Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/1447
Karar No: 2018/204
Karar Tarihi: 14.02.2018

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1447 Esas 2018/204 Karar Sayılı İlamı

Özet:


Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir ve ödeme tarihinden dava tarihine kadar bir yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği göz önünde bulundurulduğunda, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği fakat yazılı gerekçe ile işin esasına girilerek davanın kabul edilmesi doğru değildir. Hukuk Genel Kurulu, Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirtmiştir.
818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60/1. maddesi uyarınca bir yıllık zamanaşımı süresi geçmiş olan dava için kanun maddesi gereği işlem yapılması gerektiği ve rücuen tazminat davalarında aynı Kanunun 125. maddesi gereğince on yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği belirtilmiştir.
233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 35. maddesi gereğince çıkarılan 22.05.2002 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2002/4100 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’nın 2. maddesi uyarınca, turizm belgeli yatırım ve işletmelere mesken ve sanayi abonelerine uygulanan tarifelerin en düşüğü üzerinden elektrik ücreti alınmasının kararlaştırıldığı, bu indirimli tarifeden dolayı oluşan gelir kaybının (zararın) 2002/4100 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 4. maddesi gereğince Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı tarafından karşılanması gerektiği belir
Hukuk Genel Kurulu         2017/1447 E.  ,  2018/204 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki "rücuen tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 26.06.2012 gün ve 2012/309 E., 2012/300 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 03.12.2012 gün ve 2012/14168 E., 2012/18328 K. sayılı bozma kararı ile;
    (...Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
    Davacının bağlı bulunduğu Tedaş’ın, sermayesinin tamamı devlete ait olan ve tekel niteliğindeki mallar ile temel mal ve hizmet üretmek ve pazarlamak üzere kurulan bir kamu kuruluşu olduğu tartışmasızdır.Kuruluşun yasal dayanağı ise 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’dir. Diğer yandan, hizmetin gereği gibi ve kolaylıkla yürütülebilmesi için Tedaş’a bağlı müesseseler de oluşturulmuştur. Müesseselerin, ayrı tüzel kişilikleri vardır. Anılan kararnamenin 4/2. maddesinde, Tedaş’ın bu kanun hükmünde kararname ile saklı tutulan hususlar dışında özel hukuk hükümlerine tabi olacağı açıkça belirtilmiştir.Bu durum, bağlı müesseseler için de aynıdır.Yasanın açık düzenlemesinden, davacı kamu kurumunun kamu hizmeti niteliğindeki çalışmalarını özel hukuk kuralları altında yapacağı anlaşılmaktadır.
    Bu açıklamalar ışığında, zamanaşımı sorunu irdelendiğinde; özel hukuk kurallarına tabi bulunan davacı hakkında, zamanaşımının yetkili makamın öğrenme tarihinden itibaren başlatılamayacağı sonucu ortaya çıkmaktadır. Mahkemenin, bu konuya ilişkin gerekçesi yerinde bulunmamaktadır. Diğer yandan, dava rücuen tazminat istemine ilişkin olup; zarar da, ödeme tarihinde gerçekleşmiştir. Zamanaşımının bu tarihten itibaren hesaplanması gerekir. Somut olayda, ödeme ve dava tarihleri itibariyle BK"nun 60/1. maddesinde ön görülen bir yıllık zamanaşımı süresi dolmuştur. Şu durumda, davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerekir. Karar, açıklanan nedenle yerinde görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir...)
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, kesinleşen mahkeme kararı gereğince üçüncü kişiye ödenmiş olan tazminatın rücuen tazmini istemine ilişkindir.
    Yerel mahkemece, davacı şirketin genel müdürünün olur tarihinin 15.06.2009 olduğu ve davanın 24.07.2009 tarihinde açıldığı gerekçesiyle zamanaşımı itirazı reddedilerek, davacı şirketin ödediği bedele davalının sebebiyet verdiği, abonenin zararını karşılayan davacının, davalıya rücu hakkının olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne dair verilen karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine Özel Dairece, yukarıda belirtilen nedenlerle bozulmuştur.
    Yerel Mahkemece, somut olayda uygulanması gereken 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda ayrıca özel olarak bir zamanaşımı süresi öngörülmediği, rücuen tazminat davalarında aynı Kanunun 125. maddesi gereğince 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği, dava konusu olayda ödeme tarihinden davanın açıldığı tarihe kadar 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı gerekçesi ile direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararı, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; rücuen tazminat istemi ile açılan eldeki davada zamanaşımı süresinin bir yıl olarak mı, yoksa on yıl olarak mı uygulanması gerektiği noktasında toplanmaktadır.
    Öncelikle, rücu ve halefiyet kavramları üzerinde durmakta yarar vardır:
    Rücu hakkı; başkasına ait bir borcu yerine getiren kişinin mal varlığında meydana gelen kaybı gidermeye yönelen, tazminat niteliğinde bir talep hakkıdır. Alacaklıyı tatmin eden kişi, alacaklının hakkından bağımsız kendi şahsında doğan bir hak elde etmektedir. Bu alacak hakkı, alacaklı ile asıl borçlu arasındaki asıl borç ilişkisindeki alacak hakkından bağımsız, rücu eden ile edilen arasındaki ilişkiden doğan yeni bir haktır. Başkasına ait borcu ifa ederek, mal varlığında kayba uğrayan kişiye mal varlığındaki söz konusu eksilmeyi talep edebilmek için hukuk düzeni rücu hakkını tanımıştır. Bunun sonucu olarak da rücu hakkı bu hakka sahip olan kişinin şahsında doğduğu anda muaccel olur. Bu nedenle, rücu hakkı için hakkın doğduğu andan itibaren zamanaşımı süresi işlemeye başlamaktadır.
    Halefiyette ise; halef olan kişi alacaklıyı tatmin ettiği anda yeni bir hak elde etmemekte, alacaklıya ait olan hakkı kanundan dolayı olduğu gibi devralmaktadır. Bu nedenle, böyle bir alacak için de daha önce zamanaşımı işlemeye başlamış ise, alacak halef olan kişiye intikal etmesine rağmen işlemeye devam eder. Zira, daha önceden muaccel olmuş alacağın yeniden muaccel olması ve yeni bir zamanaşımının işlemeye başlaması mümkün değildir. Salt halefiyet hâlleri ile yasanın rücu hakkı verdiği hâller arasındaki en önemli fark, birincisinde alacaklıya ait bir hakkın intikal etmesi, ikinci hâlde ise, rücu hakkı sahibinin şahsında yeni bir hakkın doğmasıdır. Halefiyetin temelde bir rücu hakkına dayanmadığı durumlarda, alacak hakkı daha önce işlemeye başlayan zamanaşımı ile birlikte intikal eder. İkinci hâlde ise, rücu hakkı sahibi lehine, alacaklının hakkından bağımsız yeni bir hak meydana geldiğinden, bu andan itibaren yeni bir zamanaşımı işlemeye başlayacaktır.
    Somut olayda, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 35. maddesi gereğince çıkarılan 22.05.2002 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2002/4100 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’nın 2. maddesi uyarınca, turizm belgeli yatırım ve işletmelere mesken ve sanayi abonelerine uygulanan tarifelerin en düşüğü üzerinden elektrik ücreti alınmasının kararlaştırıldığı, bu indirimli tarifeden dolayı oluşan gelir kaybının (zararın) 2002/4100 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının 4. maddesi gereğince Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı tarafından karşılanması gerektiği anlaşılmaktadır. Davacı, teşvik belgesi sahibi olan dava dışı şirkete, indirimli tarife yerine normal tarife uygulanması nedeniyle bu şirketin açtığı dava sonunda normal tarife ile indirimli tarife arasındaki farktan dolayı haksız yere ödemek zorunda kaldığı bedelin davalıdan rücuen tahsilini istemiştir. Haksız ödemenin söz konusu olduğu, rücuen tazminat istemlerinde mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60/1. maddesi uyarınca işlem yapılması gerektiğinden, dava konusu istem, anılan Kanunun 60/1. maddesi uyarınca bir yıllık zamanaşımı süresine tabi bulunmaktadır. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden, dava konusu alacağın icra dosyasına 04.01.2007 tarihinde ödendiği, eldeki davanın ise 24/07/2009 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
    Bu durumda mahkemece ödeme tarihinden dava tarihine kadar bir yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği gözetilerek, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile işin esasına girilerek davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
    Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; somut olayda uygulanması gereken 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda, ayrıca özel olarak bir zamanaşımı süresinin öngörülmediği, rücuen tazminat davalarında aynı Kanunun 125. maddesi gereğince on yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiği, dava konusu olayda ödeme tarihinden, davanın açıldığı tarihe kadar on yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı; yerel mahkemece, zamanaşımı süresinin on yıl olduğuna ilişkin direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
    Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, tebliğ tarihinden itibaren on beş günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 14.02.2018 gününde oy çokluğu ile karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi