8. Hukuk Dairesi Esas No: 2017/3068 Karar No: 2017/17333 Karar Tarihi: 21.12.2017
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2017/3068 Esas 2017/17333 Karar Sayılı İlamı
8. Hukuk Dairesi 2017/3068 E. , 2017/17333 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Vakıf
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davalı ... yönünden davanın açılmamış sayılmasına, diğer davalı ... yönünden ise davanın reddine karar verilmiş olup, hükmün davacı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine duruşma istemi gider olmadığından reddedilmiş olmakla, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Dava dilekçesinde, davalıların vakfın gelir elde etmesine ve vakfın zarara uğramasına sebep oldukları gerekçesi ile fazlaya dair haklar saklı tutularak şimdilik 1.000,00 TL"nin davalılardan tahsiline karar verilmesi istenmiş, mahkemece davanın reddine dair verilen karar süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece verilen kısa kararda; “Davanın reddine,” denildiği halde, gerekçeli kararda; “1-Davalı ... yönünden davanın atiye bırakıldığı ve süresi içerisinde yenilenmediği anlaşılmakla açılmamış sayılmasına, 2- Davalı ... aleyhine açılan davanın reddine,” şeklinde hüküm kurulmuştur. Görüldüğü üzere kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkrası tamamen birbirinden farklı olup her iki hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturulmuştur. T.C. Anayasası"nın 141. maddesi hükmü uyarınca, duruşmaların aleniyeti kuralı gereği tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli kararın birbirine aykırı ve çelişik olmaması gerekir. Buna göre, yargılama açık olarak yapılacak ve HMK"nun 297/2. maddesi hükmü gereğince de yargılama sonunda verilen kararda taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan haklar sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde açıkça gösterilecektir. Aynı Kanun"un 298/2. maddesi hükmü ise sonradan yazılacak gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağını amirdir. Bu nedenle Mahkeme hükmü tek olduğundan ve kısa kararla aynı sonuçları taşıyacağından kısa karar ve gerekçeli karar arasında çelişki halinde ortada yasaya uygun bir hükmün varlığından söz edilemez. Nitekim Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu"nun 10.04.1992 tarih ve 7/4 sayılı kararında, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunmasının bozma nedeni sayılacağı belirtilmiş olup, Mahkemece yapılacak iş; önceki karar ile bağlı olmaksızın çelişki giderilmek suretiyle yeni bir karar vermekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişki, mahkemelere ve yargıya olan güveni sarsacağı gibi infazda duraksamaya yol açacağı da açıktır. Hükümlerin kurulmasında esas olan kısa karar olup, gerekçeli karar da buna uygun olmalıdır. Hüküm, bu nedenle Kanuna, tarih ve numarası anılan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı"na aykırı olarak tesis edilmiştir. SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulüyle, yerel mahkeme hükmünün, kısa karar gerekçeli karar çelişkisi nedeniyle 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK"nın 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 21.12.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.