10. Hukuk Dairesi 2020/7069 E. , 2020/4987 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
KARAR
A)Davacı İstemi;
Davacılar vekili, dava dilekçesinde özetle,"davacının davalıya ait işyerinde çalışmakta iken 12/03/2013 tarihinde geçirdiği iş kazası sonucu yaralanarak %17,2 oranında malül kaldığını, söz konusu kazanın davalı işveren ile diğer istihdam ettiği kişilerin kusurlu davranışlarından ve gerekli tedbirleri almamasından kaynaklandığını, bu malüliyeti nedeniyle de davacının madden ve manen zarara uğradığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 1 TL maddi tazminat ile birleşen 2016/962 Esas sayılı dosyada 1.800 TL maddi tazminat ve 17.200,00 TL manevi tazminat, birleşen 2018/452 Esas sayılı dosyada 88.177,00 TL maddi tazminatın olay tarihinden yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
B)Davalı Cevapları;
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, Davanın zamanaşımına uğradığını, mükerrer olarak açıldığını, dava dilekçesinin HMK 119.maddesine aykırı olarak düzenlendiğini, olayın iş kazası olmadığını, maluliyet oluşmadığını, SGK tarafından tek taraflı olarak düzenlenen belgelerin kabulünün mümkün olmadığını, maluliyetin Yüksek Sağlık Kurulunca incelenmesi gerektiğini, SGK tarafından yapılan ödemelerin dikkate alınması gerektiğini, PMF cetvelinin dikkate alınmaması gerektiğini, faiz başlangıcına itirazla, istenilen manevi tazminatın çok fazla olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
C)İlk Derece Mahkemesi Kararı;
İlk Derece Mahkemesince “Asıl dava ve birleşen iki ayrı ek dava birlikte dikkate alınarak;
1-Davacının maddi tazminat talebinin kısmen KABULÜ ile, Davacının iş kazası sonucu %17,20 maluliyeti nedeniyle hesaplanan 89.977,94 TL maddi tazminatın iş kazası tarihi olan 11/03/2013 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Davacının manevi tazminat talebinin kısmen KABULÜ ile,Davacının iş kazası sonucu %17,20 maluliyeti nedeniyle takdiren 16.000,00 TL manevi tazminatın iş kazası tarihi olan 11/03/2013 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine," karar verilmiştir.
D)Bölge Adliye Mahkemesi Kararı;
İlk Derece Mahkemesinin taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, Tarafların istinaf başvurusunun HMK"nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, karar verilmiştir.
E) Temyiz Nedenleri,
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle, manevi tazminatın tam kabul edilmesi gerektiğini, reddolan kısım nedeniyle davalı lehine 1.200 TL vekalet ücreti takdiri hakkaniyete aykırı olduğunu iddia ederek kararı temyiz etmiştir.
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle, hakkaniyet nedeniyle tazminatlardan indirim yapılması gerektiğini, tüm peşin sermaye değerinin tazminat hesabından düşülmesi gerektiğini, Pasif dönemde tam yıl çalışarak gelir elde edeceği düşünülmesi ve zarar hesabı yapılması hatalıdır, sigortalının 50 - 60 yaş arası dönemde yılın tamamını çalışarak geçireceği varsayımına göre hesap yapılması hatalıdır, manevi fazladır iddiasıyla kararı temyiz etmiştir.
F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe;
a) Manevi tazminat yönünden yapılan temyiz incelemesinde;
Taraf vekillerinin davacı lehine hükmedilen manevi tazminat alacaklarına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde, Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararlar için kesinlik sınırının karar tarihi itibariyle 72.070,00 TL olduğu, davacı tarafça 17.200,00 TL manevi tazminat talep edildiği, yerel mahkemece davacı lehine 16.000,00 TL manevi tazminata hükmedildiği, yerel mahkeme kararının taraf vekilleri tarafından istinaf edildiği, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verildiği dikkate alındığında, davacı lehine hükmedilen ve reddolan manevi tazminat miktarlarının temyiz sınırının altında kaldığı açıktır.
O halde Bölge Adliye Mahkemesi kararının temyiz kabiliyeti olmayıp, taraf vekillerinin bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının H.M.K."nun 362/1-a maddesi uyarınca KESİNLİKTEN REDDİNE,
b) Maddi Tazminat yönünden yapılan temyiz incelemesinde;
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle, kanuni gerektirici sebeplerle temyiz kapsam ve nedenlerine göre davacı vekilinin maddi tazminata yönelik hükme temyiz itirazı olmadığı da dikkate alınarak davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddine;
2- Dava, iş kazasında sigortalının sürekli iş göremezliğe uğraması nedeniyle maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre, davacının 14/02/2013 tarihinde ocak içerisinde çalışması esnasında iş kazası geçirerek %17,2 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığıi olayın SGK tarafından da iş kazası olarak kabul edildiği, hükme esas alınan kusur raporuna göre davalı işveren %90 oranında kusurlu iken, davacı işçinin %10 oranında müterafik kusurunun olduğunun tespit edildiği, heap bilirkişiden alınan 14/06/2016 tarihli raporda hataen 18/01/2016 tarihinde emekli olduğu kabul edilerek bu tarihten sonra pasif devre hesabı yapıldığı, aynı raporda işlemiş/bilinen devre sonunun ise 15/06/2016 rapor tarihi olarak esas alındığı ve bu tarihten sonra iskontalama yapılmak suretiyle bilinmeyen devre hesabına geçildiği, davacı vekilinin bu hesap raporuna istinaden birleşen 2016/962 Esas sayılı dosyada fazlaya ilişkin talep hakkı saklı tutulmak suretiyle maddi tazminat talebinde bulunduğu, mahkemece yargılamanın devamında birden fazla kere ek hesap raporu alınmakla beraber, hesap bilirkişiden alınan 11/09/2018 tarihli ek hesap raporunda davacının emekli değil 01/12/2015- 24/06/2016 tarihleri arasında hükümlü kaldığı kabul edilerek bu süre hesaptan dışlanmak suretiyle ama işlemiş devre sonu 11/09/2018 tarihine çekilmek suretiyle hesap yapılarak maddi tazminat alacağının 89.977,94 TL olarak belirlendiği davacı vekilinin de bu rapora dayanarak birleşen 2018/452 Esas sayılı dosyada ek maddi tazminat isteminde bulunduğu anlaşılmıştır.
Taraflar arasında maddi tazminatın hesabı noktasında uyuşmazlık bulunduğu anlaşılmaktadır.
Maddi tazminat hesabı sigortalının/desteğin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Başka bir anlatımla, sigortalının/desteğin günlük net geliri tesbit edilerek bilinen dönemdeki kazancı mevcut veriler nazara alınarak iskontolama ve artırma işlemi yapılmadan hesaplanacağı, bilinmeyen dönemdeki kazancının ise; yıllık olarak %10 arttırılıp %10 iskontoya tabi tutulacağı, 60 yaşına kadar (aktif) dönemde, 60 yaşından sonrada bakiye ömrüne kadar (pasif) dönemde elde edeceği kazançların ortalama yöntemine başvurulmadan her yıl için ayrı ayrı hesaplanacağı, hesaba esas alınacak gerçek ücretin ise; sigortalının imzasını taşıyan bordrolara yansıyan ücreti olduğu, bu tarzda belgenin bulunmaması halinde ise sigortalının/desteğin kıdemi ve yaptığı işin özelliği ve niteliğine göre işçiye ödenmesi gereken ücretin sigortalının sendikalı olup olmadığı da dikkate alınarak sendikalardan, aksi durumda ise emsal ücret araştırması ile tespit edileceği, işyeri veya sigorta kayıtlarına geçmiş sigortanın imzasını taşımayan belgelerin ücret olarak kabul edilemeyeceği Yargıtay’ın yerleşmiş görüşlerindendir.
Öte yandan somut olayda olduğu gibi yer altı maden işyerlerinde zararın hesabı noktasında 50 yasın ikmaline kadar yeraltındaki kosullar nazara alınarak yapılan ücretlerle, 50 ile 60 yasları arasında ise yer üstünde asgari ücretle çalısıp gelir elde edecegi kazançların göz önünde tutulacagı Dairemizin giderek Yargıtay’ın oturmus ve yerlesmis görüsleri geregidir.
Aynı zamanda maddi tazminat hesabı farazi/varsayımsal hesaba dayanmakla beraber, bilinen somut verilerin varlığı halinde bu veriler gözönüne alınarak hesapta dikkate alınması gerektiği de açıktır. Buna göre somut olayda olduğu gibi davacının hükümlülük süresince gelir getirici faaliyette bulunamayacağı ve hesapta da bu sürenin dışlanmasının gerekeceği açıktır. Nitekim (Kapatılan) 21. Hukuk Dairesinin 20/02/2017 tarih ve 2016/7716 Esas- 2017/1126 Karar sayılı ilamı da bu yöndedir.
Bu açıklamalar doğrultusunda, davacının maddi tazminat alacağının hesabı için hesap bilirkişiden alınan alınan 14/06/2016 tarihli hesap raporunda davacının 01/12/2015- 24/06/2016 tarihleri arasında hükümlü kaldığı kabul edilerek bu süre hesaptan dışlanmak suretiyle, yer altı maden işyeri için esas alınması gereken aktif ve pasif devre yaş sınırları dikkate alınarak maddi tazminat hesabı yapılması gerekirken; hataen davacının 18/01/2016 tarihinde emekli olduğu kabul edilerek bu tarihten sonra pasif devre hesabı yapılmış olması hatalı olmuştur.
O halde mahkemece yapılacak iş, 14/06/2016 tarihli rapordaki verileri dikkate alarak, işlemiş devre tarihini ileri çekmemek, bu raporda esas alınan işlemiş devre tarihinden sonra yürürlüğe giren asgari ücretlerdeki farkları rapora yansıtmamak suretiyle, bu rapordan davacının hükümlü haldığı süreyi dışlamak aktif ve pasif devre hesabını yer altı maden işçisi kabulüne göre yukarıda açıklanan ilkelere göre düzelterek sonucuna göre belirlenecek maddi tazminatı dosya kapsamındaki bilgi belgeler ile taraflar lehine oluşan usuli kazanılmış hakları da dikkate alarak hükme bağlamaktan ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK"nun 373/1. maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA, ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcının istek halinde temyiz eden taraflara iadesine 28/09/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.