11. Hukuk Dairesi 2018/4233 E. , 2019/5706 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 29/03/2017 tarih ve 2014/640-2017/213 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davacı vekili ve davalı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili; müvekkilinin yaptığı iş kapsamında dava dışı Doğacan Elektrik Ltd Şti"ne sattığı mallar karşılığında, keşidecisi dava dışı ... olan 12.950,00 TL bedelli davalı bankaya ait çekin verildiğini, çekin ibrazında, çekin sahte belgelerle alındığını öğrendiklerini, çek bedelinin keşideci ve kendi akidi olan şirketten tahsili için başlattıkları icra takibinin sonuçsuz kaldığını, davalı bankanın 3167 sayılı Yasa"nın 2. maddesi gereğince çek hesabı açarken üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediğini ileri sürerek çek bedelinin 28.01.2008 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; müvekkilinin üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirdiğini, davaya konu çek keşidecisinin, müvekkili bankadan kullandığı kredinin ödenmemesi üzerine yaptıkları araştırmada, davaya konu çek hesabı açılırken kullanılan nüfus cüzdanının sahte olduğunun anlaşıldığını, ibraz edilen nüfus cüzdanın sahte olup olmadığının anlaşılmasının mümkün olmadığını, sahteciliğin ortaya çıkmasını müteakip müvekkilinin üzerine düşen tüm yükümlülüklerinin ifa ettiğini, hesap üzerine çalıntı blokesi işlendiğini, suç duyurusunda bulunulduğunu, müvekkilinin kusurlu olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya göre; ihbar olunan Küçükçekmece Nüfus Müdürlüğü tarafından kabul edildiği ve bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere dava dışı ... tarafından davalı bankaya hesap açılışında ibraz edilen nüfus cüzdanının, Küçükçekmece Nüfus Müdürlüğü tarafından, cüzdan talep belgesine uygun olarak düzenlendiği, bu haliyle tam iğfal kabiliyetine sahip olduğu, hesap açılışı için istenen ve ibraz edilen diğer belgelerin resmi kurumlarca düzenlendiği, anılan belgelere dayanılarak dava dışı ... isimli şahsa hesap açılıp çek karnesi verilmesinde davalı bankaya atfı kabil bir kusurun bulunmadığı, dava dışı şahsın bu sahtecilik eylemi ile davalı bankanın sorumluluğunu gerektiren olay arasındaki illiyet bağının kesildiği, aksi yöndeki bilirkişi raporuna itibar edilemeyeceği, davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 1.290,00 TL’nin 28.01.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle tahsiline karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili ve davalı vekili temyiz etmiştir.
1-) Dava, davalı bankanın sahte belgelere dayalı olarak çek hesabı açması nedeniyle uğranılan zararın tazmin istemine ilişkin olup mahkemece yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. 6100 sayılı HMK"nın 297 ve 298. maddeleri uyarınca mahkeme kararları, asgari olarak iki tarafın iddia ve savunmalarının özetlerini, incelenen maddi ve hukuki olayın özünü, mahkemeyi sonuca götüren gerekçelerin neler olduğu hususlarını ihtiva etmelidir. Anayasanın 141. maddesinin 3. fıkrası hükmü de mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerektiğini düzenlemektedir. Dolayısıyla gerekçe, bir hükmün olmazsa olmaz unsurudur. Taraflar, ancak kararlara konulması gereken gerekçeler sayesinde hükmün hangi maddi ve hukuki nedene dayandırıldığını anlayabilirler. Ayrıca, karar aleyhine yasa yollarına başvurulduğunda da Yargıtay incelemesi sırasında gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı denetlenebilir. Diğer bir anlatımla, Yargıtay incelemesi ancak bir kararın somut olaya uygun gerekçe taşıması halinde mümkün olabilir. Öte yandan, yazılacak kararın gerekçesiyle hüküm kısmı arasında bütünsellik esastır. Eş anlatımla, gerekçe ile hüküm birbirine bağlı olup, aralarında çelişki bulunmaması gerekir. Nitekim, HMK’nın 298/2. maddesinde de gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı açıkça düzenlenmiş bulunmaktadır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 10.04.1992 gün ve 1991/7 esas 1992/4 sayılı kararında da kısa karar ile gerekçeli kararın çelişik bulunmasının bozma nedeni sayılacağı içtihat edilmiştir.
Somut olayda, mahkeme gerekçesinde dava dışı ...’ün sahtecilik eylemi ile davalı bankanın sorumluluğunu gerektiren ve davacının zararına yol açan olay arasındaki illiyet bağının kesildiği kanaatiyle davanın reddine karar vermek gerektiği kabul edilmesine karşın hükümde, davanın kısmen kabulüyle 1.290,00 TL’nin tahsiline karar verildiği ve bu suretle hükümle gerekçe arasında çelişki oluşturulduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda verilen karar, yukarıda açıklanan yasa ve içtihat hükümlerine aykırı olduğundan kararın bu nedenle re’sen bozulması gerekmiştir.
2-) Bozma neden ve şekline göre, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle hükmün re’sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 23/09/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.