9. Hukuk Dairesi 2011/51995 E. , 2012/19766 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (İŞ) MAHKEMESİ
DAVA :Davacı, ihbar tazminatı, fazla mesai ücreti, hafta tatil ücreti, ulusal bayram genel tatil ücreti alacaklarının faiziyle ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin davalıya ait işyerinde 01.01.2010-11.12.2010 tarihleri arasında çalıştığını, iş akdinin işverence 11.12.2010 tarihinde bildirimsiz ve haksız olarak feshedildiğini, davacının mobilya montaj, sevkiyat ve taşıma işlerinde çalıştığını, son net ücretinin asgari geçim indirimi hariç haftalık 300,00 TL olduğunu, davacının haftanın her günü 08.30-23.00 arasında çalıştığını, davacının Pazar günleri de işe gelmemesi halinde işverence işten çıkarılma tehdidiyle karşı karşıya bırakıldığını, hafta tatillerinde de sürekli çalıştığını, hatta şehir dışına mal sevkiyatı yapıldığı zamanlarda davacının birkaç gün boyunca aralıksız çalıştığını, bazen işlerin gece yarısı 01.00-02.00 sıralarında bittiğini, fazla mesai ve hafta tatili ücretlerinin ödenmediğini, Ramazan bayramının birinci, Kurban bayramının ilk iki günü hariç sürekli çalışılmasına rağmen bu günlere ait ücretin de ödenmediğini, davacının diğer ulusal bayram genel tatil günlerinde de çalıştığını, ihtarnameye rağmen alacaklarının ödenmediğini iddia ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, ihbar tazminatı, fazla mesai, hafta tatili, ulusal bayram genel tatil ücreti alacaklarının faiziyle tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının işi nedensiz olarak ve ihbar öneline uymadan kendisinin bıraktığını, ücretinin asgari ücret olduğunu, işyerinde haftalık 45 saati aşan bir çalışma yapılmadığını, milli dini bayramlarda genel tatillerde çalışma olmadığını, davacının hafta tatilinde çalıştırılmadığını, davacının kötü niyetli olduğunu, davacının ... ve ...’ın işe başlamasından sonra onların etkisi ve kışkırtmasıyla montajını yaptığı mobilyaların müşteriye taşınmasının da işinin bir parçası olmasına rağmen, mobilyaları taşımak için ayrı ücret talep ettiğini ve işverenle ihtilafa düştüğünü, işyerindeki bu huzursuzluk nedeniyle işverenle yapılan toplantı sonrasında dava açan diğer dört arkadaşıyla beraber işi bıraktıklarını söyleyerek işyerinden ayrıldığını ve bir daha gelmediğini, davacının işi zaten kendisinin bırakması ve bahse konu davranışlarından dolayı İş Kanunu"nun 25/II-e, g, h maddesi uyarınca ve sigortalı işten ayrılış 07 kodu ile işlem yapıldığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davacının davalının işyerinde mobilya montaj, sevkiyat ve taşıma işlerinde çalıştığı, aylık 1.200,00 TL ücret aldığı ancak SGK kayıtlarında asgari ücretli olarak gözüktüğü, işyerinde yemek verildiği, çalışma saatlerinin işin gereği uzun olduğu, davacının çalışma süresinin SGK kayıtlarına göre 17/03/2010-11/12/2010 tarihleri arasında olduğu,
davacının davalı tarafından haklı gerekçe gösterilmeden işten çıkartıldığı, ihbar tazminatı alacağına hak kazandığı, tanık beyanlarına göre dini bayramlarda Ramazan bayramında 1.gün, Kurban bayramında 1. ve 2. gün tatil yapıldığı, kalan günlerin çalışıldığı, diğer bayram ve genel tatil günlerinde çalışıldığı, haftalık 18 saat fazla mesai yapıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve kararın dayandığı yasal gerektirici nedenlere göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2.Davacı işçinin ulusal bayram ve genel tatillerde çalışma karşılığı ücretlere hak kazanıp kazanmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
Ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını iddia eden işçi, bu iddiasını ispatla yükümlüdür.
Ulusal bayram ve genel tatillerde çalışıldığının ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, yazılı delil niteliğindedir.
Ancak, sözü edilen çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda, tarafların dinlettikleri tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bununla birlikte, işyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
Dairemizce son yıllarda, ulusal bayram ve genel tatil çalışmalarının uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde, hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği kabul edilmektedir.
Ancak, ulusal bayram ve genel tatil çalışmalarının taktiri delil niteliğindeki tanık anlatımları yerine, yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda böyle bir indirime gidilmemektedir.
Dairemizin önceki kararlarında ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinden yapılan indirim üzerine, reddedilen kısım için davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiği kabul edilmekteydi (Yargıtay 9.HD. 11.02.2010 gün 2008/17722 E, 2010/3192 K.). Ancak, işçinin davasını açtığı veya ıslah yoluyla dava konusu arttırdığı aşamada, mahkemece ne miktarda indirim yapılacağı işçi tarafından bilinemeyeceğinden, Dairemizce 2011 yılı itibarıyla maktu ve nispi vekâlet ücretlerinin yüksek oluşu da dikkate alınarak konunun yeniden ve etraflıca değerlendirilmesine gidilmiş, bu tür indirimden kaynaklanan ret sebebiyle davalı yararına avukatlık ücretine karar verilmesinin adaletsizliğe yol açtığı sonucuna varılmıştır. Özellikle seri davalarda indirim sebebiyle kısmen reddine karar verilen az bir miktar için dahi her bir dosyada zaman zaman işçinin alacak miktarını da aşan maktu avukatlık ücretleri ödetilmesi durumu ortaya çıkmaktadır. Yine daha önceki kararlarımızda, yukarıda değinildiği üzere, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinden yapılan indirim sebebiyle ret vekâlet ücretine hükmedilmekle birlikte, Borçlar Kanununun 161/son, 325/son, 43 ve 44 üncü maddelerine göre, yine 5953 sayılı Yasada öngörülen yüzde beş fazla ödemelerden yapılan indirim sebebiyle reddine karar verilen miktar için avukatlık ücretine hükmedilmemekteydi. Bu durum uygulamada hakkaniyete aykırı sonuçlara neden olduğundan ve konuyla ilgili olarak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde de herhangi bir kurala yer verilmediğinden, Dairemizce eski görüşümüzden dönülmüş ve ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinden yapılan takdiri indirim nedeniyle reddine karar verilen miktar bakımından, kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilemeyeceği kabul edilmiştir.
3.Davacı işçinin hafta tatili ücretine hak kazanıp kazanmadığı hususu taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
Hafta tatili gününde çalıştığını iddia eden işçi, norm kuramı uyarınca bu iddiasını ispatla yükümlüdür.
Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda yer alan hafta tatili ücreti ödemesinin yapıldığı varsayılır. Bordroda ilgili bölümünün boş olması ya da bordronun imza taşımaması halinde, işçi hafta tatilinde çalışma yaptığını her türlü delille ispat edebilir.
Hafta tatillerinde çalışıldığının ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları, yazılı delil niteliğindedir.
Ancak, sözü edilen çalışmanın bu tür yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların dinlettikleri tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir.
Hafta tatili çalışmalarının yazılı delil ya da tanıkla ispatı imkân dahilindedir. İşyerinde çalışma düzenini bilmeyen ve bilmesi mümkün olmayan tanıkların anlatımlarına değer verilemez.
Hafta tatili çalışmalarının uzun bir süre için hesaplanması ve miktarın yüksek çıkması halinde Dairemizce son yıllarda indirim yapılması gerektiği istikrarlı uygulama halini almıştır.
Ancak, hafta tatili çalışmasının taktiri delil niteliğindeki tanık anlatımları yerine, yazılı belgelere ve işveren kayıtlarına dayanması durumunda, böyle bir indirime gidilmemesi gerekir.
Dairemiz önceki kararlarında hafta tatili ücretlerinden yapılan indirimler sebebiyle davalı tarafın kendisini avukat ile temsil ettirmesi durumunda, reddedilen kısım için davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiği kabul edilmekteydi (Yargıtay 9.HD. 11.02.2010 gün 2008/17722 E, 2010/3192 K.). Ancak, işçinin davasını açtığı veya ıslah yoluyla dava konusu arttırdığı aşamada, mahkemece ne miktarda indirim yapılacağı işçi tarafından bilinemeyeceğinden, Dairemizce 2011 yılı itibarıyla maktu ve nispi vekâlet ücretlerinin yüksek oluşu da dikkate alınarak konunun yeniden ve etraflıca değerlendirilmesine gidilmiş, bu tür indirimden kaynaklanan ret sebebiyle davalı yararına avukatlık ücretine karar verilmesinin adaletsizliğe yol açtığı sonucuna varılmıştır. Özellikle seri davalarda indirim sebebiyle kısmen reddine karar verilen az bir miktar için dahi her bir dosyada zaman zaman işçinin alacak miktarını da aşan maktu avukatlık ücretleri ödetilmesi durumu ortaya çıkmaktadır. Yine daha önceki kararlarımızda, yukarıda değinildiği üzere hafta tatili ücretinden yapılan indirim sebebiyle ret vekâlet ücretine hükmedilmekle birlikte, Borçlar Kanununun 161/son, 325/son, 43 ve 44 üncü maddelerine göre, yine 5953 sayılı Yasada öngörülen yüzde beş fazla ödemelerden yapılan indirim sebebiyle reddine karar verilen miktar için avukatlık ücretine hükmedilmemekteydi. Bu durum uygulamada hakkaniyete aykırı sonuçlara neden olduğundan ve konuyla ilgili olarak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde de herhangi bir kurala yer verilmediğinden, Dairemizce eski görüşümüzden dönülmüş ve hafta tatili ücretinden yapılan takdiri indirim nedeniyle reddine karar verilen miktar bakımından, kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilemeyeceği kabul edilmiştir.
Somut olayda mahkemece davacı işçi lehine ulusal bayram genel tatil ve hafta tatili ücretlerine hükmedilmiş olup, tanık anlatımlarına dayalı olarak belirlenen miktardan yukarıdaki ilke kararı uyarınca belirli oranda hakkaniyet indirimi yapılması gerekirken, hakkaniyet indirimi uygulanmaksızın anılan alacakların hüküm altına alınması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
F) Sonuç:
Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 06.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.