10. Hukuk Dairesi 2014/19478 E. , 2014/20704 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Antalya 2. İş Mahkemesi
Tarihi : 01.07.2014
No : 2010/31-2014/323
Dava, maluliyet oranının belirlenmesi ile maluliyet aylığı bağlanması istemine ilişkindir.
Mahkemece, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 76’ncı maddesi uyarınca, hâkim bir davada sadece tarafların ileri sürdükleri maddi vakıalar ve netice-i taleple bağlı olup, dayandıkları kanun hükümleri ve onların tavsifleriyle bağlı olmadığından yürürlükteki kanunları re’sen tatbik ederek iddia ve müdafaadaki netice-i talepleri karara bağlamakla mükelleftir.
Görülmekte olan dava, 5510 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten sonra henüz derdest olup, sosyal güvenlik hukukunun kamu düzeni ile ilgili olması nedeniyle, sigortalı veya hak sahipleri lehine getirilen yasal düzenlemelerin derdest davalara da uygulanması gerekeceği tartışmasızdır.
06.04.2009 tarihli dilekçe ile hastaneye sevk edilip, maluliyet durumunun tespit edilmesini isteyen 05.09.1963 doğumlu davacı hakkında düzenlenen Antalya Eğitim ve Araştırme Hastanesi’nin 22.05.2009 tarihli Sağlık Kurulu raporunda; “opere meme kanseri” tanısı konulmuş, vücut fonksiyon kaybı yönünde herhangi bir oran öngörülmemiş, davacının talebinin ise 26.10.2009 tarihli Kurum ilgili ünitesince çalışma ve meslekte kazanma gücü kaybının en az %60’ını kaybetmediği gerekçesi ile talebinin reddine karar verilmiş, davacının itirazı üzerine düzenlenen 17.09.2010 tarihli Yüksek Sağlık Kurulu raporunda, %60 oranında çalışma gücünün kaybedilmediği ve sigortalının malul sayılamayacağı belirtilmesi üzerine açılan eldeki davada; Mahkemece, davacının Adli Tıpa sevki üzerine, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulunca düzenlenen 29.06.2012 tarihli raporunda davacının bedeni çalışma gücü kaybının, 2/3 oranında olmaması nedeniyle, davanın reddine karar verildiği anlaşılmış ise de; verilen kararın yanılgılı değerlendirmeye dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun’un 25’inci maddesi ile tüm sigortalılar açısından “malul sayılma” şartları yeniden düzenlenmiştir. Bu kapsamda; 4/a ve 4/b’li sigortalılar için “...çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60’ını kaybettiği...” Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurullarınca usulüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbi belgelerin incelenmesi sonucu Kurumun Sağlık Kurulunca tespit edilenlerin malul sayılacağı belirtilmiştir.
Anılan Kanun’un 26’ncı maddesinde ise; “Sigortalıya malûllük aylığı bağlanabilmesi için sigortalının;
a) 25 inci maddeye göre malûl sayılması,
b) En az on yıldan beri sigortalı bulunup, toplam olarak 1800 gün veya başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede malûl olan sigortalılar için ise sigortalılık süresi aranmaksızın 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması,
c) Malûliyeti nedeniyle sigortalı olarak çalıştığı işten ayrıldıktan veya işyerini kapattıktan veya devrettikten sonra Kurumdan yazılı istekte bulunması, halinde malûllük aylığı bağlanır.
Ancak, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre sigortalı sayılanların kendi sigortalılığı nedeniyle genel sağlık sigortası primi dâhil, prim ve prime ilişkin her türlü borçlarının ödenmiş olması zorunludur.” hükmü getirilerek, “malullük aylığı” bağlanma şartları düzenlenmiştir.
Mahkemece, yukarıda belirtilen ilke ve esaslar çerçevesinde çalışma gücü kayıp oranının belirlenmesi için 5510 sayılı Kanunla sigortalılar lehine getirilen düzenlemeler ve davacının maluliyet durumunun %60 oranı dikkate alınarak Adli Tıp Kurumu’nun görüşüne başvurulmalı, raporlar arasında çelişki bulunması halinde Adli Tıp Genel Kurulundan rapor alınmak suretiyle çelişki giderilmeli, %60 veya daha yüksek bir oranda çalışma gücü kaybının bulunup bulunmadığı başlangıcı ve oranı belirlenmeli, bu çerçevede sigortalılık süresi ve prim ödeme gün sayısı da belirlenip, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar kapsamında maluliyet aylığı koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği 5510 sayılı Yasanın 25, 26 ve 28. maddeleri kapsamında irdelenerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacıya iadesine, 27.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.