13. Hukuk Dairesi 2016/29225 E. , 2020/1847 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki asıl dosyada maddi ve manevi tazminat, birleşen dosyada manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın asıl ve birleşen dosyada reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde asıl ve birleşen dosyada davacılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacılar vekili, davacılardan ...’ın 2012 yılı Haziran ayında menenjit rahatsızlığı geçirdiğini, tedavi sonrası bu rahatsızlığın tekrarının önüne geçilmesi için amelityat olması bilgisinin kendisine verildiğini ve bu ameliyata sağlıklı olarak giren davacının operasyon sırasında uygulanan hatalı ve gereksiz enhjeksiyonlar nedeniyle ameliyattan engelli bir insan olarak çıktığını, sağ ayağının tamamen sakat kaldığını ve sol ayağında otaya çıkan uyuşukluğu ise fizik tedaviye rağmen giderilemediğini, bu sonucun davalı doktorun kusuru sonucu ortaya çıktığını ileri sürerek asıl ve birleşen davada fazlaya dair haklarını saklı tutmak suretiyle 10.000,00-TL maddi ve davacılardan Elisabet için 30.000,00-TL diğer davacı ... için 10.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, açılan asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, davalı hastanede diğer davalı doktor tarafından gerçekleştirilen ameliyat sonrası davacılardan ...’ın sağlığına kavuşamamasına neden olunmasından kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki ilişki vekalet sözleşmesidir. Vekil, vekalet görevini yerine getirirken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışlarının özenli olmayışından doğan zararlardan sorumludur. O nedenle, vekil konumunda olan doktorların bilim ve teknolojinin getirdiği bütün imkanları kullanmak suretiyle özen borcunu yerine getirmeleri gerekir.
Mahkemece, dosyaya kazandırılan ve hükme esas alınan Adli Tıp 2. İhtisas Kurulu"nun 10.02.2016 tarihli raporunda, dava konusu olayda kişinin 03.07.2012 tarihinde KBB ve Beyin Cerrahi tarafından operasoyona alındığı, sağ endoskopik endonazal BOS rinore defekt onarımı ameliyatı yapıldığı, bahse konu defekt için yapılan cerrahi girişimler arasında söz konusu ameliyat şeklinin uygulanan yöntemlerden biri olduğu, bunun yanı sıra ameliyat sonrasında ortaya çıkan nörolojik tablonun (sağda belirgin, her iki bacakta güçsüzlük) bu tür ameliyatlardan sonra nadir de olsa ortaya çıkabilen, ön görülemeyen, herhangi bir tıbbi kusur ya da ihmalden kaynaklanmayan “komplikasyon” olarak nitelendirildiği, bahse konu komplikasyon erken dönemde tespit edilerek, gerekli konsultasyonların ve tedavi girişimlerinin yapılmış olduğu, komplikasyon yönetiminin uygun olduğu cihetle; davalı ... görevlilerinin uygulamalarının tıp bilimince genel kabul görmüş ilke ve kurallara uygun olduğu, dolayısıyla ilgili ... çalışanlarına atfı-kabil kusur bulunmadığı mütalaasında bulunulmuştur.
Mahkemece, Adli Tıp raporunda ileri sürülen görüşe itibar edilerek, yerinde olmayan maddi ve manevi tazminat istemlerinin reddine karar verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinde; yukarıda da yazıldığı gibi Adli Tıp 2. İhtisas Kurulu"nun 10.02.2016 tarihli raporu ile ortaya çıkan sonucun komplikasyon olduğu nitelendirilerek davalılara kusur izafesi yapılmamış ise de davacı yanın dava dilekçesi davanın başından beri ileri sürdüğü üzere ameliyat esnasında daha rahat ameliyat yapılması için davacı asil ...’ın belinden yapılan 9-10 tane iğnenin uygulanıp uygulanmadığı, niteliği, amacı ve yapılan ameliyat prosedürü içindeki gerekliliği ve iğnelerin hatalı yapılıp yapılmadığı ile olası hata halinin bu davacı üzerinde ortaya çıkan sonuca etkisi değerlendirilmemiştir. Yine, gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve gerekse Anayasa Mahkemesi"nce benzer olaylarda yapılan bireysel başvurular sonucu alınan kararların incelenmesinde, mahkemece hükme esas alınan Adli Tıp Kurulu raporunda ifade edildiği gibi "komplikasyon" genel sonucuna varan raporlara dayalı mahkeme kararları ısrarla eleştirilmekte ve ortaya çıkan sonucun bireyselleştirilmesi gereğinin altı çizilmektedir.
Buna göre mahkemece, bu konuda rapor düzenlemeye ehil ve donanımlı bir Üniversiteden seçilecek konularında uzmanların, özellikle beyin ve sinir cerrahisi, nöroloji ve kbb tedavi uzmanının da bulunduğu akademik kariyere sahip 3 kişilik bilirkişi kurulundan, davalı hastane çalışanlarının gerçekleştirdiği operasyon ve bu operasyonda uygulanan işlemlerin sonuca etkileri ayrıntılı değerlendirilmek suretiyle, dava konusu olayda davalıya atfı kabil bir kusur olup olmadığı hususunda, nedenlerini açıklayıcı, taraf, Mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli, taraf itirazlarına açıklayıcı cevap verir nitelikte rapor alınarak bir karar verilmesi gerekirken, bu yön göz ardı edilerek eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu asıl dosya yönünden kapalı, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu birleşen dosya yönünden açık olmak üzere, 11/02/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.