14. Hukuk Dairesi 2020/3970 E. , 2020/8422 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 01.12.2008 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 12.04.2016 günlü hükmün ve temyiz talebinin reddine dair 25.11.2016 tarihli ek kararın Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, yolsuz tescil iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, dava konusu taşınmazın bulunduğu alanda ... Belediyesi Encümeninin, 28.10.2004 tarihli ve 5566 sayılı Kararı ile yapılan imar uygulaması sonucu 1029 ada 11 parsel sayılı taşınmazın davacıların murisi ... adına tescil edildiğini, ancak sonrasında davalıların murisi...’nın başvurusu üzerine ... Belediyesi Encümeninin, 12.07.2005 tarihli ve 1708 sayılı Kararı ile dava konusu taşınmazın, Rıfat Sarı adına tescil edildiğini, imar işlemi kesinleşip tapuya tescil edildikten sonra Belediye Encümeni kararıyla yapılan tescilin yolsuz olduğunu ileri sürerek dava konusu 1029 ada 11 parsel sayılı taşınmazın davalılar murisi... adına olan yolsuz tapu kaydının iptali ile davacılar adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, maddi hata sonucu taşınmazın davacılar murisi adına tescil olunduğundan bu hatanın düzeltilerek taşınmazın müvekkillerinin murisleri adına tescil edildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın davalılar murisi... adına tesciline karar verilen ... Belediyesi Encümeninin, 12.07.2005 tarihli ve 1708 sayılı Kararına karşı davacıların itiraz etmediğinden kesinleştiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacılar vekilinin temyiz etmesi üzerine; mahkemece, 25.11.2016 tarihli ek karar ile süresinden sonra yapıldığı gerekçesi ile temyiz isteminin reddine karar verilmiştir.
Ret kararı üzerine davacılar vekili hükmü ve ek kararı temyiz etmiştir.
1-Davacılar vekiline yapılan gerekçeli karar tebligatının, vekilin bürosunun bulunduğu binadaki güvenlik görevlisine yapılıp usulsüz olduğu anlaşıldığından temyiz isteminin reddine dair verilen 25.11.2016 tarihli 2008/391 Esas, 2016/142 Karar sayılı ek kararın kaldırılarak davacılar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine geçilmiştir.
2-Dava konusu taşınmazın imar uygulaması sonucu davacıların murisi ... adına 04.03.2005 tarihli ve 2620 yevmiye sayılı işlemle tescil edildiği, bilahare 01.09.2008 tarihli ve 21795 yevmiye sayılı tashih işlemi sonucu davalıların murisi... adına tescil edilerek davacıların murisi lehine ipotek tesis edildiği anlaşılmaktadır.
O halde, taşınmazın kesinleşen imar uygulaması sonucu davacıların murisi adına tescil edildiği, bu şekilde oluşan tapu kaydının dayanağını teşkil eden idari işlemin Belediye Encümen kararı ile ortadan kaldırılamayacağı gözetildiğinde davanın yazılı gerekçeyle reddi doğru değildir. Öte yandan, çekişme konusu taşınmazın, davacıların murisi adına tesciline dayanak ... Belediyesi Encümeninin, 28.10.2004 tarihli ve 5566 sayılı kararının, İstanbul 3. İdare Mahkemesinin, 03.07.2007 tarihli ve 2005/1496 Esas- 2007/1878 Karar sayılı ilamı ile iptal edildiği ve iptal kararının derecattan geçerek 28.02.2013 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan,20 Şubat 2020 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 7221 sayılı Coğrafi Bilgi Sistemleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 7. maddesiyle 3194 sayılı İmar Kanununun 18. maddesine yeni bir fıkra eklenmiştir.
Eklenen bu hükme göre, 3194 sayılı Kanunun 18. maddesi kapsamında yapılmış imar uygulamalarının kesinleşmiş mahkeme kararlarıyla iptal edilmesi nedeniyle; davaya konu parselin imar planı kararları ile umumi ve kamu hizmetlerine ayrılan alanlara denk gelmesi veya iptal edilen uygulama ile tahsis ve tescil edilmiş parsellerde hak sahiplerince yapı yapılmış olması ve benzeri hukuki veya fiili imkânsızlıklar nedeniyle geri dönüşüm işlemleri yapılarak uygulama öncesi kök parsellere dönülemeyeceğinin parselasyon planlarını onaylamaya yetkili idarelerin onay merciince tespiti halinde, öncelikle davaya konu parselin hak sahiplerinin muvafakati alınmak kaydıyla uygulama sahası içerisinde idarece uygun bir yer tahsis edileceği veya anlaşma olmaması halinde davacı hak sahibinin kök parseldeki yeri dikkate alınarak uygulamadaki düzenleme ortaklık payı kesintisi düşüldükten sonraki taşınmazın rayiç bedeli üzerinden değerinin ödeneceği belirtilmiştir.
Davacıların murisleri adına kaydedilen ve uyuşmazlığa konu imar parselinin dayanağı olan imar uygulamasının, İstanbul 3. İdare Mahkemesinin, 03.07.2007 tarihli ve 2005/1496 Esas- 2007/1878 Karar sayılı ilamı ile iptal edildiği ve iptal kararının derecattan geçerek 28.02.2013 tarihinde kesinleştiği anlaşıldığından yukarıda belirtilen yasa değişikliği ile oluşan yeni hukuksal duruma göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile ve davalılar murisi adına oluşturulan sicil kaydının yolsuz olduğu gözetilmesizin yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle yerel mahkeme hükmünün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) No"lu bentte açıklanan nedenlerle mahkemenin 25.11.2016 tarihli 2008/391 Esas, 2016/142 Karar sayılı ek kararın KALDIRILMASINA, (2) No"lu bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.12.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi. Başkan