11. Ceza Dairesi 2019/1878 E. , 2019/3004 K.
"İçtihat Metni"Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 13.02.2019 tarihli ve 2019/200 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 25.02.2019 tarihli ve KYB-2019/19704 sayılı ihbarname ile;
Özel belgede sahtecilik suçundan sanık ..."ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 207/1, 43/1 ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5237 sayılı Kanun’un 51. maddesi uyarınca hapis cezasının ertelenmesine dair Gölcük 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 28/04/2011 tarihli ve 2011/81 esas, 2011/132 sayılı kararının "Sanığın denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlediğinin ihbar edilmesi üzerine, bahse konu hapis cezasının aynen infazına dair Gölcük 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 18/07/2018 tarihli ve 2011/81 esas, 2011/132 sayılı ek kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin Kocaeli 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 05/11/2018 tarihli ve 2018/469 değişik iş sayılı kararının ilk kararın kanun yararına bozma yoluyla bozulması hâlinde infaz kabiliyetinin bulunmayacağı değerlendirilerek yapılan incelemede;
Dosya kapsamına göre, sanığın şikâyetçiye ait nüfus cüzdanını ve kredi kartı bilgilerini rızası dışında kullanmak suretiyle 0 543 346 40 34 numaralı abonelik sözleşmesi düzenleyip, bu hat için müştekiye ait kredi kartından düzenli ödeme talimatı verme şeklindeki somut olayda, karar tarihinden önce 10/11/2008 tarih ve 27050 (Mükerrer) sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’na 6518 sayılı Kanun ile eklenen 4. maddesindeki "Kişinin bilgisi ve rızası dışında işletmeci veya adına iş yapan temsilcisi tarafından abonelik tesisi veya işlemi veya elektronik kimlik bilgisini haiz cihazların kayıt işlemi yapılamaz ve yaptırılamaz, bu amaçla gerçeğe aykırı evrak düzenlenemez, evrakta değişiklik yapılamaz ve bunlar kullanılamaz.” ile aynı Kanun’un 63/10.maddesindeki “Bu Kanunun 56 ncı maddesinin birinci fıkrası hükümlerine aykırı hareket edenler bin günden beş bin güne kadar; ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkralarına aykırı hareket ederek bu işi bizzat yapanlar elli günden yüz güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.” şeklindeki düzenlemelere nazaran, sanığa isnad edilen eylemin daha özel nitelikteki 5809 sayılı Kanun’un 63/10.maddesindeki suçu oluşturduğu ve bu kapsamda üzerine atılı bulunan suç bakımından sanığa usûlüne uygun şekilde ön ödeme ihtarı yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden” bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca, bozulması istenilmiş olmakla,
Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
Kanun yararına bozma, hâkim veya mahkemeler tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelenmesinden geçmeksizin kesinleşen hüküm ve kararlardaki hukuka aykırılıkların giderilmesi için kabul edilen olağanüstü bir kanun yoludur.
5271 sayılı CMK‘nin 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Kanun yararına bozma konusu karar veya hükmün hukuka aykırı olmakla birlikte hukuken geçerli bir karar veya hüküm olması gerekir. Henüz kesinleşmeyen kararlar aleyhine kanun yararına bozma isteminde bulunulamaz.
Bu bilgi ve açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
7201 sayılı Tebligat Kanunu‘nun 10. maddesi uyarınca “Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır” hükmü ile 6099 sayılı Kanunla yapılan değişiklik sonucunda anılan maddeye eklenen “bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır” ek fıkra hükmüne aykırı olarak, yokluğunda verilen kararın öncelikle sanığın bilinen en son adresi olan sorgusunda bildirdiği “...“ adresine 7201 sayılı Kanunun 21/1. maddesi uyarınca tebliği gerektiği ve sanık hükmün açıklandığı duruşmada hazır bulunmadığı halde, hüküm eteğinde “Dair, sanık yönünden tefhimden itibaren Mahkememize veya bulunduğu yer Asliye Ceza Mahkemesine verilecek bir dilekçe veya zabıt katibinde beyanda bulunularak tutanağa geçirilmek suretiyle Yargıtaya temyiz yolu açık olmak üzere, sanığın yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı“ denilmek suretiyle sanığa gerekçeli kararın tebliğ edilmediği, bu itibarla talebe konu ilamın usulüne uygun olarak kesinleşmediği ve bu haliyle kanun yararına bozma konusu yapılamayacağı anlaşılmakla, Gölcük 2. Asliye Ceza Mahkemesi‘nin 28.04.2011 tarihli 2011/81 Esas ve 2011/132 Karar sayılı ilamı henüz kesinleşmediğinden, kanun yararına bozma istemine atfen düzenlenen ihbarnamedeki bozma isteminin CMK’nin 309. maddesi uyarınca REDDİNE, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına İADESİNE, 25.03.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.