1. Hukuk Dairesi 2020/2727 E. , 2021/3572 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda ilk derece mahkemesince davanın kabulüne dair verilen kararın davalı vekilince istinafı üzerine Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, istinaf başvurusunun kabulü ile davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekilince temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi ...’nun raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
KARAR
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil davasıdır.
Davacı, nurisin 986 ada 5 parsel sayılı taşınmazının ½ hissesini 3/5/1990 tarihinde, kalan ½ hissesini de 26/4/1999 tarihinde davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, temliklerin diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacı ile yapıldığını, davalının murise herhangi bir bedel ödemediğini, murisin asıl amacının bağışlama olduğunu, ileri sürerek dava konusu taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının, miras hissesi oranında iptali ile adına tescilini istemiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazın yarı hissesini bakım karşılığı, kalan yarı hissesini de muris babası ile annesine bakması karşılığı olarak ve taşınmaz üzerinde büyük masraflar yaparak ev inşa etmesi nedeni ile devredildiğini, murisin köyde pek çok taşınmazı bulunduğunu, 18/5/1998 tarihli harici taksim sözleşmesi ile taşınmazlarından bir kısmını mirasçıları arasında paylaştırdığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk derece mahkemesince, dava konusu taşınmazın evveliyatında muris adına kayıtlı olduğu, muris tarafından davalıya satış yoluyla devredildiği, davalının taşınmaz üzerine bina yaptırıp birtakım masraflar yaptığı, davalının manevi himayesi altında olup aynı zamanda âmâ olan murisin davalının telkinleriyle taşınmazı üzerine bina yapması nedeniyle masrafta bulunduğu gerekçesiyle davalıya devrettiği, murisin başkaca malvarlığı bulunmadığı, murisin yaptığı bu tasarruf işleminin muvazaalı olup, davacının miras haklarını almasına engel olmak amacıyla yapıldığı gerekçesi davanın kabulüne ilişkin karara davalı vekilinin istinaf başvurusu, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince; davacı tarafça murisin mirasçılardan mal kaçırmasını gerektirir bir nedenin varlığı ortaya konulup kanıtlanamadığı gibi, dinlenen tanıklar temlik tarihinde murisin çocukları ile arasında mal kaçırmasını gerektirir bir durumun bulunduğunu beyan etmedikleri, murisin çocukları tarafından bakılıp gözetildiğinin, aralarında herhangi bir husumetin de bulunmadığının sabit olduğu gerekçesi ile kabul edilerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; davalı tarafça murisin dava konusu taşınmaz dışında başkaca taşınmazlarının da bulunduğu ve muris tarafından mirasçılara paylaştırma yapıldığı savunmasında bulunulduğuna göre, mirasbırakanın başkaca taşınmazlarının bulunup bulunmadığı araştırılarak, hangi taşınmazların muris tarafından davacıya verildiği davalılardan sorulmak ve bu taşınmazların tapu kayıtları getirtilmek suretiyle muristen intikal eden taşınmazların belirlenmesi, lüzûmu hâlinde dosya kapsamında bildirilen tanıklar yeniden dinlenerek, yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca murisin iradesi tereddüte yer vermeyecek şekilde tespit edildikten sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Davacı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-ç maddesi uyarınca Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, davacı adli yardım talepli olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, 28/06/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.