14. Hukuk Dairesi 2017/2162 E. , 2020/8565 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 21.08.2013 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 23.12.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Davacılar vekili, müvekkiline ait 158 ada 56 parsel sayılı taşınmazın içinde bulunan su kaynağında davalı Kaymakamlıkça herhangi bir ihtar veya kamulaştırma yapılmaksızın Hazine arazisi olduğu gerekçesiyle Merkez Mahallesi’ne su götürmek için çalışmalar başlatıldığını, söz konusu suyun davacının tapulu taşınmazından çıktığını, değişik iş dosyasında davalının müdahalesinin belirlendiğini, davalının müdahalesi neticesinde müvekkilinin taşınmazının fiziki yapısının bozulduğunu,tarım yapılamayacak hale geldiğini ileri sürerek müvekkilinin mülkiyet hakkını ihlal etmesi nedeniyle davalının, davacının taşınmazındaki su için başlattığı çalışmaların kaldırılması için müdahalesinin önlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın husumetten reddi gerektiğini, taşınmazın zaten tarıma elverişli olmadığını, yüklenici firma tarafından davacının taşınmazına 1 metrelik boru atıldığının sonradan öğrenildiğini, borunun kaldırıldığını, taşınmazın tamamına yönelik mağduriyet bulunmadığını, köy muhtarlığının yapmış olduğu tahribatın müvekkiline yüklendiğini, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, suyun sadece davacıya ait 158 ada 56 parsel sayılı taşınmazdan çıkmayıp farklı alanlardan çıkan su ve su damlacıklarının ... sularının derleme projesi kapsamında drenaj boruları ile belli bir alanda toplanması sonucu elde edildiği, kamuya ait olması nedeniyle Merkez Mahallesinin de sudan yararlanma hakkının bulunduğu, her iki köyün de kendine yetecek miktarda suyunun bulunduğu, Merkez Mahallesine su verilmek istenmemesinin aradaki husumetten kaynaklı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Eşyaya bağlı ayni haklardan olan mülkiyet hakkı herkese karşı ileri sürülebileceği gibi, hakka yönelik bir müdahale durumunda ne zaman gerçekleştiğine bakılmaksızın, ileri sürüldüğü andaki hak sahibi tarafından her zaman koruma istenebileceği de kuşkusuzdur. Anılan korumanın istenmesi durumunda da hakkın kötüye kullanıldığından söz edilebilmesine hukuken olanak yoktur.
Diğer yandan; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 683. maddesinde; malikin hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, tasarrufta bulunma, yararlanma yetkilerine sahip olduğu, malını haksız olarak elinde bulunduran kişiye karşı her türlü el atmanın önlenmesi davası açabileceği öngörülmüştür.
Türk Medeni Kanununun 718. maddesi gereğince; Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyetin kapsamına yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar da girer.
Somut olaya gelince, davacının tespit talep ettiği ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/18 D.iş sayılı dosyasında bulunan fen bilirkişisinin 22.07.2013 tarihli raporuna göre dava konusu yerde bir noktadan değil bir çok noktadan su çıktığı bu suların çevresinde kepçe yardımı ile çalışmalar yapıldığı,çalışma yapılan alanın A harfi ve kırmızı renkle gösterilen 475 m2’lik kısmının davacıya ait 158 ada 56 parsel sayılı taşınmaz içinde kaldığı,inşa edilen kaptajın ise Maliye Hazinesi’ne ait 159 ada 14 parsel sayılı taşınmaz içerisinde kaldığı; zirai bilirkişinin 25.7.2013 tarihli raporunda da fen bilirkişisinin raporunda A harfi ile gösterilen kısımda memba suları derleme çalışması neticesinde iş makinesinin araziyi bozması, toprağı ters çevirmesi ve iş makinesi paletlerinin arazi üzerinde gezinti yapması neticesinde toprağın fiziki yapısının bozularak tarım yapılamayacak hale geldiği belirtilmiştir.
Mahkemece yapılan keşif üzerine aldırılan 23.11.2015 tarihli zirai bilirkişi raporunda dava konusu alanda yürütülen projenin ... Sularının Derlenmesi Projesi olduğu, ... sularının arazi üzerinde bir noktadan çıkmadığı,toprak altında bulunan su ve su damlacıklarının uygun noktalarda kendini yüzeye doğru hareketlendirip uygun bulduğu noktadan yüzeye çıktığını, farklı noktalardan yüzeye çıkan suların belli bir rejimi yani suyun debisi doğrultusu olmadığından ve insanların, hayvanların yararlanacağı formda bulunmadığından genel sular kapsamında olmadığı,bu sularda ancak proje sonucunda rejim oluşturulduğu, dava konusu 158 ada 56 parsel sayılı taşınmaz içindeki suların kendini uygun bulduğu noktadan yüzeye çıkardığını,projenin ana kaynağı hat ve noktalardan doğal hendek, drenaj bağlantı noktası, drenaj boru uzunluğu, kum tutucu ve toplayıcıların 158 ada 56 parsel sayılı taşınmaz içinde kaldığı belirtilmiştir.
Bu durumda mahkemece, davalı Kaymakamlıkça alınmış bir idari karar veya kamulaştırma kararı bulunmaksızın davacının taşınmazına iş makineleriyle müdahale edilmesi suretiyle davacının mülkiyet hakkına vaki haksız elatmanın önlenmesine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,17.12.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi