 vd. maddelerde düzenlenen vekâletsiz iş görme hükümlerine göre tahsili gereken alacağın ve işlemiş temerrüt faizi alacağının ödenmediği iddiasıyla, yapılan takibe itiraz nedeniyle İİK 67. maddeye göre açılmış itirazın iptâli davasıdır.
Hâkim gerektiğinde bilirkişi yardımına başvurur (HMK 288/1). Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir (HMK 266/1).
Adil yargılanma hakkı Anayasamızın 36/1. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin 6. maddesinde düzenlenmiştir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi"nin bazı kararları ile Anayasa Mahkemesi"nin bireysel başvuruya ilişkin bazı kararlarında gerekçeli karar hakkının adil yargılanma hakkının somut görünümlerinden olduğu belirtilmiştir. Anayasa"nın 141/3. maddesine göre bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. Adil yargılanma hakkının sağlanması kapsamında kararların gerekçeli olmasıyla ilgili kamu düzenine ilişkin hükümlere 6100 sayılı HMK"da da yer verilmiştir. HMK 297. maddeye göre hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri yer almalı ve sonuç kısmında da taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
HGK"nın 24.02.2010 tarihli 2010/1-86 Esas, ve 2010-108 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; "yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.”
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece hüküm altına alınan faiz alacağı konusunda alacağın varlığının nedenleri ve miktarın nasıl hesaplandığı konusunda denetime elverişli gerekçe ve açıklama bulunmadığı gibi bilirkişi raporu da alınmaksızın işlemiş faiz alacağına hükmedilmiştir. Mahkemece bilirkişi raporu alınmaksızın yapılan faiz hesabı denetime elverişli değildir. Bu durumda uzman bilirkişiden rapor alınarak işlemiş faiz alacağı hesaplatılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından kararın temyiz eden davalı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte yazılı nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, 1.350,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davacıdan alınarak Yargıtay"daki duruşmada vekille temsil olunan davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 17.11.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.