11. Hukuk Dairesi 2018/518 E. , 2019/5749 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasındaki davanın Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 18/09/2017 tarih ve 2017/748-2014/1318 sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla duruşma için belirlenen 24.09.2019 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. ..., davalılardan ...vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketlere istediği an geri alabileceği taahhüdüyle 76.685 DM yatırdığını, karşılığında kendisine ortaklık durum belgesi verildiğini, kendisine herhangi bir ödeme yapılmadığını, davalıların faaliyetlerinin mevzuata aykırı olduğunu, davalılar hakkında dolandırıcılık suçlamasıyla dava açıldığını, müvekkilinin zararından davalıların sorumlu bulunduğunu ileri sürerek, davalı şirketlerle arasında geçerli bir ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespitine, 79.761,69 TL"nin faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davacı ile müvekkili şirketler arasında ortaklık ilişkisi bulunduğunu, 6762 sayılı TTK"nın 329. ve 405. maddeleri uyarınca hisse bedellerinin iade edilmesinin mümkün olmadığını, davanın zamanaşımına uğradığını ve hak düşürücü sürenin geçtiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacıyı aldatma kasdıyla davalıların haksız fiilde bulundukları, taraflar arasında sahih bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı, zamanaşımı def"inin ileri sürülmesinin dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı, gerek MK"nın 50., gerekse de TTK"nın 321/son maddesi uyarınca davalı yöneticinin de sorumluluğunun bulunduğu gerekçesiyle, davacının davalı şirketin ortağı olmadığının tespitine, alacak davasının kısmen kabulü ile, 40.470,08 TL ‘nIn dava tarihi olan 28/11/2008 tarihinden itibaren avans faiziyle davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre, davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespiti ve bu amaçla verilen paranın tahsili istemine ilişkindir. Davacı vekili, davalıların yüksek kar payı verileceği ve yatırılan paraların istendiği zaman iade edileceği vaatleriyle para topladığını, bu şekilde müvekkilinin dolandırıldığını ve müvekkilinden 22.4.2000 tarihli, ""Ortaklık Durum Belgesi"" adlı belge ile 76.685 DM alındığını ileri sürerek, geçerli şekilde ortaklık ilişkisinin kurulmadığının tespitini ve 76.685 DM (39.208,42 Euro) karşılığı 79.761,69 TL"nin tahsilini talep etmiş, mahkemece, yapılan yargılama sonucunda yazılı şekilde, davacının davalı şirketin ortağı olmadığının tespitine ve davalı şirketlerin SPK’ya bildirdikleri bedel üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Oysa, davalı şirketlerin birleşmesi ve kayda alınması amacıyla SPK’ya kendilerinin verdikleri 09/02/2005 tarih 30 ve 31 sayılı yazıların ekine ortak olunan şirkete verilen sermaye katılım bedelleri ile kişiler arasındaki hisse değişimine ilişkin ödeme ve tahsilatlara dair bir takım listeler eklenmiş ve daha sonra davalı şirketler ise, hissedarlar arası hisse devri sırasında devreden hissedarın tahsil ettiği miktarların telefon, mektup ve sair yöntemlerle yapılan araştırma sonucu tespit edildiğini, tahsil edilen paranın şirket kasasına girmediğini savunmuşlardır. Bu durumda, mahkemece, davacının davalı şirketin ortağı olmadığı ve davalıların eyleminin haksız fiil olduğu tespit edildiğine göre, “ortaklık durum belgesinde” yazan miktar gözetilerek davanın esası hakkında karar verilmesi gerekirken, davalılar tarafından SPK’ya sunulan ve içeriği davalılar tarafından dahi kabul edilmeyen SPK kayıtlarında yer alan miktar üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
3-Ayrıca mahkemece, ortaklık durum belgelerinin (N) sembolü/harfiyle veya (NAKİT) kelimesi ile sembolize edilmiş nakit hanesinde belirtilen nakit alınan DM miktarının davacının alacağından düşülmesi gerektiği kabul edilerek, nakit hanesinde yer alan 726 DM alacak miktarından düşülmüştür. Oysa, davacı tarafça davaya dayanak gösterilen ortaklık durum belgesinde, nakit hanesinden sonra “KLN HS” ve “KLN DM” şeklinde gösterilen kalan hisse miktarlarının ve kalan bedellerin yazılı olduğu kısımlar yer almakta olup, davada bu ortaklık durum belgesindeki KLN DM hanesinde yazılı olan 76.685 DM talep edilmektedir. Mahkemece dava dilekçesinde davalı tarafta kalan 76.685 DM (39.208,42 Euro) karşılığının talep edildiği kabul edilmesine rağmen nakit hanesindeki bedelin alacak miktarından düşülmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
4-Öte yandan mahkemece, davalı şirket tarafından ibraz edilen ""Tediye Makbuzu"" başlıklı 19.5.1999 tarihli belgede yer alan 12.150 DM ile ""12/27/96 tarihi itibariyle ortaklar raporu"" açıklamalı belgede yer alan 3600 DM ve 6.112 DM"lik ödemelerin davalı tarafça davacıya yapılan ödemeler olduğu kabul edilerek alacak miktarından düşülmüş ise de, davacı tarafça işbu belgelere açıkça itiraz edildiğinin anlaşılması karşısında, mahkemece davacının isticvabının sağlanması, belgeler ve üzerindeki imzalar yönünden beyanının alınarak değerlendirilmesi, itiraz halinde belge asılları da getirtilerek inceleme yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken davacı tarafça açıkça itiraz edildiği halde davacı tarafın bu belge veya belgeleri kabul edip benimsediğinin kabulü ile yanılgılı değerlendirmeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi de doğru olmamış, kararın bu nedenle de davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2), (3) ve (4) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, takdir olunan 2.037,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalılardan ...den alınarak davacıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 2.073,36 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalı ...den alınmasına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 24/09/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.