Esas No: 2020/1966
Karar No: 2022/1454
Karar Tarihi: 03.10.2022
BAM Hukuk Mahkemeleri Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2020/1966 Esas 2022/1454 Karar Sayılı İlamı
T.C. KONYA BAM ... HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: ... - ...
T.C.
KONYA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
... HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : ...
KARAR NO : ...
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN : ...
ÜYE : ...
ÜYE : ...
KATİP : ...
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KONYA ... ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/02/2020
NUMARASI : ... Esas ... Karar
İSTİNAF EDEN DAVACI : ... Şti.
VEKİLİ : Av. ... - ...
İSTİNAF EDEN DAVALI : ... A.Ş.
VEKİLLERİ : Av. ... & Av. ...
DAVA : Tazminat
İSTİNAF KARARININ
KARAR TARİHİ : 03/10/2022
YAZIM TARİHİ : 04/10/2022
Davacı tarafından, davalı aleyhine Konya ... Asliye Ticaret Mahkemesi'nin ... sayılı dosyası ile açılan tazminat davasında 20/02/2020 tarihinde tesis edilen davanın reddine ilişkin karara karşı tarafların istinaf kanun yoluna başvurması üzerine, üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendi;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 19/07/2012 günü müvekkili şirketin petrol istasyonunda ... A.Ş.'ye ait ... plaka sayılı LPG tankerinin LPG deposuna boşaltım yaptığı esnada gaz sızıntısına bağlı olarak patlama meydana geldiğini, şirkette büyük oranda maddi hasar oluştuğunu, davalı sigorta şirketinin eksperi tarafından düzenlenen 12/12/2012 tarihli raporunun petrol istasyonunda meydana gelen zarar ve ziyanın tamamını kapsamadığını bu nedenle toplam zarar ve ziyanın yeniden belirlenmesini talep ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın 19/07/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili, 19/09/2014 tarihli dilekçesinde 19/07/2012 tarihinde davacı müvekkili şirkete ait petrol istasyonunda meydana gelen infilak ve yangın dolayısıyla 104.448,00 TL zarar ve ziyanın oluştuğunu, buna karşılık davalı sigorta şirketinin 52.773,00 TL ödeme yaptığını, bakiye kalan 51.675,00 TL'nin taraflarına ödenmediğini beyan etmiştir.
Davacı vekili, 10/01/2020 tarihli ıslah dilekçesi ile 1.000,00 TL olan alacak talebini 42.531,86 TL artırarak 43.531,86 TL'ye artırmıştır.
CEVAP: Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, davacının maddi hasarının 20/11/2012 tarihinde 52.772,05 TL olarak müvekkili şirket tarafından karşılandığını, davacının kısmi dava açamayacağını, davacı işyerinde oluşan ve poliçe kapsamına girmeyen diğer hasarların ... A.Ş. tarafından karşılandığını, müvekkili şirketin poliçeden kaynaklanan sorumluluğunun sona erdiğini ve davanın reddine karar verilmesini, davacının ıslah ile talep ettiği miktarın zamanaşımına uğradığı beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ: İlk derece mahkemesince; "...Davanın kısmen kabul kısmen reddi ile 1.000,00 TL'nin 13/11/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin zamanaşımı nedeniyle reddine..." karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin davanın kısmi dava olduğu yönündeki değerlendirmesinin hatalı olduğunu, HMK'nın 107.maddesinde görüleceği üzere alacaklı tarafa dava tarihinde alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyemecek durumda ise belirsiz alacak davası açabileceğini, yerel mahkememin bilirkişi raporuyla tespit edilmiş tazminat alacakları için zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle red kararı vermesinin hukuka ve hakkaniyete uygun olmadığını, maddi tazminat talebiyle ikame etmiş oldukları iş bu davanın kısmı dava olarak değerlendirilmesi hak arama özgürlüğünün ihlali anlamına geldiğini, taraflarınca alacak miktarının dava tarihinde belirlenebilmesinin mümkün olmadığına, ıslahla talep ettikleri tazminat alacaklarının zamanaşımına uğramadığını, zararın belirlenmesinin yaklaşık 6 yıl sürdüğünü, açıklanan nedenlerle istinaf taleplerinin kabulüne, dava belirsiz alacak davası olduğundan ıslahla talep ettikleri miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak taraflarına verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece 22.10.2019 havale tarihli bilirkişi raporuna istinaden davacının karşılanmamış zararının 43.531,86-TL olduğunun tespitine yönelik gerekçenin usule ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili şirket tarafından zararın tamamı tazmin edilmiş olup poliçeden kaynaklı sorumluluklarının sona erdiğini, Konya .. ATM ... esas sayılı dosyası, Yunak Asliye Ceza dosyası ve bu dosyada yaptırılan bilirkişi incelemesi ve kusurun dikkate alınmadığını, bu dosyada toplam hasarın 151.167,44-TL olarak belirlendiğini, zararın 98.395,39-TL'sinin ..'a ait olduğunu, 52.772,05-TL'sinin müvekkili şirket tarafından giderildiğinin belirlendiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise, iddialarının ve itirazlarının kusur oranları ve bu dosyada yapılan hesaplama dikkate alınmadan yeni bir zarar miktarı belirlendiğini, davacının tazmin edilmeyen zararının bulunmadığını, bu nedenle mahkemenin "davacının karşılanmamış zararının 43.531,86 TL.olduğu tesbit edilmiştir." şeklindeki gerekçesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, zarar miktarının ve müvekkili şirketin sorumluluğuna yönelik kısımların karardan çıkarılmasını talep ettiklerini, gerekçeli kararda davacının müvekkili şirketten alacaklı olduğu ve karşılanmamış zararının olduğu yönündeki kabulü ve gerekçesinin hukuka aykırı oluğunu, gerekçenin ve kısmen kabul kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, akaryakıt istasyonun paket sigorta sözleşmesinden kaynaklanan alacak talebine ilişkindir.
İstinaf incelemesi; Kamu düzenini ilgilendiren konularda resen, diğer yönlerden HMK'nın 355.maddesi gereğince istinaf sebepleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Davalının istinaf talebinin incelenmesinde; Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "İstinaf Dilekçesinin Reddi" başlıklı 346/(1). maddesinde; istinaf dilekçesinin, kanuni süre geçtikten sonra verileceği veya kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme istinaf dilekçesinin reddine karar vereceği,
Hukuk Muhakemeleri Kanununun "İstinaf yoluna başvurulabilen kararlar" başlıklı 341.maddesinin (2) no'lu bendinde, miktar veya değeri binbeşyüz Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararların kesin olduğu belirtilmiş, 2.12.2016 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 24.11.2016 tarihli 6763 sayılı "Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un 41.maddesi ile de, maddede yer alan "binbeşyüz" ibaresi, "üçbin" şeklinde değiştirilmiş, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, bu miktarın Maliye Bakanlığınca her yıl için tespit ve ilan edilecek yeniden değerleme oranında artırılması kabul edilmiş, 2019 yılı değerleme oranına göre yapılan hesaplamaya göre 2020 yılı için istinaf kanun yoluna başvurma kesinlik sınırı 5.390 TL olarak belirlenmiştir.
İlk derece mahkemesinin karar tarihi 20/02/2020 olup, istinaf istemine konu miktar ise 1.000,00 TL'dir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na 6763 sayılı Kanun ile ilave edilen Ek-Madde 1 hükmü uyarınca karar tarihi itibariyle HMK'nın 341/2. maddesi gereğince miktar veya değeri 5.390,00 TL'yi geçmeyen malvarlığına ilişkin kararlar kesin olup, HMK'nın 346. maddesi gereğince kesin olan karara ilişkin istinaf dilekçesi ilk derece mahkemesince reddedilebileceği gibi 352. maddesi gereğince yapılan ön inceleme neticesinde Bölge Adliye Mahkemesi tarafından da istinaf isteminin reddine karar verilebileceği, bu nedenle davalı aleyhine hükmedilen miktar nazara alındığında kararın kesin olduğu, istinaf kanun yolunun açık olmadığı, ilk derece mahkemesi hakiminin kanunla verilmeyen bir hakkı tanımak suretiyle hükme karşı istinaf kanun yolu açık olduğunu belirtmesinin, taraflara; yasayla verilmemiş bir hakkı (istinaf kanun yolunu) bahşetmeyeceği sonuç ve kanaatiyle davalının istinaf kanun yoluna başvuru dilekçesinin HMK 352/1-b maddesi gereğince reddi gerektiği,
Davacının istinaf talebinin incelenmesinde; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 14.12.2021 tarih 2018/(13)3-847 Esas 2021/1674 Karar sayılı ilamında "....13. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren HMK’nın 107. maddesiyle mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda (HUMK) yer almayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak ve tespit davası kabul edilmiştir. 14. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan HMK’nın 107. maddesi “Belirsiz alacak ve tespit davası” başlığı ile; "1-Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. 2-Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir. 3-Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir" şeklindeki hüküm ile düzenlenmiştir. 15. Daha sonra 28.07.2020 tarihli ve 31199 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun’un 7. maddesi ile başlığı ile ikinci ve üçüncü fıkralarında değişiklik yapılmıştır. 16. 7251 Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun’un 7. maddesiyle değişik HMK’nın 107. maddesi “Belirsiz alacak davası” başlığı ile ; “(1) Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. (2) (Değişik:22/7/2020-7251/7 md.) Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır. (3) (Mülga:22/7/2020-7251/7 md.)” şeklindedir. 17. Hükümet tasarısında yer almayan belirsiz alacak davasını düzenleyen 107. maddede, Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu tarafından esasen baştan miktar veya değeri tam tespit edilemeyen bir alacakla ilgili hak arama durumunda olan kişinin, hukuk sisteminde karşılaştığı güçlüklerin bertaraf edilerek hak arama özgürlüğü çerçevesinde mümkün olduğunca en geniş şekilde korunmasının sağlanması gerekçesi ile ihdas edilmiş ve kanunlaşmıştır. 18. Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hâli, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen, miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkânsızlığa dayanmalıdır. 19. Madde gerekçesinde; "Bu davanın kabul edilmesinin artık salt hukukî korumanın ötesine geçilerek “etkin hukukî koruma”nın gündeme gelmiş olmasının da bunu gerektirdiği belirtildiği gibi, hak arama durumunda olan kişi, talepte bulunacağı hukukî ilişkiyi, muhatabını ve bu ilişkiden dolayı talep edeceği miktarı asgarî olarak bilmesine ve tespit edebilmesine rağmen, alacağının tamamını tam olarak tespit edemeyebilecektir. Belirsiz alacak ve tespit davalarına ilişkin hükümlerin mukayeseli hukukta da yer aldığı dikkate alınarak, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklının, hukukî ilişki ile asgarî bir miktar ya da değer belirterek belirsiz alacak davası açabilmesi kabul edilmiştir. Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Belirsiz alacak veya tespit davası açıldıktan sonra, yargılamanın ilerleyen aşamalarında, karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin, bilirkişi ya da keşif incelemesi sonrası), baştan belirsiz olan alacak belirli hâle gelmişse, davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilmesi benimsenmiştir. Miktarı belirsiz alacaklarda zamanaşımının dolmasına çok kısa sürenin varolduğu hâllerde yalnızca tespit yahut kısmi eda ile birlikte tespit davasının açılabileceği genel olarak kabul edilmektedir. Alacaklı, yalnızca eda davası veya yalnızca tespit davası yahut kısmi eda ile birlikte külli tespit davası açabilme seçeneklerine sahiptir. Hak arama özgürlüğünün (Any.m.36, İHAS.m.6) özünde varolan bu seçenekler, yasa veya içtihat yoluyla yasaklanamaz. Esasen tam veya kısmi olmasına bakılmaksızın her eda davasının temelinde bir külli tespit unsuru vardır. Başka deyimle eda hükmünde tertip olunan her durumun arkasında sorumluluk saptanmasını içeren bir zorunlu ön tespit kabulü mevcuttur" şeklindeki açıklamayla, alacağın belirsiz olup olmadığı ile ilgili olarak bazı kıstaslar kabul edilmiştir. 20. Bu kıstaslar, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin; i-Davacının kendisinden beklenememesi, ii-Bunun olanaksız olması, iii-Açıkça karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olması olarak belirtilmektedir. 21. Alacağın yalnızca bir bölümü için açılan davaya ise kısmî dava denir. Bir davanın kısmî dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukukî ilişkiden doğmuş olması ve alacağın şimdilik belirli bir kesiminin dava edilmesi gerekir. Diğer bir söyleyişle, bir alacak hakkında daha fazla bir miktar için tam dava açma imkânı bulunmasına rağmen, alacağın bir kesimi için açılan davaya kısmî dava denir. 22. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan HMK’nın 107. maddesi “Kısmi dava” başlığı ile; “1- Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir. 2-Talep konusunun miktarı, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli ise kısmi dava açılamaz. 3-Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hali dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez.” şeklindeki hüküm ile düzenlenmiştir. 23. Daha sonra 11.04.2015 tarihli ve 29323 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6644 sayılı Yargıtay Kanunu İle Hukuk Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 4. maddesi ile ikinci fıkra yürürlükten kaldırılmıştır. 24. Kısmî dava açılabilmesi için talep konusunun bölünebilir olması gerekli olup, açılan davanın kısmî dava olduğunun dava dilekçesinde açıkça yazılması gerekmez. Dava dilekçesindeki açıklamalardan davacının alacağının daha fazla olduğu anlaşılıyor ve istem bölümünde "fazlaya ilişkin haklarını saklı tutması” ya da “alacağın şimdilik şu kadarını dava ediyorum” şeklinde bir ifadeye yer verilmiş ise, bu husus, davanın kısmî dava olarak kabulü için yeterli sayılmaktadır (Hukuk Genel Kurulunun 02.04.2003 tarihli ve 2003/4-260 E., 2003/271 K. sayılı kararı; ayrıca bkz., Pekcanıtez, Hakan: Medeni Usul Hukuku, C. II, 15. baskı, İstanbul 2017, s. 1000). 25. Nitekim aynı ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 16.05.2019 tarihli ve 2016/22-1166 E., 2019/576 K., 07.07.2021 tarihli ve 2021/(22)9-485 E., 2021/971 K. sayılı kararında da benimsenmiştir. 26. Ayrıca, HMK’nın 109. maddesindeki anılan düzenleme hiç olmasa dahi davacının kısmî dava açmaya hakkı olduğunu hatırlatmadan geçmemek gerekir. Zira, mülga HUMK’da açıkça kısmî dava düzenlenmediği hâlde, söz konusu Kanun'un yürürlükte olduğu dönemde de kısmî dava açılması mümkün bulunmaktaydı. Çünkü, alacak hakkının bir bölümünün dava edilip geriye kalan kısmının ikinci bir dava ile istenmesini engelleyen bir hüküm bulunmamaktaydı..." hususunun belirtildiği,
Davacının davasının dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 1.000,00 TL maddi tazminat talebinde bulunduğu, bu nedenle davasının kısmi dava niteliğinde olduğu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1420 maddesine göre sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemlerin, alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağı, Yangın Sigortası Genel Şartları'nın C.10. maddesine göre sigorta sözleşmesinden doğan bütün taleplerin iki yılda zamanaşımına uğrayacağı, olayın meydana geldiği tarih ile ıslah tarihi arasında zamanaşımı süresinin dolduğu, bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacının istinaf başvuru talebinin HMK'nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A) Davalının istinaf kanun yoluna başvurma dilekçesinin REDDİNE,
1-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan 300,00 TL harcın talep halinde davalıya iadesine,
2-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
3-İstinaf eden davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
B) Davacının istinaf başvuru talebinin ESASTAN REDDİNE,
1-Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
2-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
3-İstinafa başvuran davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
C) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/4. maddesi gereğince; kararın tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
D) Dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 03/10/2022 tarihinde oybirliği ile HMK'nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak karar verildi.
Başkan ...
e-imzalıdır
Üye ...
e-imzalıdır
Üye ...
e-imzalıdır
Katip ...
e-imzalıdır
A.G